18. Ceza Dairesi 2019/9614 E. , 2019/12397 K.
"İçtihat Metni" Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan sanık ..."ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 220/1. maddesi gereğince 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Pendik (Kapatılan) 4. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 11/06/2008 tarihli ve 2007/15 esas, 2008/548 sayılı kararının Yargıtay 9. Ceza Dairesi"nin 22/01/2014 tarihli ve 2011/9734 esas, 2014/908 karar sayılı ilâmı ile bozulmasını müteakip, yapılan yargılama neticesinde sanığın 5237 sayılı Kanun"un 220/1. maddesi uyarınca 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul Anadolu 18. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 17/12/2015 tarihli ve 2014/285 esas, 2015/611 sayılı kararının kesinleşmesi akabinde, anılan kararın diğer sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 16. Ceza Dairesi"nin 31/05/2017 tarihli ve 2017/993 esas, 2017/4213 karar sayılı ilâmı ile bozulması sonrasında sanık müdafii tarafından diğer sanıklar hakkındaki lehe bozma hususunun sanık hakkında da değerlendirilmesi talebinin reddine dair İstanbul Anadolu 18. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 12/06/2018 tarihli ve 2014/285 esas, 2015/611 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul Anadolu 11. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 26/06/2018 tarihli ve 2018/1012 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın, 11/02/2019 gün ve 13190 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Dosya aslının, diğer sanıklar hakkında yargılamanın derdest olması nedeniyle mahallinde bulunması nedeniyle suret üzerinden yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, İstanbul Anadolu 18. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 17/12/2015 tarihli ve 2014/285 esas, 2015/611 sayılı kararının adı geçen sanık ile birlikte aynı suçtan mahkûm edilen diğer sanıklar Dursun Durak ve Cengiz Uçar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 16. Ceza Dairesi"nin 31/05/2017 tarihli ilâmı ile, "... Yargıtay 9. Ceza Dairesi"nin 22/01/2014 tarihli bozma ilamına uyulduğu halde Pendik Cumhuriyet Başsavcılığı adli emanetinin 2006/1392 sıra numarasında yer alan iletişim tespit tutanaklarının sanıklara okunup savunmalarının alınması ve denetime olanak sağlayacak şekilde dosyada bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi, 2-Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğü"nün 30/07/2006 tarihli fezlekesi içeriğinde yer alan ve tefrike konu edildiği anlaşılan 11 ayrı hırsızlık olayının akıbeti araştırılarak sonucuna göre sanıkların, sanık ... tarafından yönetilen suç örgütünün kurucu ve yöneticisi ya da üyesi olup olmadıkları sanık savunmalarıyla birlikte tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi," gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği; sanığın eyleminin suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunu oluşturduğu ve 5237 sayılı Kanun"un "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" başlıklı 220/1. maddesinin; "Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir." şeklinde olduğu, dolayısıyla diğer iki sanık hakkında yapılan yargılamanın sanık ... hakkında da değerlendirme yapılmasını zorunlu kıldığı anlaşılmakla, diğer sanıklar hakkında verilen bozmanın aynı durumdaki diğer sanığa da sirayet ettirilmesinin bir zorunluluk olduğu, Yargıtay bozma ilâmında sirayete işaret edilmemesinin de sonuca etkili olmayacağı gözetildiğinde, hükmü temyiz etmeyen sanık yönünden sirayetin mahallinde mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulu"nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
5320 sayılı Yasa"nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 325. maddesinde; “hüküm, cezanın tatbikinde kanuna muhalefet edilmesinden dolayı sanık lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunmamış olan diğer sanıklara da tatbiki kabil olursa bu sanıklar dahi temyiz talebinde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından istifade ederler” hükmüne yer verilmiş, 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CYY’nın 306. maddesinde de; “hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar” şeklinde benzer bir düzenleme getirilmiştir.
Temyiz incelemesinin yapılabilmesi için kural olarak süre ve istek koşullarının yerine getirilmesi gerekir. Sanıklardan birinin talebi diğer sanıkların da isteği yerine geçemez. İlgililer tarafından yasa yoluna başvurulmadığı takdirde hüküm kesinleşecektir. Ancak yasa koyucu, temyiz etmeyen sanıkların, hükmü temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmasını önlemek, adli yanılgılara engel olmak ve adaleti sağlamak için genel kuraldan ayrılmış, temyiz isteminde bulunulmuş gibi inceleme yapılmasında yarar görmüş ve bu amaçla “bozmanın sirayetini” kabul etmiştir. 1412 sayılı Yasa"nın 325. maddesi uyarınca, “cezanın uygulanmasında kanuna aykırılık nedeniyle hüküm bozulduğu takdirde, temyiz etmeyen sanıklar dahi temyiz isteminde bulunmuş gibi hükmün bozulmasından yararlanacaklardır.”
