14. Hukuk Dairesi 2018/1398 E. , 2018/7161 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.03.2011 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ile tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile bir kısım davalıların murisi ... arasında noterde yapılan 09.10.1985 tarihli satış vaadi sözleşmesine göre murisin, 9.650 m2 yüzölçümlü ve tarla vasıflı 271 parsel sayılı taşınmazdaki 7050/9650 payı üzerinde bırakarak 2600/9650 payı müvekkiline satmayı vaadettiğini ve taşınmazın bu paya ilişkin kısmını müvekkiline teslim ettiğini, sözleşmedeki 780.000 TL satış bedelinin ... Bankası ... Merkez Şubesine ait ... numaralı çekle ödeneceğinin kararlaştırıldığını ve bedelin tamamının murise ödendiğini, taşınmazın 2.600 m2"lik kısmı için tapuda 15.10.1985 tarihinde satış vaadi şerhi konulduğunu, murisin taşınmazdaki bakiye 7050/9650 payı ise diğer davalı ... Dağıtım ve Endüstri A.Ş"ye 16.10.1985 tarihli satış işlemiyle tapuda devrettiğini, ayrıca muris ile davalı şirket arasında noterde düzenlenen 17.10.1985 tarihli rızai taksim sözleşmesi ile sözleşmeye ekli krokide A-1 parseli olarak gösterilen 7.050 m2"lik kısmın davalı şirkete, A-2 parseli olarak gösterilen 2.600 m2"lik kısmın ise murise terk ve teslim edildiğini, murise isabet eden yerin müvekkilinin satın aldığı ve kullandığı yer olduğunu, taşınmazın 25.06.1999 tarihli ifraz işlemi ile 6.086,33 m2 yüzölçümlü 1931, 2726,91 m2 yüzölçümlü 1932 ve 872,25 m2 yüzölçümlü 1933 parsellere ayrıldığını, murisin bu parsellerdeki hisselerini kendisine satmak için müvekkiline 09.03.2000 tarihli vekaletname verdiğini, davalı şirketin 1932 parseldeki payının ise 28.06.2000 tarihinde kamulaştırıldığını, davalı şirket ile murisin mirasçıları davalılar arasında tapuda yapılan 19.08.2005 tarihli rızai taksim işlemi ile 1931 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluşan 2129 parselin davalı şirket, 1933 parselin ise murisin mirasçıları adına tescil edildiğini, 1933 parselin murisin mirasçıları olan davalılar tarafından kendisinin ortağı olduğu dava dışı ... LPG Dolum Tevzii Ticaret A.Ş"ne 19.08.2005 tarihli satış suretiyle devredildiğini, 1932 parselin ifrazı ile oluşan 1.048 m2 yüzölçümlü 2176 ve 1.678,91 m2 yüzölçümlü 2177 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma bedellerinin alınması için murisin mirasçıları davalılar tarafından müvekkiline 19.08.2005 tarihli, devri için ise 27.04.2009 tarihli vekaletname verildiğini ancak 19.10.2009 tarihinde müvekkilini azlettiklerini, murisin mirasçıları davalıların 2176 ve 2177 parselleri devre yanaşmadığını, müvekkiline isabet etmesi gereken 2129 parseldeki 993,25 m2 kısmın ise davalı şirket adına tescil edildiğini ve bilahare anılan parselin kamulaştırıldığını ileri sürerek 2176 ve 2177 parseldeki murisin mirasçıları davalılar adına kayıtlı payların iptali ile müvekkili adına tescilini; 2129 parselin ise 993,25 m2"lik kısmının iptali ile müvekkili adına tescilini, olmadığı taktirde bu parseldeki 993,25 m2"lik kısmın rayiç bedelinin veya davalı şirketin aldığı kamulaştırma bedelinin faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş; yargılama sırasında keşif sonrası alınan teknik bilirkişi raporunda 993,25 m2"lik kısmın da 2176 ve 2177 parsel içerisinde kaldığının tespit edilmesi üzerine 20.05.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile inşaat bilirkişi raporu doğrultusunda 2176 ve 2177 parsellerin dava tarihi olan 2011 yılı itibariyle m2 rayiç değeri 120,00 TL"den 993,25 m2"ye isabet eden 119.190,00 TL"nin davalılardan müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı Likitgaz Dağıtım ve Endüstri A.Ş. vekili, zamanaşımı ve husumet itirazında bulunmuş; müvekkili şirketin taşınmazı iyiniyetle ve tapuya güvenerek iktisap ettiğini, satış vaadine konu yerin 2129 parsele isabet etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar ... mirasçıları vekili, zamanaşımı itirazında bulunarak sözleşmedeki bedelin müvekkillerinin murisine ödenmediğini, taşınmazın davacıya fiilen teslim edilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 2176 ve 2177 parsel sayılı taşınmazlardaki muris ... mirasçıları davalılar adına kayıtlı payların iptali ile davacı adına tesciline; 2129 parselin 993,25 m2"lik kısmının davacıya ait olduğunun tespiti ile bu kısmın kamulaştırma bedeli olan 119.190,00 TL"nin davalı şirketten tahsiline karar verilmiş; davacı vekilinin başvurusu üzerine 08.12.2014 tarihli tashih şerhi ile hüküm kısmında harç ve vekalet ücretlerinin sehven 2176 ve 2177 no"lu parsellerin tamamının değeri üzerinde hesaplandığı, ancak tesciline karar verilen kısmın 734,50 m2"lik kısım olduğu gerekçesiyle vekalet ücreti ve harç ile ilgili yeni bir hüküm kurulmuştur.
