21. Hukuk Dairesi 2016/11400 E. , 2017/1129 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, meslek hastalığı sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının maluliyetinin %12"den %26.2"ye yükselmesi sonucu %14.2 fark maluliyeti nedeniyle toplam 13.764,35 TL Maddi Tazminat bedelinin talep ile bağlılık ilkesi gereğince 7.573,99 TL"sinin 08/02/2005 tarihinden, 6.190,36 TL"sinin 03/07/2007 tarihinden itibaren yasal faiz oranıyla birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
Dosya kapsamından davacının %12 olarak tespit edilen meslek hastalığından kaynaklı maluliyet oranının 08.02.2005 tarihinde %7,2 oranında artarak %19,2‘ye ulaştığı, 03.07.2007 tarihinde ise %7 oranında artarak %26,2‘ye ulaştığı, mahkemece hükme esas alınan 26.01.2016 tarihli hesap raporunda 08.02.2005 tarihinden itibaren davacının %14,2 oranında fark maluliyet oranı dikkate alınarak hesap yapıldığı ve davacının tazminat alacağının 13.764,35 TL olarak hesaplandığı anlaşılmıştır.
Tazminatın saptanmasında, zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş göremezlik oranı, kusur dağılımı, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri ve ödenen geçici iş göremezlik ödeneği gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarının işçinin kaza tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; 60 yaşına kadar (aktif) dönemde,bilinen son kazancının yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulması suretiyle, 60 yaşından sonra da PMF tablosuna göre bakiye ömrüne kadar (pasif) olan dönemde ise asgari geçim indirimi dikkate alınmaksızın hesaplanacak net asgari ücretle elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Öteyandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”. hükmüne yer verilmiştir. Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Somut olayda; davacı sigortalının ilk olarak %12 oranında tespit edilen ve talep harici kalan meslek hastalığı maluliyet oranının 08.02.2005 tarihinde %19,2 oranına ulaşması nedeniyle %7,2, 03.07.2007 tarihinde ise % 26,2 oranına ulaşması nedeniyle % 14,2 oranında iki fark maluliyet oranı bulunduğu, hesap yapılırken maluliyet artış tarihleri dikkate alınarak fark maluliyet oranlarına göre ayrı ayrı hesap yapılması gerekirken, ilk artış tarihi olan 08.02.2005 tarihinden itibaren davacının %14,2 oranında fark maluliyetinin bulunduğu kabul edilerek, bu tarihte doğmamış olan %7 oranındaki fark maluliyet için de yapılan hesabın hükme esas alınması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş davacının 08.02.2005 tarihinde %7,2, 03.07.2007 tarihinden itibaren ise fark maluliyet oranının %14,2 oranına ulaştığı gözetilerek hesap yaptırmak, usuli kazanılmış hakları gözeterek yapılan hesabı hükme esas almak suretiyle bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 20.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.