22. Hukuk Dairesi 2017/9422 E. , 2018/718 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davalı işçinin 07.07.2010 tarihli istifa dilekçesi ile iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın feshettiğini bu nedenle kıdem tazminatı alacağı olmadığı halde yapmış olduğu ilamsız icra takibi yoluyla icra tehdidi altında müvekkil şirketten tahsil edilen 2.484,68 TL’nin müvekkil şirkete ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, müvekkilinin davacı işyerinde çalıştığı süre içerisinde fazla mesai çalışmaları, ulusal bayram genel tatil yıllık izin, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı alacaklarının kendisine ödenmediğini bu alacaklarına karşılık icra takip yoluna başvurulduğunu haklı şekilde alacağını tahsil ettiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
Kendisine karşı ilâmsız icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir. (Kuru, B. İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, ... 2003, s. 233)
2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 72/1. maddesi “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” hükmünü içermektedir. Aynı maddenin 7. fıkrasında ise “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.” düzenlemesi mevcuttur.
İstirdat davası, İcra ve İflâs Kanununda düzenlenmiş olmasına rağmen, uyuşmazlığı maddi hukuk bakımından sona erdirme amacına yönelik bir davadır. (Kuru, B. a.g.e, s. 235, HGK’nın 03.02.1982 gün, 1982/1347-73 sayılı Kararı) Bir eda davası olan bu dava, nitelikçe sebepsiz iktisap davasına benzemektedir. Ne var ki, burada borçlu, kendini borçlu sanarak hataen ödeme yaptığını ispatla yükümlü değildir. Bunun nedeni, ödemenin icra zoru ile yapılmış olmasıdır. İstirdat davasının amacı, davacının ödeme emrine itiraz etmemesi ya da edip de itirazın kaldırılmış olması sebebiyle aleyhine kesinleşen icra kovuşturması dolayısıyla, cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kaldığı ve fakat gerçekte borçlu olmadığı bir paranın geri alınmasını sağlamaktır. Çünkü, ödeme emrine zamanında itiraz edilmemesi ya da edilip de itirazın kaldırılması üzerine ödeme emrinde yazılı miktarın ödenmesiyle taraflar arasındaki uyuşmazlık, sadece icra hukuku yönünden sonuçlanır. Maddi hukuk yönünden ise uyuşmazlık kesin olarak sona ermiş olmaz.
Somut olayda, davacı işveren borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını iddia etmiş, davalı işçi davalı işverenin tacir olduğunu ve ilamsız icra takibinde açıkça yazılı işçilik alacaklarına itiraz etmemesinin bu alacakları kabul ettiğini gösterdiğinden davanın reddini savunmuştur. Mahkemece istirdatı istenen ödemeye ilişkin ilamsız icra takibine davacının itiraz etme imkanı varken itiraz etmemesinin borcu kabul anlamına geldiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de ödeme emrine itiraz edilmemesi ile alacağın icra hukuku yönünden kesinleşeceği, maddi hukuk yönünden ise uyuşmazlığın kesin olarak sona ermeyeceği düşünüldüğünde kararın isabetli olmadığı anlaşılmış olup tarafların delileri toplanarak işin esasına girip bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.01.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.