14. Hukuk Dairesi 2016/8162 E. , 2018/7306 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.03.2004 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve yıkım birleştirilen davada davacılar vekili tarafından davalı aleyhine 15.01.2008 gününde verilen dilekçe ile temliken tescile dayanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 06.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi asıl dava davacısı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Asıl dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi; birleştirilen dava TMK"nın 725. maddesine dayalı temliken tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı-birleştirilen dava davalısı; kayden maliki bulunduğu 9 No"lu parsele davalılar tarafından taşkın merdiven ve kömürlük yapılmak suretiyle müdahale edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuş, birleştirilen davanın reddini savunmuştur.
Davalılar-birleştirilen davanın davacıları; asıl davanın reddini savunmuşlar, birleştirilen davalarında; dava konusu yere iyiniyetle ev yaptıklarını belirterek tapunun iptaliyle adlarına tescilini talep etmişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin verilen ilk kararın davalıların temyizi üzerine hükmün Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 31.05.2006 gün ve 2006/4982 Esas, 2006/6296 Karar sayılı ilamı ile " ... Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturmaya dayalı olarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-birleştirilen dava davalısı ... temyiz etmiştir.
1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacı-birleştirilen dava davalısı ..."nün aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2) Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2. maddelerine göre arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3194 sayılı İmar Kanununun 18/9. maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içerisinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Getirilen bu özel hüküm ile mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkânı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmış olup böylesi bir durumda temliken tescilin koşullarının varlığından da söz edilemeyeceği açıktır.
2981 sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik 10/c maddesi ile de aynı doğrultuda hüküm getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamamış ve imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.
Yukarıda değinilen ilkeler ışığında somut olaya gelince; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre 294 ada 12 ve 13 parsel sayılı taşınmazların 09.11.1992 tarihinde imar uygulamasına tabi tutuldukları ve 177 m2 yüzölçümlü 294 ada 12 nolu parselin tamamının uygulamaya girdiği, 20 m2"sinin DOP olarak kesildikten sonra kalan 157 m2"sinin tamamının 1055 ada 8 nolu parsele gittiği, 158 m2 yüzölçümlü 294 ada 13 nolu parselin de tamamının uygulamaya girdiği, 17 m2"sinin DOP olarak kesildikten sonra kalan 141 m2"sinin tamamının 1055 ada 9 parsele gittiği; mahkemece mahallinde yapılan uygulama sonucu düzenlenen bilirkişi raporları ve krokilerine göre, davalılar-birleştirilen davanın davacılarına ait 1055 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki bina ile merdiven ve merdiven boşluğu olarak kullanılan toplam 16,18 m2 miktarındaki kısımların davacı-birleştirilen dava davalısına ait 1055 ada 9 parsel sayılı taşınmaza tecavüzlü olduğu, binaların imar uygulaması öncesinde yapılmış olup, anılan taşkınlıkların imar uygulaması sonucu oluştuğu anlaşılmaktadır. Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus TMK"nın 718. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ancak, 3194 sayılı İmar Yasasının 18. maddesinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak, imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkanı sağlanmıştır.
Bu durumda mahkemece davacı ve davalıya ait taşınmazların imar parseli de oldukları, imar sonucu oluşan parsellere yönelik olarak TMK"nın 725. maddesi gereğince temliken tescil talebinde bulunulamayacağı da gözetilerek birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Öte yandan; birleştirilen dava bakımından davalılar-birleştirilen davanın davacıları 1055 ada 8 parsel sayılı taşınmazı kayıt maliki Durmuş İlhan"dan intikal ettiklerini söylediklerinden, kayıt maliki ile irtibatının anlaşılması için mirasçılık belgesinin alınmamış olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı-birleştirilen dava davalısı ..."nün diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davacı-birleştirilen dava davalısı ..."nün temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
05.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.