4. Hukuk Dairesi 2015/14006 E. , 2017/7043 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 05/01/2007 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 06/05/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının 1997-2004 yılları arasında ... Şirketler Topluluğu içinde yeralan ... İnşaat Yapı ... ... Ltd. Şti."de genel müdür olarak çalıştığını, davalının zimmetine para geçirdiğinin anlaşılması üzerine istifa ederek görevinden ayrılmak zorunda kalan davalının şirketin kendisinden alacağına mahsuben davalıya ait gayrimenkulü şirkete devredilmesi ile davalının 50.000 ... tutarlı borç senedi tanzim ederek şirkete vermesi hususunda davalı ile karşılıklı anlaşma sağlandığını, bunun üzerine adı geçen gayrimenkule ilişkin tapu devri yapıldığını ve söz konusu senedin davalı tarafından imzalanarak şirkete teslim edildiğini ancak daha sonrasında davalının, davacının evi ve senedi kendisinden silah zoru ile aldığına ilişkin savcılığa şikayette bulunduğunu; davacı hakkında soruşturma dosyası ile dava açıldığını, ... Sulh Ceza Mahkemesinin kararıyla beraatine karar verildiğini ve kararın yargıtayca onandığını, bu yargılamanın kamuoyunda saygın bir işadamı olarak tanınan davacının şöhret ve itibarını çok olumsuz sekilde sarsıldığını ve toplumdaki saygınlığınında olumsuz etkilediğini ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı ise, manevi tazminat taleplerine esas gösterdikleri mahkemelerdeki davalar halen devam ettiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, ilk haksız hareketin davalıdan gelmiş olduğu değerlendirilerek davacının davasında haklı olduğu davacının manevi tazminat isteminde bulunabileceği; ancak manevi tazminatın bir tarafı zengin etmeyecek diğer tarafı fakir etmeyecek kadar olması gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir..
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır, 25. maddesinde, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
... Sulh Ceza Mahkemesinin 2005/218 esas, 2005/1294 karar sayılı ilamıyla davalı ... tarafından ... Şirketler Topluluğu bünyesindeki ... İnşaat Yapı ... ... Ltd. Şirketinde çalışırken 24/09/2004 tarihinde görevinden ayrıldığı ve kendisinden alacaklı olduğunu iddia eden davacı ... tarafından baskı ve şiddet ile evinin tapusunun devir alındığı, 50.000. ... lik senet imzalatıldığı, banka hesabından para almak için talimat imzalatıldığı iddiası ile şikayetçi olduğu ve davacının ihkakı hak suçundan dolayı beraat ettiği ve kararın Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 2006/6471 esas, 16525 karar sayılı ilamıyla onandığı anlaşılmıştır.
... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/260 esas sayılı dosyasında yapılan yargılamada davacının şikayeti üzerine davalı hakkında davalının ... İnşaat Yapı ... ... Ltd. Şirketinin suç tarihi itibari ile hakkında dava açılmayan ... ile birlikte sorumlu müdürü olduğu, davalının tek başına şirketi temsil ve ilzama yetkisinin bulunmadığı aynca ödeme yetkisinin de bulunmadığı, şirket adına alımı yapılan bir kısım fidanların piyasadan fahiş fiyata alınıp piyasa fiyatı ile ödenen bedel arasında kalan miktar mal edindiği, şirketin zararına sebebiyet verdiği iddia edilerek kamu davası açılmış ise de davalının şirket adına tek başına işlem yapmaya ve ödemeye yetkisinin bulunmadığı bu işlemleri şirket ortağı ... ile birlikte yaptığı dosyada mevcut ... İnşaat Yapı ... Pazarlar Limited Şirketi adına düzenlenen çeklerde davalı ile beraber başkalannın da imzalarının bulunduğu, şirket ortağının imzasını da içeren bu belgeler nazara alındığında dolandırıcılık veya hizmet nedeni ile güvenin kötüye kullanılmasının söz konusu olamayacağı gerekçesiyle davalının beraatine karar verildiği anlaşılmıştır.
Ayrıca ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/556 esas sayılı dosyasıyla yapılan yargılama sonucunda; davalı ..."in davacı ... aleyhine davalı tarafından silahla ve ölümle tehdit edilerek işyerine çağrıldığını, tapu sicil görevlileri de getirtilmek ve yenilemeden önceki nüfus cüzdanı sureti kullanılmak suretiyle işyerinde
gerçekleştirilen satış işlemiyle maliki olduğu davaya konu 226 nolu parsel üzerindeki... Blok Zemin kat 3 nolu meskenin davalı ... adına tescil edildiğini ileri sürerek ikrah nedeniyle tapu iptal ve tescil isteminde bulunduğu mahkemece; tapu devir işleminin tehdit ve zorla gerçekleştirildiğini gösterir kesin delil mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği; davacının temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2013/2456 esas 2013/18193 karar sayılı ilamıyla davaya konu taşınmaza ilişkin olarak taraflar arasındaki satış işleminin korkutma (ikrah) yoluyla gerçekleşmiş olduğu dikkate alınarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek davanın reddine hükmedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek kararın bozulduğu ve mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabul edildiği anlaşılmıştır.
Şu durumda, davaya konu edilen olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde mevcut delillere göre davalının, şikayetinin hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı kabul edilerek, istemin tümden reddi gerekirken, ilk haksız hareketin davalıdan geldiğinden bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.