Hukuk Genel Kurulu 2015/3365 E. , 2019/1105 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Samsun 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.03.2014 tarihli ve 2013/362 E., 2014/88 K. sayılı karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19.03.2015 tarihli ve 2014/9310 E., 2015/5708 K. sayılı kararı ile:
"…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 1989/1-1998/1 yılları arasındaki SSK"lı çalışmaları ile çakışan Bağ-Kur sigortalılığının iptali ile iptal edilen dönemde ödenen primlerin 1998/1-2008/10 tarihleri arasındaki çakışmayan bağ-kur sigortalılığına ilişkin primlere eklenmesi ve basamağının yükseltilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiştir.
1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 4.5.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulu kaldırılmış sadece Yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulu getirilmiş, 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 3.4.1989-15.10.2008 tarihleri arasında esnaf Bağ-Kur sigortalılığının bulunduğu, 3.4.1989 - 18.4.2005, 18.4.2005 - 31.12.2007, 1.1.2008 - 15.10.2008 tarihleri arasında vergi kaydının, 14.11.1988 - devam şeklinde oda kaydının bulunduğu, 1.1.1983 - 1998/1 tarihleri arasında kesintili 506 sayılı Yasaya tabi çalışmalarının ve bu dönemde 1995/1-1997/10 tarihleri arasında isteğe bağlı prim ödemesinin bulunduğu ve 1.5.2012 tarihi itibari ile 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılık ile esnaf Bağ-Kur sigortalılığının 3.4.1989 tarihinde çakışması nedeniyle hangi kurumdaki çalışmanın esas alınacağı, esnaf Bağ-Kur sigortalılığının devam edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan mevzuatımıza göre "Çakışan sigortalılık sorununu" gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam eden sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin 506 sayılı Yasa kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan yasanın 3. maddesinin I. ( F ) bendinde "Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların" ( K ) bendinde ise "Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların" sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu"nun 24. maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin 1479 sayılı Yasa kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı).
Somut olayda, davacının 3.4.1989 tarihinde başlayan esnaf Bağ-Kur sigortalılığı önceden başlayan sigortalılık olup, mahkemece önceden başlayan ve kesintisiz devam eden esnaf Bağ-Kur sigortalılığına üstünlük tanınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının 506 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetleri ile çakışan 1479 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerinin iptali ve isteğe bağlı sigorta kapsamındaki ödediği primlerin geçerli olan 1479 sayılı Kanun kapsamındaki ödediği primlere dâhil edilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğünde mevsimlik işçi statüsünde 1987 yılından itibaren çalıştığını, mevsimlik işçi statüsünde çalıştığından ara verilen dönemlerde ekonomik olarak hayatını idame ettirmek amacıyla ticari taksi işletmeciliği yaptığını, mevsimlik işçi statüsündeki çalışmalarından ve ticari taksi işletmeciliğinden dolayı hem 506 sayılı Kanun hem 1479 sayılı Kanun kapsamında sigorta kaydının bulunduğunu, çakışan sigortaları nedeniyle Kurum tarafından 1989 yılının Nisan ayı ile 1998 yılının Ocak ayları arasında 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığının iptal edildiğini, oysa bu dönemlerde müvekkilinin 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığına üstünlük verilmesi gerektiğini ileri sürerek 1989 yılının Nisan ayı ile 1998 yılının Ocak ayları arasında 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığı ile çakışan 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığının iptaline, iptali talep edilen dönemler için ödenen Bağ-Kur primlerinin 1998-2008 yılları arasındaki mevcut Bağ-Kur sigortalılığına aktarılarak, basamağının yükseltilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 11.03.2014 tarihli celsede talebini, müvekkilinin Köy Hizmetlerinde çalıştığı zorunlu 506 sayılı Kanun kapsamındaki sürelere denk gelen 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığının iptali, Kurumca kabul edilmeyen zorunlu 506 sayılı Kanun kapsamındaki sürelerinin tespiti ve bu sürelerin tahsis talebi itibari ile yaşlılık aylığına dahil edilmesi, geri kalan Esnaf Bağ-Kur sigortalılığına geçerlilik tanınması ve Kurumca kabul edilmeyen isteğe bağlı sigortaya ödediği primlerin de Esnaf Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında ödenmiş sayılmasını ve yaşlılık aylığının bu şekilde yeniden hesaplanarak ödenmesi şeklinde değiştirmiştir.
