4. Hukuk Dairesi 2017/4044 E. , 2017/7166 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 09/03/2015 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 20/06/2017 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, belediyeden aldığı ruhsat ile yapmış olduğu bina hakkında, ... Gazetesi’nin 22/05/2007 tarihli nüshasında yayınlanan “İmarsız Yerde Bu Villanın İşi Ne” başlıklı haber sonrası, İl Mahalli İdareler Müdürlüğü tarafından davalının incelemeci olarak görevlendirildiğini, davalının raporunu ibraz ettiğini, ancak davalı tarafından düzenlenen raporun yasaya aykırı olduğunu, rapor nedeniyle belediye görevlileri tarafından haksızlığa maruz kaldığını belirterek, uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Zamanaşımı, bir talep ve dava hakkının kanunda belirtilen süre içinde kullanılmaması halinde, usul hukukunca öngörülen şekilde ileri sürülmek koşuluyla borçluya borcunu ödememe olanağı veren bir hukuki savunma yoludur. Usul hukuku anlamında ise bir defi olup, bütün öteki savunmalarda olduğu gibi ve özellikle itiraz nedenlerinden farklı olarak, savunulmadığı takdirde mahkemece re"sen de gözetilemez ve uygulanamaz. Zamanaşımı defi, savunmanın genişletilmesi yasağının başladığı ana kadar ileri sürülebilir. Bu bakımdan, zamanaşımı def"inin, cevap ve ikinci cevap dilekçesi ile (dilekçeler aşamasında) serbestçe, ön inceleme aşamasında ancak karşı tarafın açık muvafakati ile, ön inceleme duruşmasına karşı tarafın mazeretsiz gelmemesi durumunda ise onun muvafakati aranmadan ileri sürülmesi mümkündür (HMK m. 141). Ön inceleme aşamasından tahkikat aşamasına geçildikten sonra ileri sürülmesi ise mümkün değildir, aksi halde, davacının da buna karşı savunmanın genişletildiğini ileri sürerek karşı koyma hakkı vardır.
Öte yandan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 127. maddesinde; cevap dilekçesini verme süresinin, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olduğu, aynı yasanın 136. maddesinde; davacının, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalının da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebileceği düzenlenmiştir.
Dosya kapsamından, davalının cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmayıp, ikinci cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunduğu, cevaba cevap dilekçesinin davalı vekiline 26/05/2015 tarihinde tebliğ edildiği, ikinci cevap dilekçesinin ise 11/06/2015 tarihinde verildiği anlaşılmaktadır. Şu durumda davalının ikinci cevap dilekçesi süresinde olmadığından, usulüne uygun bir zamanaşımı defi bulunmamaktadır. Mahkemece, davalı tarafından süresinden sonra ileri sürülen zamanaşımı definin reddiyle, işin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.