20. Hukuk Dairesi 2016/13227 E. , 2018/7208 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 30/06/2015 tarihli dilekçe ile; müvekkilleri adına kayıtlı ... mevkii 1795 ada 11 parsel sayılı taşınmazın tamamının orman olduğu gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiğini, tapunun iptal edilmesi sebebiyle zararın oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup şimdilik 10.000 TL tazminatın dava tarihinden işleyecek faiziyle birlikte Hazineden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 10.03.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle her bir davacı için ayrı ayrı 22638,22 TL tazminatın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı Hazine; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulü ile,
22.638,22 TL maddi tazminatın ..."a, 22.638,22 TL"nin ..."a, 22.638,22 TL"nin ..."e tapu iptal tescil kararlarının kesinleşme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara hisseleri oranında ödenmesine, karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007.maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1957 yılında yapılan kadastro sırasında .... mevkii 559 parsel sayılı 13.800 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 4753 sayılı Kanun uyarınca oluşan tapu kaydı uygulanarak tarla niteliği ile ... adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra 1795 ada 11 ve dava dışı parsellere ayrıldığı, 1795 ada 11 parsel sayılı taşınmazın 374,60 m2 yüzölçümü ve arsa niteliği ile davacılar adlarına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, 29/12/2006 tarihinde “2942 sayılı Kanunun 7. maddesi gereğince kamulaştırma şerhi verildiği, Orman ve Çevre Bakanlığı tarafından açılan, Orman Yönetimi tarafından müdahale edilen dava üzerine...Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/41 E-2014/481 K. sayılı ilamıyla kesinleşen orman tahdidi içinde kalan 164,39 m2 kısmı ile 2/B alanında kaldığı halde eylemli orman olan 210,21 m2 kısmının (sonuç olarak taşınmazın tamamının) tapu kaydının iptaline ve orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiği, hükmün 07/05/2015 tarihinde kesinleştiği, 30/06/2015 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise, Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun da denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden
sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanması, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir.
Somut olaya gelince; ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacıların zararı, tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte (07/05/2015) oluşmuş olup, mahkemece kesinleşme tarihi itibariyle taşınmazların niteliği ile değerlerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Nevar ki mahkemece çekişmeli taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle arsa olup olmadığına ilişkin yapılan araştırmaya belediye tarafından verilen cevapta taşınmazın küçük bir kısmının imar planı içinde olduğu, kalan kısmının imarsız olduğu belirtilmişse de imar planının cinsi ve kesinleşme tarihi belirtilmediğinden ve aynı yazıda taşınmazın belediye hizmetlerinden yaralanmadığı bildirilmiş olduğundan taşınmazın değerlendirme tarihi itibari ile arsa vasfında olup olmadığı netleşmemiştir.
Kaldı ki taşınmazın değerlendirme tarihi itibari ile arsa vasfında olduğu kabul edilse dahi, bilirkişilerce somut emsal olarak incelenen taşınmaza ilişkin resmi satış akit tablosu, tapu kaydı, imar durumu, emlak vergi değeri, somut emsal olarak incelenen satışa ilişkin resmi satış akit tablosu getirtilmeden ve bilirkişi raporu denetlenmeden hüküm kurulmuştur.
Ayrıca dava konusu taşınmazın 210,21 m2 kısmı kesinleşen 2/B alanında kaldığı halde eylemli orman olduğu gerekçesi ile tapusu iptal edilmiş olup, 6292 sayılı Kanun uyarınca eylemli orman olan bu taşınmazın iadesi mümkün değilse de, aynı Kanunun 7/4 maddesi gereği bu taşınmazın yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu edilmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebileceği veya rayiç bedellerine uygun taşınmazlar verilebileceği düzenlendiğine göre davacı tarafından idareye bu şekilde bir başvuru yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa sonucunun ne olduğu hususları ile taşınmazın tapu kaydında yazan kamulaştırma şerhinin dayanağı, taşınmazın kamulaştırmaya konu olup olmadığı, olmuşsa davacılara kamulaştırmadan dolayı bir bedel ödenip ödenmediği hususları araştırılmamıştır.
Hal böyle olunca çekişmeli taşınmazın tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarih itibariyle yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadıkları yeniden araştırılmalı, taşınmazların bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduklarının belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduklarının saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihteki gerçek değerleri tespit edilmeli, taşınmazın 2/B alanında kalan kısmı için davacı tarafından idareye başvurulup başvurulmadığı başvurulmuş ise sonucunun ne olduğu ve taşınmazda bulunan kamulaştırma şerhinin dayanağı araştırılıp taşınmazın kamulaştırmaya konu olup olmadığı, olmuş ise davacılara bir bedel ödenip ödenmediği, ödenmiş ise bu bedelin tazminat miktarından düşülmesi gerektiği düşünülüp
sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuş olması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 08/11/2018 günü oy birliği ile karar verildi.