2. Hukuk Dairesi 2016/4243 E. , 2017/9133 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından kusur belirlemesi, tazminat, nafaka ve velayet yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Mahkemece boşanma kararına esas kusur belirlemesinde davalı-davacı kadının daha ağır kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı kadının güven sarsıcı davranışta bulunduğu, davacı-karşı davalı erkeğin de eşine şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu olaylara göre evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, bu sonuca ulaşılmasında tarafların eşit kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. Durum böyleyken davalı-davacı kadının ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesi sonucu boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılan kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına (TMK m. 175) hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Davalı-davacı kadın birleşen dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1-2) talebinde bulunmuştur. Bu istekler hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
3-Davalı-davacının hiç bir gelirinin ve mal varlığının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilmeden, dava süresince davalı baba yanında kalan ve velayetleri de babaya verilen tarafların ortak çocukları ... ve .... için davalı-davacının, davacı-davalıya tedbir nafakası ödemekle yükümlü tutulması doğru görülmemiştir.
4-Mahkemece tarafların ortak çocukları 2007 doğumlu ... ve 2009 doğumlu ..."nın velayeti boşanma kararı ile birlikte babaya bırakılmıştır. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re"sen araştırma ilkesi geçerlidir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin
3. ve 6. maddeleri iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şeklide gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken, çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda kendi yararı için ne gibi bir karar verilebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi gerekir; yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınmalıdır. Bu bakımdan ortak çocukların mahkemece veya istinabe suretiyle eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin kendisinden sorulması ve psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı niteliğindeki uzman veya uzmanlardan (4787 s.k. m.5) sosyal inceleme raporu istenmeli, tüm deliller birlikte değerlendirilip, ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocuğun menfaatine olacağı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Bu hususlar nazara alınmadan, velayetle ilgili eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde düzenlemeye gidilmesi isabetli bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (1.), (2.), (3.) ve (4.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 3. nolu bozma sebebine göre iştirak nafakasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 11.09.2017(Pzt.)