Hükmü, davalı şirket vekili ile davalılar ... mirasçıları vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş; reddi gerekmiştir.
2- Davalılar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin, Türk Medeni Kanununun 1009. maddesi uyarınca tapunun şerhler sütununa kaydedilmesi mümkündür. Böylece, sözleşme alacaklısı sözleşmeden kaynaklanan kişisel hakkını kuvvetlendirmiş olur ve üçüncü kişilere karşı ileri sürme olanağı kazanır. Tapu Kanununun 26/6 maddesi uyarınca bu şerh beş yıl için geçerli olup beş yılın dolmasıyla kayıttan silinir ve anılan gücünü yitirir. Satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerhinden sonra beş yıl içinde kayda işlenen her türlü haciz, ipotek ve benzeri sözleşme alacaklısının haklarını kısıtlayacak nitelikteki şerhler de sözleşme alacaklısını bağlamaz.
Somut olaya gelince; davacı ile bir kısım davalıların murisi ... arasında noterde yapılan 09.10.1985 tarihli satış vaadi sözleşmesi uyarınca dava konusu 271 parsel sayılı taşınmazın 2.600 m2"lik kısmına ilişkin olarak tapu kaydına 15.10.1985 tarihinde satış vaadi şerhi konulduğu anlaşılmaktadır. Ancak Tapu Kanunun 26/6 maddesine göre bu şerh beş yıl süreyle geçerli olup beş yılın dolmasıyla üçüncü şahıslara karşı ileri sürülemeyeceğinden, davaya konu 15.10.1985 tarihli satış vaadi şerhi de davalı Likitgaz Dağıtım ve Endüstri A.Ş. yönünden artık herhangi bir hüküm ifade etmeyecektir.
Bu durumda mahkemece, dava konusu 2129 parsel sayılı taşınmazın 993,25 m2"lik kısmının davacıya ait olduğunun tespiti ile bu kısmın kamulaştırma bedeli olan 119.190,00 TL"nin davalı şirketten tahsiline karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan, hangi durumlarda tashih yapılabileceği, tashihin kapsamı ve ne şekilde yapılması gerektiği 6100 sayılı HMK’nin 304. maddesinde açıklanmıştır. Anılan maddenin 1. fıkrasında "Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir"" denilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise; "Tashih kararı verildiği takdirde, düzeltilen hususlarla ilgili karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kâğıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir"" hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda ise mahkemece, davacı vekilinin başvurusu üzerine 08.12.2014 tarihli tashih şerhi ile "hüküm kısmında harç ve vekalet ücretlerinin sehven 2176 ve 2177 no"lu parsellerin tamamının değeri üzerinde hesaplandığı, ancak tesciline karar verilen kısmın 734.50 m2"lik kısım olduğu anlaşılmakla ve davacı vekilinin talebi de gözetilerek mahkememizin 08/05/2014 tarih ve 2011/305 Esas, 2014/345 Karar sayılı ilamının hüküm kısmının, a-) 2. ve 3. fıkralarının silinerek yerine "492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 14.162,71 TL harçtan, peşin alınan 148.50 TL ve ıslah talebi nedeniyle alınan 3.374,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.640,21 TL karar ve ilam harcının, 6.116,85 TL"sinin davalı ... ... A.Ş."den ve 4.523,36 TL"sinin ise diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına," rakam ve sözcüklerinin yazılmasına, b-) 7. fıkrasında davacı yararına takdir edilen 24.833,75 TL vekalet ücretinin 9.451,20 TL olarak düzeltilmesine" karar verilerek gerekçeli kararın hüküm fıkrası değiştirilmiştir.
Kararın hüküm fıkrasında yer alan harç ve vekalet ücretine yönelik uyuşmazlık, maddi hata niteliğinde olmayıp yapılan bu yanlışlığın hükmün tashihi (HMK m. 304) yoluyla giderilmesi mümkün değildir. Hükmün tavzihi (HMK m. 305) yoluyla da taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Bu husus ancak temyiz konusu yapılabilir.
O halde mahkemece, davacı vekilinin hüküm fıkrasında yer alan harç ve vekalet ücretinin düzeltilmesine ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, talebin kabulü ile tashih şerhi verilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Bunların yanısıra, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 3402 sayılı Kanunun 22/2-a bendi gereğince yapılan yenileme çalışması sonucu 2176 ve 2177 parsel sayılı taşınmazların sicil kayıtlarının kapatılarak yeni parsel numarası aldıkları anlaşıldığından mahkemece, işlerliğini yitiren tapu kayıtları üzerinden karar verilmesi de doğru görülmemiş; tüm bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no"lu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) no"lu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 25.10.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.