
Esas No: 2016/13206
Karar No: 2018/7250
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/13206 Esas 2018/7250 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 07/05/2014 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; ... ili, Turgutalp köyü 305 parsel sayılı taşınmazın 1957 yılında yapılan tapulama çalışmaları sonrasında Devlet tarafından bedel karşılığında vatandaşın özel mülkiyetine tespit ve tescil edildiğini, müvekkillerinin 18/09/1987 tarihinde dava konusu taşınmazı satın aldıklarını, müvekkillerinin maliki oldukları bu taşınmazı 2000 yılına kadar nizasız ve fasılasız olarak kullandıklarını, 2000 yılında orman kadastro komisyonu tarafından yapılan kadastro çalışması sonrasında taşınmazın, orman sınırları içerisine alındığını, çalışmanın yapıldığı 2000 yılından tam 6 yıl sonra yani 24/04/2006 tarihinde askı ilanına çıkarıldığını, böylelikle müvekkillerinin yapılan çalışmaya karşı dava yolu ile hak arama özgürlüklerinin 6 yıl kısıtlandığını, müvekkillerinin 6 yıl boyunca taşınmazlarının mülkiyetinin ne zaman ellerinden alınacağı endişesiyle yaşadıklarını, müvekkillerinin bu süre içerisinde... Kadastro Mahkemesinde çalışmanın iptaline karşı dava açtıklarını, açılan davanın... Kadastro Mahkemesince reddedildiğini, sonrasında Orman Yönetiminin kadastro mahkemesinin kararın kesinleştiği 18/09/2008 tarihinden 5 yıl sonra yani 09/01/2013 tarihinde müvekkillerine karşı tapu iptal ve tescil davası açtığını, müvekkillerinin yine 4 yıl boyunca taşınmazlarının mülkiyetinin ne zaman ellerinden alınacağı endişesini yaşadıklarını, Orman Yönetimi tarafından açılan bu dava sonunda... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin bu taşınmazı orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verdiğini, bu nedenle Anayasanın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkillerine verilmesini ve ayrıca her müvekkili için 10.000 TL olmak üzere dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte toplam 30.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 02/11/2015 tarihinde harçlandırdığı ıslah dilekçesi ile; maddi tazminat talebini 167.200,00 TL "ye yükselterek, dava ve ıslah tarihinden tarihten itibaren faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü ile, 10.000,00 TL"nin dava tarihi olan 07/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve 157.200,00 TL"nin ıslah tarihi olan 02/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca maddi tazminat istemi ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından 1957 yılında yapılan kadastro sırasında, Turgutalp köyü 305 parsel sayılı 7080 m2 yüzölçümündeki taşınmazın vergi kaydı uygulanarak kiraz bahçesi niteliğiyle belgesizden ...adına tesbit ve tescil edildiği, 18/09/1987 tarihinde davacılarca satın alındığı, 2006 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında taşınmazın kısmen orman sınırı içine alınması işleminin iptali istemiyle davacılarca kadastro mahkemesine dava açıldığı, mahkemenin 13/09/2007 gün 2006/40 Esas - 2007/34 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiği, hükmün Dairece 12/03/2008 gün 2007/18361-2008/3805 sayılı ilam ile onandığı, karar düzeltme talebinin ise 18/09/2008 gün 2008/9914-11400 sayılı ilam ile reddedildiği, kadastro mahkemesinin kararının kesinleşmesi sonrasında Orman Yönetimi tarafından açılan 03/01/2014 tarihinde kesinleşen... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/22 E- 2013/464 kararında taşınmazın (A)=4180 m2lik kısmının tapusunun iptal edilerek orman olarak tesciline karar verildiği, eldeki davanın ise 07/05/2014 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28/02/1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17/04/1998 gün ve 1996/3 E. - 1998/1 K. sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Mahkemece taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan ... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmaza ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait arsa m2 rayiç bedeli takdir komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı, Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazın değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmaların varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazın zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir .
Somut olaya gelince; ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de; tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Mahkemece değerlendirme tarihi olarak taşınmazın tapu kayıtlarının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihin alınmasında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki ziraat bilirkişi ve mülk bilirkişi tarafından düzenlenen ortak raporda taşınmazın değişik yaşlarda kapalılık oluşturan kızılçam ile kaplı ve bulunduğu mevkide 300 civarı yazlık villa olduğu, meskun mahalle bitişik durumda, mücavir alanda, ulaşımın tamamının asfalt, konumu itibariyle fazlaca talep gören bir yer olduğu belirtilerek bölgedeki tarımsal arazilerin tarım arazisi değil arsa gibi yüksek değerlere alınıp satıldığı rapor edildiği halde, mahkemece taşınmazın değerlendirme tarihindeki imar durumu, meskun sahada olup olmadığı belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı,yararlanıyorsa hangilerinden yararlanıp yararlanmadığı ilgili belediyeden sorulmamış, taşınmazın niteliklerini belirlemeye yönelik olarak yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda bir araştırma yapılmamış, taşınmazın arsa olarak kabul edilse dahi yukarıda açıklanan yöntem doğrultusunda değer belirlenmemiştir.
Bu durumda davaya konu taşınmazın niteliğinin ve değerinin yönetimine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Hal böyle olunca çekişmeli taşınmazın zararın doğduğu 03/01/2014 tarihinde yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa yahut arazi vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre 03/01/2014 tarihindeki gerçek değeri, 6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 11. maddesine uygun olarak yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle varsa üzerinde bulunan yapıların Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle tespit edilmeli, emsal satış yöntemine göre zarar belirlenecek ise taraflarca gösterilecek veya bilirkişi kurulu tarafından resen belirlenecek emsaller arasından, değerlendirme tarihine yakın zamanda, gerçek satışlara ait taşınmazların resmi satış tablosu getirtilmeli, imar parsellerine yakın olup olmadığı, kadastro veya imar parseli niteliğinde olup olmadığı, ... düşülmesi gerekip gerekmediği araştırılmalı, çekişmeli taşınmazın konumunun, emsal taşınmaz ve çevredeki yakın imar parselleri ile birlikte kroki üzerinde gösterildiği, denetime imkan veren rapor hazırlattırılmalı ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 12/11/2018 günü oy birliği ile karar verildi.