1. Hukuk Dairesi 2015/9643 E. , 2018/9158 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar ... ve ... tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.04.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılardan ... ve vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden; dava konusu 815 parsel sayılı taşınmazın 5/20 payı ve 814 parsel sayılı taşınmazın zemin kat 9 nolu deposunun 455/1820 payı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken, mirasbırakanın 15.03.2012 tarihli vekaletnamesiyle vekil kıldığı oğlu ..."in, anılan taşınmazlardaki mirasbırakana ait payları 31.01.2013 tarihli resmi akitte yarı yarıya olmak üzere mirasabırakanın gelinleri ..."a(vekil Arif"in karısı) ve ..."a(Kemal"in karısı) satış yoluyla devrettiği görülmektedir..
Diğer taraftan, mirasbırakan ..."nin 02.02.2013 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak oğulları ..., ... ve ... ile kızları ... ve ... kaldığı sabittir.
Davacılar ..., ... ve ..., mirasbırakan anneleri ..."ın 814 ve 815 nolu parsellerdeki paylarının ölümünden iki gün önce kardeşleri ... tarafından vekaleten hareketle kendi eşi olan..."ye ve abisi ..."in eşi olan ..."e temlik ediliğini, işlemin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek kardeşleri ... ile yengeleri ... ve ... aleyhine eldeki davayı açarak tapu iptali ve mirasçılar adlarına tescil, olmazsa tazminat isteğinde bulunmuşlar; aşamada, diğer kardeşleri ..."i davaya dahil etmişlerdir.
Davalı ..., kendisine husumet düşmediğini; diğer davalılar da, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar; dahili davalı ... de, davaya muvafakat etmediğini bildirmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, davada ileri sürülen isteğin niteliği itibariyle elbirliği halinde mülkiyetin söz konusu olduğu ve davanın tereke adına görülmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir. Başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Sözü edilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortaktır. Bu kural TMK"nın 701. maddesinde "Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır." biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. Nitekim, TMK"nın 702/2. maddesi de bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiş(11.10.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, mirasbırakan ..."nin mirasçılarından ... ve ..."in davaya muvafakat vermedikleri açık olup; mirasçıların taraf sıfatı taşımadığı halde salt davada taraf gösterilmesi ya da davaya dahil edilmesi suretiyle Kanun"un aradığı anlamda taraf teşkilinin sağlandığının kabulü mümkün değildir.
Hal böyle olunca, mirasbırakan ..."nin miras şirketine TMK"nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek esas hakkında hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.