13. Hukuk Dairesi 2015/19432 E. , 2017/5011 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile davalının kuracağı vakfın tescil ve hukuki danışmalık gerektiren işlemleri için 20.06.2011 tarihinde sözleşme imzaladıklarını, kendisinin vekil olarak üzerine düşen tüm edimleri ifa ettiği halde davalının kendisini haksız olarak azlettiğini, vekalet ücretinin tahsili için davalı aleyhine başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacı vekil ile imzalanan sözleşme gereği kurulacak vakfın tescili için davacı tarafından dava açıldığını ancak yargılama sırasında vakıflar genel müdürlüğünden dosyaya gelen yazıda davacı tarafından hazırlanan vakıf senedinde eksikliklerin olduğunun ve yeniden düzenlenmesi gerektiğinin anlaşıldığını, davacı vekile ulaşamadığını ve senedi yeniden noterde düzenlettirmek zorunda kaldığını, davacının ihmali nedeniyle tekrar masraf yapmak zorunda kaldığını bunun üzerine haklı olarak davacıyı azlettiğini beyanla davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursak; Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davacı ile davalı arasındaki vekalet ilişkisinin 12.08.2011 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacının hazırladığı vakıf senedinin eksik hazırlanması nedeniyle zarara uğradığını, senedi yeniden düzenletmek zorunda kaldığını, azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Mahkemece azlin haklı olup olmadığı konusunda iki ayrı bilirkişiden rapor alınmış bilirkişiler azlin haklı olup olmadığı hususunda farklı görüşler beyan etmişlerdir. Mahkemece, senetteki eksikliklerin azli haklı hale getirecek derecede önem arzetmediği kanaati ile azlin haksız olduğu ve davanın kısmen kabulü yönünde hüküm tesis edilmiş ise de, davacı avukatın sözleşme ile yerine getirmesi gereken yegane görevi öncelikle vakfın kurulmasını sağlamaktır. Vakıflar Genel Müdürlüğü" nden gelen 19.07.2011 tarihli yazı ile davacı tarafından hazırlanıp ... 3.Asliye Hukuk Mahkemesine ibraz edilen vakıf senedinin 4. ve 6. maddelerinde önemli eksiklikler ve yanlışlıklar yapıldığı, malvarlığı miktarının düzeltilmesi ve nakdin bankaya yatırıldığına dair dekontun tescil kararında belirtilmesi gerektiğinin net bir şekilde mahkemeye bildirildiği anlaşılmaktadır. Bu yazının mahkemeye intikali üzerine yeniden noterde vakıf senedi düzenlettirilmek mecburiyetinde kalındığı hususundada uyuşmazlık yoktur. Hal böyle olunca davacı avukatın üzerine aldığı vekalet görevinin gereklerini tam ve sağlıklı olarak yerine getirmediğinin, davalının azilde haklı olduğunun kabulü gerekir.
Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. O halde mahkemece, azlin haklı olduğu kabul edilip, haklı azlin sonuçlarına göre somut olay değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.