Hukuk Genel Kurulu 2016/2185 E. , 2019/1109 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) davanın reddine dair verilen 04.12.2014 tarihli ve 2012/213 E., 2014/677 K. sayılı karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 07.12.2015 tarihli ve 2015/6635 E., 2015/21925 K. sayılı kararı ile;
(...Dava, davacılar yakını Hamza Vural"ın 20.03.2009 tarihli iş kazasında vefatı iddiasına dayanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece iş mahkemesi sıfatıyla verilen kararda iş kazası tespit davasında verilen red kararının yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, buna göre iş kazasına bağlı taleplerin yargılamasının yapılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İşbu dosyada davacılar yakınının 20.03.2009 tarihli trafik kazasında vefat ettiği, bu zararlandırıcı olayın iş kazası olduğu iddiasıyla açılan tespit davasında davanın reddine karar verildiği, Mahkemece verilen red kararın Yargıtay ilgili dairesince onandığı ve buna göre davcılar murisinin vefatı ile neticelenen 20.03.2009 tarihli olayın iş kazası olmadığı hususları uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık 20.03.2009 tarihli olayın iş kazası olmadığının kesinleşmiş yargı kararı ile ortaya konulması akabinde görevli mahkemenin hangisi olacağının belirlenmesinde toplanmaktadır.
Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup kıyas veya yorum yolu ile genişletilemez yahut değiştirilemez. Taraflarca ileri sürülmese bilme mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır. İş mahkemelerinin görev alanını hakim, tarafların iddia ve savunmalarına göre değil, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 1. maddesini esas alarak belirleyecektir. Anılan maddede; işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde çözümleneceği hükmü öngörülmüştür. Maddede belirtildiği üzere, İş Mahkemesinin görevli olması için şu iki unsurun birlikte gerçekleşmesi koşuldur. a)Uyuşmazlığın tarafları işçi ve işveren (ya da işveren vekili) olmalıdır. b)Uyuşmazlık iş sözleşmesinden veya İş Kanunundan kaynaklanmalıdır.
Somut olayda; davacılar murisinin vefatı ile neticelenen zararlandırıcı olayın iş kazası olmadığı yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiş bir husustur. Hal böyle olunca, uyuşmazlığın iş akdinden ve İş Kanunundan doğmadığı giderek davada, 5521 sayılı Yasanın 1. maddesinin öngördüğü koşulların oluşmadığı açık-seçiktir. Buna göre; Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde, davanın görülmesinde genel mahkemelerin görevli olduğu gözetilerek Nazilli İlçesinde müstakil İş Mahkemesi bulunmadığından yargılamaya Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatı ile devam edilerek karar verilmesi gerekirken, İş Mahkemesi sıfatıyla yargılamanın sürdürülerek davanın esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili; müvekkilinin eşi Hamza Vural"ın 20.03.2009 tarihinde davalılara ait boruları toplamak için traktörü ile gittiği esnada kaza yaparak vefat ettiğini, meydana gelen kazanın iş kazası olduğunu ve davalıların kazanın meydana gelmesinde hizmet kusurlarının bulunduğunu ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile her bir davacı için 5.000,00’er TL maddi tazminat ile 25.000,00’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Buharkent İçme Suyu Getirme Derneği vekili; davanın Buharkent Sulama Birliğine karşı açıldığını, dava evrakının her nasılsa müvekkili dernek yetkilisine teslim edildiğini, davanın tarafı olmaması nedeniyle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, hasım olarak gösterilmemelerine rağmen davalı olarak gözüken birliğin Buharkent İçme Suyu Getirme Derneği olduğu kabul edilmesi durumunda da esasa ilişkin itirazlarının olduğunu, kazanın iş kazası olmayıp ölen ile müvekkili dernek arasında hizmet ilişkisi bulunmadığını, kazanın meydana gelmesinde kusurlarının bulunmadığını, davanın kazaya karışan aracın sigorta şirketine ihbar edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili; ölen ile aralarında hizmet ilişkisi bulunmadığını, kazanın iş kazası olmadığını, kazanın meydana gelmesinde de kusurlarının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacıların davalılara karşı iş kazasının tespiti davası açtığı, söz konusu davada yapılan yargılama sonucunda Hamza Vural"ın işverene