19. Hukuk Dairesi 2015/18494 E. , 2016/3582 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında bayilik ilişkisi olduğunu, diğer davalının ise, müvekkilinin bayilik sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının tazminine güvence olarak taşınmazını 50.000,00 TL üzerinden ipotek ettiğini, davalı şirketin sözleşmenin ekinde imzaladığı satış taahhütnamesi gereği sözleşme süresi boyunca aylık 15 ton, 5 yıl içinde de 900 ton LPG’yi müvekkilinden almayı taahhüt ettiğini, sözleşmenin 01.08.2012 tarihinde sona erdiğini, davalının sözleşme süresince müvekkilinden 291 ton LPG aldığını, buna göre davalının 609 ton eksik LPG alımı bulunduğunu, sözleşme ve satış taahhütnamesine aykırı davranarak tonaj taahhüdünü yerine getirmeyen davalının taahhütnamenin ikinci maddesi gereğince müvekkiline verdiği 50.000,00 TL teminatın 5 katı olan 250.000,00 TL tazminatı ödemekle yükümlü olduğunu, bu hususta çekilen ihtarnameye rağmen ödeme yapılmadığını belirterek, müvekkilinin 250.000,00 TL tazminat alacağından şimdilik 25.000,00 TL’nin davalılardan avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sözleşme süresinin bitimi ile beraber davacı şirketin yeniden 5 yıllık sözleşme imzalanması hususunda müvekkili şirkete baskı uyguladığını, imzalanmaması halinde cezai şart talep edileceğini beyan ettiğini, 5 yıl boyunca taahhüt edilen miktarın altında teslimat yapıldığını, buna rağmen davacı şirketin 5 yıl boyunca hiçbir talepte bulunmayarak müvekkillerinde cezai şart hükmünün uygulanmayacağına dair haklı güven oluşturduğunu savunarak, davanın reddini, aksi halde cezai şartın tenkisini istemiştir.
Davanın reddine ilişkin 25.04.2014 tarihli mahkeme kararının davacı vekilince temyiz edilmesi sonucu, Dairemiz 29.01.2015 tarih, 2014/14528 esas ve 2015/1283 karar sayılı ilamı ile ""...davacıya davasını tam dava olarak sürdürmesi ve toplam alacak üzerinden eksik peşin harcı tamamlaması konusunda belirtilen yasa hükmü uyarınca kesin süre verilip, sonuca göre bir karar tesisi gerekirken belirtilen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. ..."" şeklinde denilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalının sözleşme süresince belirlenen miktardan az ürün almasına rağmen davalıya ürün sağlamaya devam ettiği ve ürün bedellerini de ihtirazi kayıtsız kabul etmesi karşısında sözleşmenin cezai şart ve tonaj taahhüdü maddesinin fiilen ortadan kalktığı, asgari alım taahhüdünün uygulanmayacağı ve bu konuda cezai şart istenmeyeceği hususunda sözleşme süresince süren bir uygulamanın oluştuğu, dolayısıyla davacı şirketin sözleşmenin cezai şart ve tonaj taahhüdünün uygulanmayacağı yönündeki anlaşma nedeniyle ortaya çıkan olgunun kaynağı haklı güven olup, davacı şirketin davranışları ile davalı şirkette yarattığı güvenle çelişki oluşturacak şekilde sözleşmenin feshinden sonra eldeki davaya konu edilen cezai şart tazminatını istemesinin çelişkili davranış yasağı oluşturduğu, böyle bir davranışın hukuken korunmasının beklenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart tazminatına ilişkindir.
Akaryakıt bayiilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan ""yıllık asgari alım taahhüdü"ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK"nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.
TBK"nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hemde cezayı talep edebilecektir. TBK, ""borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi"" hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK"nun 179/II. maddesi değil, 179/I maddesi hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK"nun 179/II md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçamağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku 1. Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 sh. 875 vd.; Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5. Bası Cilt 2, sh. 1173 vd.; Kılıçoğlu M. Ahmet Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4. Bası sh. 579 vd.) Örneğin; beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinin eki taahhütnamede bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi ( sağlayıcı ) firmanın, TBK"nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt konulduktan sonra veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olayın değerlendirilmesine gelince; taraflar arasında 01.08.2007 tarihli 5 yıl süreli bayiilik sözleşmesi düzenlenmiş ve buna bağlı olarak ürün alımı konusunda taahhütname düzenlenmiştir. Taahhütnamede yıl bazında alınacak ürün miktarı belirlenmiş, eksik ürün alımı halinde ceza şart ödeneceği kararlaştırılmıştır. İfaya eklenen cezai şart niteliğinde olan bu ceza, bir sonraki yıl ihtirazi kayıt bildirimi yapılmadan ürün verilmeye devam edilmesi halinde istenemeyecektir. Davacı, süresi sonunda yenilenmeyen ve sona eren sözleşme uyarınca ilk dört yıl ihtirazi kayıt koymadan ürün verdiğinden, bu yıllara ilişkin cezai şart isteminde bulunamayacak, ancak son yıla ilişkin cezai şart isteminde bulunabilecektir.
Mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca inceleme ve hesaplama yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 01/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.