Davalı ... vekili; davacının 03.04.1989-18.04.2005, 18.04.2005-31.12.2007 ve 01.01.2008-15.10.2008 tarihleri arasında mevcut vergi kaydından dolayı Bağ-Kur sigortalısı olduğunu ve Kurum işleminde hata bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının Köy Hizmetlerinde mevsimlik işçi olarak çalıştığı dönemde emek ve mesaisini tam gün olmak üzere bu işe harcadığı, köy hizmetlerindeki iş yerinden çıkış verildiği ve beklediği dönemlerde ise kendisine ait aracı ile taksi şoförlüğü yaparak geçimini kazandığı, bu hâliyle davacının bütünüyle Bağ-Kur sigortası kapsamında olduğunun kabul edilemeyeceği, uyuşmazlığa konu dönemde mevsimlik işçi olarak çalıştığı zamanlar için zorunlu SSK"lı kabul edilip bu dönem için Bağ-Kur sigortalılığının iptali, diğer dönemlerde de Bağ-Kur sigortalılığına geçerlilik tanınması gerektiği gerekçesiyle davacının zorunlu 506 sayılı Kanun ile çakışan 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığının iptaline, Kurumca iptal edilen isteğe bağlı 506 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerine dair ödenmiş primlerinin o tarih itibarıyla 1479 sayılı Kanun kapsamında ödenmiş olduğunun kabulüne ve yaşlılık aylığının başlangıç tarihi itibariyle bu şekilde hesaplamasına karar verilmiştir.
Davalı ... vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece; davacı adına Kurum kayıtlarında sigortalı türleri yönünden bir çakışmanın olmasına rağmen, fiili durumda böyle bir çakışmanın olmadığı, davacının mevsimlik işçi olarak çalışmakta iken bütün emek ve mesaisini bu işe verdiği, çıkışının verildiği günden itibaren beklediği dönemlerde ise taksi şoförlüğü yaptığı gerekçesiyle ve önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından 506 sayılı Kanun kapsamında geçen sigortalılık süreleri ile 1479 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılık süreleri arasında çakışma olması hâlinde hangi sigortalılık statüsüne öncelik verileceği, buradan varılacak sonuca göre davacının 1989 yılının Nisan ayı ile 1998 yılının Ocak ayları arasında 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalı süreleri ile çakışan Esnaf Bağ-Kur sigortalı sürelerinin iptal edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Sosyal güvenlik hukukumuzda, “sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemen olup buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü kanun hükümleriyle engellenmiştir. Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olması nedeniyle “çakışan sigortalılık” olarak da adlandırılan, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması hâli, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3/I-(F) ve (K), 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 24/2-c madde hükümleri dikkate alınarak, sadece birine değer verilerek çözüme kavuşturulmaktadır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 3. maddesinin I/f bendinde “kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” K bendinde ise “herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Kanun"un 24. maddesinin I ve II. fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu da getirilmiştir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu"nun tek çatı altında toplanmadığı dönemde, bu kanunlardan aynı anda iki tanesine bağlı olanların durumunun ne olacağına dair 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak yasal bir düzenleme yoktur.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak bu tür çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için, gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla baskın sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmalıdır. Yani sigortalı emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ediyor ve ekonomik yönden geçimini sağlıyorsa o çalışmaya üstünlük tanınmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu kapsamında çakışan sigortalılığın bulunması durumunda, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden baskın sigortalılığa üstünlük tanınması gerektiğinden davacının 03.04.1989 ile 05.02.1998 tarihleri arasında 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalı süreleri ile çakışan Esnaf Bağ-Kur sigortalı sürelerinin iptal edilerek baskın çalışmasının 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamından kaynaklanması nedeniyle davacıyı çakışan dönemler yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında sigortalı kabul etmek gerekmektedir.
Diğer taraftan, her ne kadar gerekçeli karar başlığında dava tarihi 22.02.2013 yerine 08.04.2015 olarak gösterilmiş ise de bu yanlışlık mahallinde düzeltilebilir bir hata olarak kabul edildiğinden ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin yukarıda açıklanan hususlara değinen direnme kararı yerindedir.
Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.10.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.