1412 sayılı CYUY’nın 325. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş bulunan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu"nca, “cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılıktan dolayı” ibaresi metinden çıkartılmak suretiyle kabul edilen 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasası"nın 306. maddesinin uygulanma koşulları, anılan madde gerekçesinde; “mahkemece verilen hüküm, temyiz etmeyen sanık yönünden kesinleşir ve infaz edilebilir hâle gelir. Kural bu olmakla beraber aynı mahkemece aynı hükümle cezalandırılan sanıklar hakkında birbiriyle çelişen sonuçların doğmasının önlenmesi, adalet düşüncesiyle ve bazı koşullarda Yargıtay’ın bozma kararından temyiz etmeyen sanıkların da yararlandırılması uygun görülmüştür.
Bunun için;
1- Aynı mahkemece aynı kararla birden çok sanığın hükümlendirilmesi,
2- Sanıkların fiilinde 8. maddede tanımlanan nitelikte bağlantı bulunması,
3- Hükmün Cumhuriyet Savcısı, katılan veya sanıklardan bir veya birkaçınca ve sanıkların tümünü kapsamayacak şekilde temyiz edilmiş olması,
4- Hükmün cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılık nedeniyle sanık yararına bozulması,
5- Bu bozmanın hükmü temyiz etmeyen veya kendileriyle ilgili temyiz bulunmayan sanıklara da uygulanma olanağına sahip olması gerekecektir.
Suç unsurlarının oluşmaması, fiilin suç olmaması, cezanın azaltılması veya ortadan kaldırılmasını gerektiren nedenler de cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılıktır.
Temyiz etmeyen deyimine; temyiz yoluna hiç başvurmayan, süresinden sonra başvuran, temyiz istemi reddolunanlar dâhildir.
Yargıtay, bozma kararında, temyiz etmeyen sanıklardan hangilerinin yararlanacağını gösterir; ancak gösterilmemiş olması yararlanmayı önlemez. Mahkeme kanun gereği olarak bu durumu gözetmek zorundadır.
Bu bozmayla temyiz yoluna başvurmayan sanıklar hakkında kesinleşen hüküm de ortadan kalkar, aynı sanıklarla ilgili olarak yeniden hüküm kurmak gerekir” şeklinde ifade edilmiştir.
Görüldüğü gibi, 1412 sayılı CYUY’nın 325 ve 5271 sayılı CYY’nın 306. maddesinde düzenlenen sirayet kurumunun; “aynı hükümle cezalandırılan sanıklar hakkında birbirileriyle çelişen hükümlerin verilmesinin önlenmesi ve temyiz yoluna başvurmamış bulunanlar aleyhine doğabilecek adaletsizliklerin önlenmesi” olmak üzere başlıca iki amacı bulunmaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; İstanbul Anadolu 18. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 17/12/2015 tarihli ve 2014/285 esas, 2015/611 sayılı kararının sanık ... ile birlikte aynı suçtan mahkum edilen diğer sanıklar Dursun Durak ve Cengiz Uçar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 16. Ceza Dairesi"nin 31/05/2017 tarihli ilâmı ile, "... Yargıtay 9. Ceza Dairesi"nin 22/01/2014 tarihli bozma ilamına uyulduğu halde Pendik Cumhuriyet Başsavcılığı adli emanetinin 2006/1392 sıra numarasında yer alan iletişim tespit tutanaklarının sanıklara okunup savunmalarının alınması ve denetime olanak sağlayacak şekilde dosyada bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi, 2-Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğü"nün 30/07/2006 tarihli fezlekesi içeriğinde yer alan ve tefrike konu edildiği anlaşılan 11 ayrı hırsızlık olayının akıbeti araştırılarak sonucuna göre sanıkların, sanık ... tarafından yönetilen suç örgütünün kurucu ve yöneticisi ya da üyesi olup olmadıkları sanık savunmalarıyla birlikte tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi," gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, diğer sanık ... hakkında ise süresi içerisinde temyiz isteminde bulunmaması nedeniyle verilen hükmün kesinleştirildiği anlaşılmaktadır.
5237 sayılı Kanun"un "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" başlıklı 220/1. maddesinde; "Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir." şeklinde düzenlemeye yer verildiği, ancak, Yargıtay 16.Ceza Dairesi"nin 31/05/2017 tarih 2017/993 esas ve 2017/4213 sayılı kararı ile sanıklar...ve....hakkında eksik inceleme nedeniyle bozma kararı verildiği, sanıklar .... ve.... hakkında yargılamanın derdest olduğu, bu sanıklar hakkında beraat kararı verildiği takdirde sanık ... hakkında da sirayet hükümleri uyarınca yargılama yapılarak karar verilebileceği, bu suretle şu aşamada kanun yararına bozma yoluyla giderilmesi gereken bir hukuka aykırılık tespit edilmediği anlaşılmakla, kanun yararına bozma talebinin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 17/09/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.