bağlı ve ücret karşılığı çalıştığı hususunun ispatlanamadığı ve ölenin kendi traktörü ile gönüllü olarak iş yaparken kazanın meydana geldiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, verilen kararın onandığı, iş kazasının tespiti davasının reddedilmesi karşısında, iş kazasına bağlı taleplerin de yargılamasının yapılamayacağı gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; önceki gerekçelere ilave olarak trafik iş kazasına bağlı istemlerin iş mahkemelerinde, işletenin kusursuz sorumluluğuna bağlı istemlerin asliye hukuk mahkemesinde görüleceği, iş mahkemelerince verilen kararlar temyiz edildiği takdirde Yargıtayın iş mahkemelerine bakan dairelerine, işletenin kusursuz sorumluluğuna bağlı asliye hukuk mahkemesince verilen kararların Yargıtayın 17. Hukuk Dairesince inceleneceği, maddi ve manevi tazminat talebinin dayanağı kazanın iş kazası olmadığı anlaşıldığından, iş kazasına bağlı olarak tazminat istenemeyeceğinden mahkemece ret kararı verildiği, davacının iş kazasına bağlı davasını iş kazası olmadığı gerekçesiyle işletenin kusursuz sorumluluğu şeklinde talebi aşar şekilde değerlendirilemeyeceği, iş kazasına bağlı istenmiş ise yargılamaya da iş mahkemesi olarak devam edilip karar verileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 20.03.2009 tarihli olayın iş kazası olmadığının kesinleşmiş yargı kararı ile ortaya konulması akabinde davaya bakmakla görevli olan mahkemenin iş mahkemesi mi genel mahkemeler mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 1. maddesi gereğince 4857 sayılı Kanun"a göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya iş kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir. Aynı kural 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda da yer almış ve Kanun’un 2. maddesinde iş mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince, bu Kanundaki usul ve esaslara göre bakılacağı vurgulanmıştır.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 6. maddesine göre:” Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz”. Yine Anayasa’nın 142. maddesine göre de: “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi kanunla düzenlenir”. Nitekim bu husus, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 1. maddesinde: “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” Şeklinde düzenlenmiştir. Aynı ilkeye Yargıtay’ın“ Mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgilidir; kıyas veya yorum yolu ile genişletilemez” şeklindeki kararında (YİBK. 1977/4-4) da yer verilmiştir. Bu bakımdan mahkemelerin görev ve yetkilerinin kıyas ve yorum yoluyla genişletilmesi olanaklı bulunmamaktadır. Nitekim; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunu, 115. maddesi de mahkemece dava şartının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağını, mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verileceğini hükme bağlamıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıların meydana gelen trafik kazasının iş kazası olduğundan bahisle maddi ve manevi tazminat istemli dava açtıkları, mahkemece kazanın iş kazası olup olmadığının tespiti amacıyla dava açılmak üzere davacı tarafa süre verildiği, açılan tespit davasında yapılan yargılama sonucunda, ölen Hamza Vural"ın işverene bağlı ve ücret karşılığı çalıştığı hususunun ispatlanamadığı, kendi traktörü ile gönüllü olarak iş yaparken kazanın meydana geldiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek onandığı görülmüştür. O hâlde uyuşmazlığın İş Kanunu’ndan kaynaklanmadığı kesinleşmiş yargı kararı ile de ortaya konulmuştur. Davanın görüldüğü yerde müstakil iş mahkemesinin bulunmadığı, mahkemece iş mahkemesi sıfatı ile davaya bakıldığı hususu da sabittir. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan ve mahkemece davanın her aşamasında resen dikkate alınacağından, bu durumda mahkemece genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu husus gözden kaçırılmış, iş mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında da ret kararı verilmiştir.
Yukarıda belirtilen maddî ve yasal olgular dikkate alındığında; mahkemece verilen direnme kararı doğru değildir.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz başvuru harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 22.10.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.