Hukuk Genel Kurulu 2015/3466 E. , 2019/1106 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit ve alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 4. İş Mahkemesince yaşlılık aylığı talebi yönünden davanın kabulüne, alacak talebi yönünden hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen 23.10.2014 tarihli ve 2013/216 E., 2014/395 K. sayılı karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 23.02.2015 tarihli ve 2014/25153 E., 2015/3164 K. sayılı kararı ile:
(…Dava; davacının 29/05/2012 tarihli tahsis talebi gereğince 01/06/2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile aksi yöndeki kurum işleminin iptali ve fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla 01/02/2012 tarihinden itibaren tahsisi gerekecek aylık ve sosyal yardımlardan dolayı faiziyle birlikte şimdilik 4.000 TL. alacağın davalı SGK"dan tahsiline karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının 01/06/2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile davalı SGK"nın aksi yöndeki işleminin iptaline, davacının 01/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek aylık ve sosyal yardımlardan dolayı faiziyle birlikte 4.000 TL"lik alacak talebinin ise hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine, karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 5.3.1956 doğumlu olan davacının 15.10.1990 tarihinde Almanya"da çalışma nedeniyle sigortalılığının başladığı, Türkiye"de 20.12.2011-30.12.2011 tarihleri arası 11 gün 5510 SK"nun 4/1-a bendi kapsamında sigortalığının bulunduğu, Alman rant sigortasına tabi 27.11.2001-26.11.2011 tarihleri arası 3600 günü borçlanarak 15.5.2012 tarihinde ödediği, 30.5.2012 tarihinde yaşlılık aylığı talep ettiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davacının 506 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanunun 4/a maddesi kapsamındaki sigortalılık süresine göre, tahsis talebine göre davacıya 506 sayılı Kanunun geçici 81/C maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlanıp bağlanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesinin C-a) bendinde, "23.05.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malullük yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır." hükmü yer almakta olup, devamındaki b) bendinde ise; 23.05.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerin hangi şartlarda yaşlılık aylığı bağlanabileceği sıralanmıştır.
Davacının ilk sigortalılığı 15.10.1990 tarihinde başladığından 15 yıllık sigortalılık süresi dolmuştur. Ancak davacı, 3600 prim günü şartını 26.11.2011 tarihinde yerine getirmiştir.
506 sayılı Kanunun geçici 81. maddesinin C-a) bendinde belirtilen prim gün sayısı şartının davacı yönünden 26.11.2011 tarihinde oluşması karşısında, davacının 506 sayılı Kanunun geçici 81/C maddesinin bendinin bd alt bendi uyarınca 58 yaşını tamamlaması şartı ile yaşlılık aylığına hak kazanacağı ortadadır.
Bu nedenle, talep tarihinde tamamlaması gereken yaş itibarı ile yaşlılık aylığı koşulları oluşmamıştır.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yaşlılık aylığı bağlanması ve alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin 20.08.1980 tarihinden itibaren Almanya"da sigorta kapsamına alındığını, 15.10.1990 tarihinden itibaren de Almanya"da aktif olarak çalışmaya başladığını, 3201 sayılı Kanun"dan yararlanarak Almanya"da geçen sigortalı çalışmalarından 3600 günü borçlandığını ve 29(30).05.2012 tarihinde tahsis talebinde bulunduğunu, Kurumun tahsis talebine üç ay geçmesine rağmen cevap vermediğini, davacının sigorta başlangıç tarihinin 15.10.1990 olarak kabul edilmesi gerektiğini, ancak Kurumun davacının sigorta başlangıç tarihinin prim ödediği tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye gidilmek suretiyle bulduğunu, 506 sayılı Kanun"un geçici 81/C-b, bc maddesi gereğince tahsis talep tarihinde 56 yaş, 15 yıl sigorta süresi ve 3600 gün prim ödeme koşulunu sağladığını ileri sürerek 01.06.2012 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile aksi yöndeki Kurum işleminin iptali ve fazlaya ilişkin haklarını saklı kalmak kaydıyla Kurum tarafından ödenmeyen aylık ve sosyal yardımlardan dolayı faiziyle birlikte şimdilik 4.000.00TL alacağın davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; davacının 15 yıllık sigorta süresini dolduracağı 20.12.2016 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığını bu nedenle davacının 30.05.2012 tarihli tahsis talebinin reddedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; Türkiye"nin Almanya ile yapmış olduğu sözleşme gereği davacının ilk defa Almanya’da 15.10.1990 tarihinde çalışmaya başladığı ve Almanya"da geçen sigorta başlangıç tarihinin Türkiye"de de sigorta başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, davacının 506 sayılı Kanun"un geçici 81/C-a maddesine göre, 15 yıllık sigortalılık süresi, 50 yaş ve toplam 3600 gün prim ödeme koşullarını gerçekleştirmiş olduğundan 30.05.2012 tarihli tahsis talebine göre 01.06.2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, ödenmemiş birikmiş aylıklarına ve sosyal yardımlarına ilişkin alacak talebi yönünden ise Kurumun ödemeye ilişkin şimdiye kadar ihtilaf çıkarmadığı ve bu talep yönünden hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.
