Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/48
Karar No: 2014/554
Karar Tarihi: 30.04.2014

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/48 Esas 2014/554 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/48 E.  ,  2014/554 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Aksaray 1. Aile Mahkemesi
    TARİHİ : 27/12/2012
    NUMARASI : 2012/1016 E -2012/999 K

    Taraflar arasındaki “mal rejiminin tasfiyesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aksaray 1. Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.3.2011 gün ve 2006/427 E.- 2011/257 K sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 27.02.2012 gün ve 2011/3707 E.- 2012/1184 K. sayılı ilamı ile;  
    (...Davacı vekili, tarafların 1989 yılında evlendiklerini, yurtdışında çalışmaları nedeniyle elde ettikleri ortak birikimlerle taşınmazların edinildiğini açıklayarak 3610 parselin 1/2 payı ile 411 ada 1 parsel, 212 ada 6, 7, 9, 10 ve 11 parsellere yapılan katkı nedeniyle mal rejiminin tasfiyesini istemiş, harcını yatırmak suretiyle verdiği 17.06.2010 tarihli ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 50.000 TL alacağın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı vekili, taşınmazların boşanmadan sonra edinildiğini, davacının katkısı bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, dava konusu 3610 parsel ile 212 ada 6, 7, 9,10 ve 11 parsellerin mal rejimi sona erdikten sonra 2006 yılında alındığını, 411 ada 1 parselin öncesi olan 4128 parsel evlilik birliği içerisinde mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 21.08.1995 tarihinde alınmış ise de, davacının katkısını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Taraflar, 20.01.1989 tarihinde evlenmiş, 17.04.2000 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin yabancı Aile Mahkemesi hükmünün 05.06.2000 tarihinde kesinleşmesi üzerine Aksaray Aile Mahkemesinin 10.05.2006 tarihinde kesinleşen tanıma kararıyla boşanmışlardır. Başka mal rejimi seçilmediğinden (4722 s.K. m.10) eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM.m.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK. m. 202, 225 ).
    Dava konusu 411 ada 1 parsel 18.07.2003 tarihinde imar yoluyla davalı adına tescil edilmiş, taşınmazın öncesi 4128 parsel olup, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 21.08.1995 tarihinde satın alma yoluyla davalı adına tescil edilmiştir. Diğer taşınmazlar ise, satış yoluyla 08.05.2006 tarihinde davalı E.. T.. adına tescil edilmiştir. Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi 411 ada 1 parsel (eski 4128 p.) dışındaki taşınmazlar, taraflar arasındaki mal rejiminin sona erdiği tarihten sonra 08.05.2006 tarihinde edinilmiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Davacı taşınmazların alınmasına İngiltere’deki çalışma ve birikimleriyle katkıda bulunduğunu açıklayarak önce mal rejiminin tasfiyesini istemiş, harcını yatırmak suretiyle verdiği ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 50.000 TL alacak talebinde bulunmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, tarafların İngiltere’de gelir getiren işlerde çalıştıkları hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı da çalışarak belirli bir gelir elde ettiğine göre kural olarak davalı adına kayıtlı 411 ada 1 sayılı parsele katkısının olduğunun kabulü gerekir.
    Boşanma kararının kesinleştiği tarihten sonra alınan dava konusu taşınmazların birlikte kazandıkları parayla alındığı ileri sürülmüş ancak bu hususta herhangi bir delil sunulmamış ise de mahkemece davacı tarafa kanıtlama olanağı tanınmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36.maddesine göre, herkes meşru vasıta ve yollarla mahkemelerde iddia ve savunma hakkına sahiptir.Yine, TMK.nun 6.maddesine göre, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Davacı vekili dilekçesinde her türlü delile dayandığına göre yemin deliline de dayanmış sayılır. Bu nedenle 411 ada 1 sayılı parsel dışındaki tüm parseller için mahkemece davacı tarafa davalıya yemin teklif hakkı bulunduğu hatırlatılarak yemin teklif etmek istiyorsa HUMK.nun 337. maddesine (6100 sayılı HMK.227 m.vd.) göre usulüne uygun biçimde hazırlanacak yemin davetiyesiyle davalının davet edilmesi ve HUMK.nun (6100 sayılı HMK) yemine ilişkin hükümleri dikkate alınarak usulüne uygun bir biçimde davalının yeminli beyanının alınması ve elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
    Dava konusu 411 ada 1 parsele gelince; bu taşınmaz yönünden dava; 743 sayılı TKM.nin 170.maddesi uyarınca katkı payı alacağı davası niteliğinde olup verilen karar dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Mahkemece, iddia ve savunmalar dikkate alınarak tarafların her birinin ayrı ayrı taşınmazın edinildiği tarihteki, toplam gelirinden tarafların sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM’nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarının ne olacağının belirlenebilmesi için konunun uzmanı bilirkişi kurulundan rapor alınması suretiyle davacı ile davalının çalışmaları karşılığında elde ettikleri gelirle sağlayabilecekleri katkı miktarının ayrı ayrı saptanması, daha sonra toplam tasarruf miktarı karşısında davacının katkı oranının bulunması, bulunan bu oranın dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri ile çarpılarak katkı payı alacağının tespit edilmesi, ondan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken mahkemece bu gerekliliğe uyulmadan yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.  
     
