1. Hukuk Dairesi 2015/3729 E. , 2018/9165 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ - YIKIM
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı ve dava dışı birçok kişi ile paydaş bulunduğu 1451 nolu parselde kullandığı bölümdeki ekili ürünlerinin davalı tarafından sökülüp yerine bina yapıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kullandığı kısmın kendi payına karşılık geldiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazda tüm paydaşları kapsayan fiili bir taksim bulunmadığından elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmşitir.
Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13.02.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, taşınmazda tüm paydaşlarca benimsenmiş fiili bir kullanım biçiminin oluşmadığı ve davacının çekişmesiz olarak kullanabileceği bir bölüm bulunduğu gözetilerek karar verilmesi doğru olduğuna göre; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 8.20.-TL. bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 17.04.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacı; hissedarı olduğu taşınmazdan kullandığı kısma, yine taşınmazın paydaşı olan komşusu davalının, başka bir paydaşın hissesini daha satın alarak tecavüzde bulunduğunu belirterek bu müdahalenin önlenmesini istemiştir.
Davalı ise; kendisinin davacıdan daha önce paydaş olduğunu, daha sonra bir başka paydaşın hissesini satın alarak toplamda 336 m2 alana sahip olduğunu, kullandığı kısmın daha az olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Dava, paydaşlar arasında müdahalenin menine ilişkindir. Davaya konu taşınmazda taraflardan başka birçok paydaş bulunmaktadır. Bu paydaşlardan bir kısmı taşınmazın belirli kısımlarını işyeri, bina vs. şeklinde kullanmakta, bir kısmı ise herhangi bir yer kullanmamakta,bu kısımlar boş bırakılmaktadır.
Yapılan keşif sonucu alınan 12.6.2014 tarihli rapor ile; 3/a ve 3/b ile gösterilen toplam 283 m2 lik kısım davacının kullanımında iken davalı tarafından işgal edilen alandır.
Davalı ise öncelikle 4/a ile gösterilen 87m2lik ve 4/b ile gösterilen 66m2 lik alanı kullanırken hisse satın alması sonucu 3/a ve 3/b ile gösterilen kısımları da kullanmaya başlamıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu alan 3/a ve 3/b ile gösterilen alana yapılan müdahalenin önlenmesine karar verilip verilmeyeceğine ilişkindir.
Tarafların her ikisi de taşınmazda paydaştır. 3670 m2 tutarlı taşınmazda davacının payına tekabül eden alan 307 m2, davalının payı ise 336 m2 dir. Davacı payını önceki malikten 17.7.2002 tarihinde satın almış, davalı ise 84 m2lik payını 1979 yılında, 252 m2lik payını ise 2009 yılında satın almıştır. Bilirkişi raporundan ve dosyaya ibraz edilen fotoğraflardan anlaşıldığı üzere taşınmazın kuzey batı cephesinde yoğun olmak üzere 15 ayrı parçaya ayrılmak ve genellikle üzerine binalar yapmak suretiyle paydaşlar veya onların kiracıları tarafından kullanılmaktadır.
Yerel mahkeme, paydaşların tamamının kullandığı bir bölüm bulunmaması nedeniyle fiili taksim olgusunu kabul etmemiş bunun sonucu, davacının sorununu ortaklığın giderilmesi yoluyla çözmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar vermiş, sayın çoğunluk bu kararı onamıştır.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan görüş ayrılığı; fiili taksimin taşınmazın tamamını kapsayıp kapsamayacağı ve bütün paydaşların kullandığı bir yerin bulunması gerekip gerekmediği noktasında düğümlenmektedir.
Bilindiği üzere, insanlık tarihi boyunca topluluklar, aralarında çıkan uyuşmazlıkları çözmek için kurallar koymuşlar ve bu kurallar bütününden hukuk düzeni oluşmuştur. Hukuk düzeninin amacı bir davanın tarafları arasındaki sorunu çözmektir.
Yerel mahkeme kararı ile, taraflar arasındaki uyuşmazlık çözülmemiş, bir başka davanın yolu gösterilmiştir. Bu usulün kabulü halinde güçlü olan paydaş her daim diğer paydaşın hakkına tecavüz edecek, hakkı olan taşınmazı kulanmasına engel olacak, bu yetmediği gibi zayıf olana bir başka dava (ortaklığın giderilmesi) açma külfeti getirilecektir. Modern sistemlerde hukuk düzeninin amacının bu olmadığını düşünmekteyiz.
Somut olaya döndüğümüzde; davalının 1979 yılında aldığı 84 m2lik alanın üzerinde iki katlı bir bina bulunmaktayken davacının payını satın almasından çok sonra yeni pay satın alarak davacının kullanımında bulunan yere tecavüzde bulunması nedeniyle bu müdahalenin önlenmesini isteyebilmesi gerekir. Diğer yandan davalının yeni satın aldığı payı fazlasıyla karşılayacak, kullanabileceği boş alanlar bulunmaktadır.
Sonuç itibariyle, paydaşlar arasındaki müdahalenin önlenmesi davalarında, uzun süreli kullanım ve fiili kullanım olgusunun davanın tarafları arasında bulunup bulunmadığının aranmasının bu tür uyuşmazlıkların çözümünde daha adil bir sonuç getireceği, uyuşmazlıkları çözümsüz bırakmayacağı, güçsüzü güçlünün insafına terk etmeyeceği kanaat ve sonucuna uluştığımızdan davanın kabulüne karar verilmesi yönünde bozma kararı vermek gerekirken onama yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.