Davalı ... vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece; davacının yurt dışı borçlanma sürelerini 15.10.1990 ile 15.10.2000 tarihleri arasında değerlendirilmesi gerektiği ve bu durumda davacının 30.05.2012 tahsis talep tarihi itibariyle 15 yıl sigortalılık, 50 yaş ikmali ve 3600 gün prim ödeme gün sayısı koşullarını yerine getirdiği gerekçesiyle ve önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 30.05.2012 tarihli tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanun ile yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarına yurt dışında çalıştıkları süreleri borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı verilmiş ve bu kişilerin yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Türkiye"de sosyal güvenceye kavuşmalarına imkân tanınmıştır.
3201 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile Kanun"un amaç ve kapsamı düzenlenmiştir. İlgili madde; “Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin on sekiz yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri hâlinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.” düzenlemesini içermektedir.
3201 sayılı Kanun’un 3. maddesindeki “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” şeklindeki düzenleme ile başvurulacak kuruluşlar belirtilmiştir.
Diğer taraftan 3201 sayılı Kanun kapsamında yurt dışı sürelerinin borçlanma tutarının niteliği Kanun’un 4. maddesinde düzenlenmiş, ilgili madde ile “Borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32"sidir. Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir. Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenir. Ödeme yapılan gün sayısı prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edilir. Tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranır…” hükmü getirilmiştir.
3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinde ise “Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.
Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir…” şeklindeki hükmü ile borçlanılacak sürenin nasıl değerlendirileceği ve hangi aylara mal edileceği belirtilmiştir.
3201 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca yurt dışı hizmet borçlanmalarında esas alınan yurt dışındaki sigortalılık süreleri ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere belirlenecektir. Bu durumda yurt dışı borçlanma talebi üzerine tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin kısmen ödenmesi hâlinde yapılan ödemeye karşılık gelen sigortalılık süresinin hangi tarihlere mal edileceği 5. madde kapsamında değerlendirilerek, yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru hesaplanması ile sonuca ulaşılacaktır. İlgili maddenin borçlanılan sürelerin hangi tarihlere mal edileceğine yönelik açık düzenlemesi karşısında davacının Almanya"da 15.10.1990 tarihi itibariyle sigorta kapsamına alındığı gerekçesiyle bu tarihten başlatılarak borçlandığı 3600 gün mal edilmesi hatalıdır.
Eldeki davada davacının Alman Rant Sigortası hizmet belgesine göre 18 yaşını ikmal ettiği 15.10.1990 tarihinde “Pflichtbeitragszeit (zorunlu prim) kapsamında sigortalılığının bulunduğu, 13.03.2012 tarihinde Kuruma vermiş olduğu borçlanma talep dilekçesiyle 3201 sayılı Kanun uyarınca yurt dışında geçen 15.10.1990-26.11.2011 tarihleri arasında geçen 3600 gün hizmetini borçlanma talebinde bulunduğu, Kurumca borçlanma talebi kabul edilerek 27.11.2001-26.11.2011 tarihleri arası 3600 gün karşılığı borç tahakkuk cetveli düzenlendiği ve davacı tarafından 3600 gün karşılığı borçlanma bedelinin 15.05.2012 tarihinde ödendiği, borçlanılan 3600 günlük sürenin Kurum tarafından 27.11.2001-26.11.2011 tarihleri arasına mal edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesine yer alan açık düzenleme karşısında tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin davacı tarafından kısmen ödenmesi söz konusu olduğundan borçlanılan sürenin hangi tarihe mal edileceğinin tespiti ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru gidilerek belirlenmesine dair Kurum işlemi doğrudur. Davacı, 3600 gün yurt dışında geçen sigortalı hizmetlerinin 27.11.2001-26.11.2011 tarihleri arasına mal edilmesi sonucu 3600 prim gün şartını 26.11.2011 tarihinde sağlamaktadır. Bu durumda davacı 506 sayılı Kanun"un geçici 81/C-b, bd maddesi uyarınca 58 yaşını tamamlaması şartı ile yaşlılık aylığına hak kazanacak olup, tahsis talep tarihinde tamamlaması gereken yaş itibarı ile yaşlılık aylığına hak kazanamamaktadır.
Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.10.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.