17. Ceza Dairesi 2019/5795 E. , 2019/15586 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, mala zarar verme
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel mahkemece sanık hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suçların tarihine göre dosya görüşüldü;
Mağdur ..."ün müdürlüğünü yaptığı okula girerek atılı hırsızlık ve mala zarar verme suçlarını işlediği anlaşılan sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 116/2 maddesine konu iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan dolayı zamanaşımı süresi içerisinde kamu davası açılması mümkün görülmüştür.
Anayasa Mahkemesinin hükümden sonra 24/11/2015 tarih 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 08/10/2015 tarih 2014/140 Esas 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK"nun 53. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararı kapsam ve içerik itibarıyla infaz aşamasında mahallinde gözetilebileceğinden, gerekçeli karar başlığında kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçen mağdur ..."ün şikayetçi, sanık müdafiinin vekil olarak yazılmaları, mahallinde düzeltilebilir hatalar olduğundan, bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Sanığın atılı hırsızlık suçunu 11/08/2013 günü saat 22.00 ile 12/08/2013 günü saat 08.30 arası belirsiz bir saatte işlediği, sanığın eylemi gerçekleştirme zamanının kesin olarak tespit edilememesi karşısında;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/03/2015 tarih 2014/10-613 Esas 2015/35 Karar sayılı kararında yer alan "Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin
şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir." şeklindeki ifadelerde de belirtildiği üzere şüphe sanık lehine yorumlanarak suçun gündüz vakti işlendiğinin kabulü gerektiği gözetilmeksizin tahmine dayalı ve hukuki olmayan gerekçe ile 5237 sayılı TCK"nun 143. maddelerinin uygulanması sonucu sanık hakkında fazla ceza tayini,
2- Sanık hakkında tekerrüre esas alınan cezanın suç tarihinden sonra 29/09/2014 tarihinde kesinleştiğinden tekerrüre esas olamayacağı göz ardı edilerek adli sicil kaydına göre tekerrüre esas cezası olmayan sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nun 58. maddesinin uygulanması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz talebi bu bakımdan yerinde görüldüğünden, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi göndermesiyle 1412 sayılı CMUK"un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, 1 sayılı hüküm fıkrasından “Suçun gece vakti işlenmesi dikkate alınarak sanığa verilen ceza TCK 143. maddesi gereğince takdiren 1/2 oranında artırılarak 7 Yıl 6 Ay Hapis Cezası ile cezalandırılmasına, Sanığın suç konusu oluşan zararı kovuşturma aşamasında giderdiği anlaşılmakla TCK 168/2 maddesi gereği cezasından takdiren 1/2 oranında indirim yapılarak 3 Yıl 9 Ay Hapis Cezası ile cezalandırılmasına, Sanığın mahkemeye karşı saygılı tutum ve davranışları lehine takdiri indirim sebebi kabul edilerek TCK.62/1-son maddesi gereğince takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 3 YIL 1 AY 15 GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA” cümlelerinin çıkarılarak yerlerine “Sanığın suç konusu oluşan zararı kovuşturma aşamasında giderdiği anlaşılmakla 5237 sayılı TCK’nun 168/2 maddesi uyarınca cezasından takdiren ½ oranında indirim yapılarak 2 YIL 6 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, Sanığın mahkemeye karşı saygılı tutum ve davranışları lehine takdiri indirim sebebi kabul edilerek 5237 sayılı TCK’nun 62/1 maddesi uyarınca cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 2 YIL 1 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA” cümlelerinin eklenmesi, 1 ve 2 sayılı hüküm fıkralarında yer alan sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nun 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımların çıkarılması sonucu hırsızlık suçu bakımından sonuç cezanın 2 YIL 1 AY HAPİS CEZASI olarak belirlenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.