11. Ceza Dairesi 2017/8590 E. , 2021/2450 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Sahte fatura kullanma
HÜKÜM : Mahkumiyet
A-Sanık ... hakkında "2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanığın temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışılarak değerlendirildiği, fiilin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, cezaların kanuni takdir sınırlarında uygulandığı, incelenen dosyaya göre kurulan hükümlerde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan, hükümlerin ONANMASINA,
B-Sanıklar hakkında "2008 takvim yılında sahte fatura düzenleme" suçundan, kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıkların temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
Sanıklara yüklenen “2008 takvim yılında sahte fatura düzenleme” suçunun Kanundaki cezasının üst sınırına göre 5237 sayılı TCK"nin 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, sanıkların temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta aynı yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan, sanıklar hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE,
C-Sanık ... hakkında "2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanığın temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
1-Hüküm tarihinde aynı yargı çevresinde bulunan Gaziantep E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan hükümlü olduğu anlaşılan sanığa duruşmadan bağışık tutulmak isteyip istemediği sorulmadan ve bu hususta bir karar alınmadan, hükmün açıklandığı 16/04/2013 tarihli duruşmada hazır edilmeyerek 5271 sayılı CMK"nin 196. maddesine aykırı olarak mahkumiyetine karar verilmesi suretiyle, savunma hakkının kısıtlanması,
2-Kabule göre de;
a)Sahte fatura düzenleme suçundan temel ceza belirlenirken uygulama maddesinin hüküm fıkrasında, 08/02/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun"un 276. maddesi ile değişik 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/b olarak gösterilmesi gerekirken, “TCK"nin 359/b-1” olarak hatalı gösterilmesi yasaya aykırı,
b) 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.03.2021 tarihinde Başkan ..."in, sanıklara yüklenen 2009-2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme eylemlerinin zincirleme tek suç olduğuna dair karşı oyu ile oyçokluğu sair yönlerden oy birliğiyle karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz incelenmesine konu olan somut olayda; 04.04.2012 tarihinde Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu tarafından yapılan inceleme üzerine gerçekleşen eylemde; sanıklar ... ve ... baştan beri yaptığı bir plan dahilinde Suburcu Vergi Dairesi Müdürlüğünden 628 025 7963 vergi kimlik numaralı vergi mükellefiyetliliğini tesis ederek, vergi mükellefiyetinin avantajları ile temin ettikleri faturaları hukuki ve fiili kesinti söz konusu olmaksızın; 2009, 2010 yıllarında gerçek bir mal teslimine dayanmaksızın komisyon karşılığı sahte fatura düzenleme suçundan sübut bulan eylemi gerçekleştirmiştir.
Türk Ceza Kanununun 1. maddesine göre ceza kanununun amacı kişi hak ve özgürlüklerini kamu düzenini ve güveninin hukuk devletini korumak ve suç işlemesini önlemektir. Türk Ceza Kanununun 2. maddesinde ise suçta ve cezada kanunilik ilkesini belirlerken kanunun suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. Suç ve ceza işlenen hükümlerde kıyas yapılamaz. TCK"nin ilgili maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, vergi usul kanununun her takvim yılının ayrı bir suç olacağına dair yasal düzenlemenin bulunmaması, mali denetimlerin idarenin denetim esasına ve dönemlerine göre re"sen veya başka soruşturma gereği yapılmış olması sanıkların üzerine atılı sahte fatura düzenleme eyleminden başlatılan soruşturma geçmiş yıllara ilişkin yapılan denetim, tespit ile mütalaa verildiği, bu tarihten öncesinde sanıkların suç işleme iradesinin ne zaman başladığı, devam ettiği veya hukuki kesinti olup olmadığına bakılmaksızın hazırlanan vergi değerlendirme raporu ve mütalaa ile Cumhuriyet savcılığına kamu davası açıldığı dikkate alındığında, dosya içeriğinde sanıkların suç işleme iradesinin belirgin dönemlerde gerçekleştiğine dair sanıklar aleyhine herhangi bir delil bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde;
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun sahte fatura düzenleme/kullanma suçlarında suçların oluşumu bakımından her takvim yılının ayrı suç oluştuğuna ilişkin yasal düzenlemenin bulunmaması, işletmenin mahiyetine göre tedbirlerle birden çok beyanname dönemini idarenin her zaman tespit edebileceği, beyanname döneminin de vergi düzeni ve sistematiği açısından belirlenmiş olması, sanıkların "suç işleme iradesinin" idarenin beyanname dönemini belirleyen tebliğlerle belirlenemeyeceği, Yargıtay"ın yerleşik içtihatlarında ve Doktrinin kabulüne göre de "suç işleme kararını" tespit etmek için sanıkların baştan itibaren yaptığı bir plan dahilinde hareket etmesi gerektiği, sanıkların yukarıda belirlenen vergi mükellefiyeti ile belirtilen aleyhe fiili ve hukuki kesinti olduğunun belirlenmediğinden devam eden eyleminden, Türk Ceza Kanunu genel hükümlerine göre sanıkların kastının ve suç işleme iradesinin değerlendirilmesi gerektiği bu kapsamda sanıkların birden fazla takvim yılı içerisinde gerçekleştiği iddia edilen eylemlerinin hangi hukuki veya fiili kesinti olduğunun belirlenemediğinden dosya üzerinden hazırlanan vergi değerlendirme raporu, tarh ve mütalaa ile sanıkların suç işleme iradesinin ne zaman yenilendiğinin veya kesildiğinin tespiti mümkün olmadığından, geçmişe yönelik yapılan inceleme ile Türk Ceza Kanununun suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olarak her takvim yılı için ayrı suç kabul edilmesinin mümkün olamayacağından, Türk Ceza Kanununun 43. maddesinde belirlenen zincirleme suç hükmü uygulanması gerektiğinden sanıklar hakkında 2009, 2010 yılllarına ilişkin iki kez mahkumiyet hükmü kurulmasına ilişkin sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 10.03.2021