    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:    
    Dava; eşler arasında mal rejiminin tasfiyesi istemine ilişkindir.  
    Davacı vekili, müvekkili ile davalının yurtdışında çalışmaları nedeniyle elde ettikleri ortak birikimlerle dava konusu taşınmazları aldıklarını, ancak kayıtların davalı adına oluşturulduğunu belirterek; 3610 parselin 1/2 payı ile 411 ada 1 parsel, 212 ada 6, 7, 9, 10 ve 11 parsellere yapılan katkı nedeniyle mal rejiminin tasfiyesini istemiş, 17.06.2010 tarihli ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 50.000 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. .
    Davalı vekili taşınmazların boşanmadan sonra edinildiğini, davacının taşınmazların edinilmesine katkısı bulunmadığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Yerel Mahkemece; “1 Nolu parsele davacının katkısının kanıtlanamadığı, diğer taşınmazların ise davalı tarafından taraflar arasında evliliğin, dolayısı ile mal rejiminin sona ermesinden sonra 2005 ve 2006 yıllarında edinildiğini, evlilik sona erdikten sonra edinilen taşınmazlar yönünden mal rejiminin tasfiyesi istenemeyeceği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Yargıtay 8. Hukuk Dairesince hüküm yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında yasal mal rejiminin geçerli olmasına göre; tarafların evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM.nin 170. m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar (4721 sayılı TMK.nun 225/2. m.) edinilmiş mallara katılma rejiminin (4721 sayılı TMK.nun 202.m) geçerli olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; davalı adına kayıtlı 411 ada, 1 nolu parsele davacının katkısının kanıtlanıp kanıtlanmadığı husus ile 3610 nolu parsel ile 12 ada; 6, 7, 9, 10 ve 11 nolu parsellerin taraflar arasında mal rejiminin geçerli olduğu dönemde alınıp alınmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının dava dilekçesinde “her türlü delil” demek suretiyle “yemin” deliline de dayanıp dayanmadığı ve Mahkemece davacıya, davalıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasının gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Taraflar 20.01.1989 tarihinde evlenmişler, Yabancı mahkemede(Londra) 17.4.2000 tarihinde açılan boşanma davası kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş, karar 05.06.2000 tarihinde kesinleşmiştir. Yabancı boşanma kararı Türkiye’de Aksaray 1. Aile Mahkemesi’ne 18.03.2002 tarihinde açılan davanın kabulüne dair kararın 10.05.2006 tarihinde kesinleşmesiyle tanınmıştır. Davaya konu taşınmazlardan 1 parsel 21.8.1995 tarihinde; 3610 parsel ile 6, 7, 9, 10, 11 parseller ise 8.5.2006 tarihinde üçüncü kişiden satınalma yoluyla koca adına tescil edilmişlerdir.
    Mal rejiminin tasfiyesi istemini içeren bu davada, taşınmazların edinme tarihleri nazara alınarak 1 nolu parsel ile diğer parseller yönünde bir ayrım yapmak gerekir.
    i) 1 nolu parsel dışında kalan taşınmazlar yönünde inceleme;
    1 nolu parsel dışında kalan dava konusu taşınmazların taraflar arasındaki mal rejiminin sona erme tarihinden sonra edinildiği konusunda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Özel Dairece bu taşınmazların da Türk Medeni Kanunu’nun mal rejiminin tasfiyesi hükümlerine(TMK m. 225 vd.) göre tasfiyesi gerektiği, dolayısıyla bu taşınmazlar yönünden davacıya yemin hakkı hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
    1 nolu parsel dışındaki taşınmazların 4721 s. TMK’nın yürürlük tarihinden sonra edinilmeleri nedeniyle, taraflar arasında mal rejimi sona ermemiş olsaydı yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi hükümlerine tabi olacağı açıktır. Bu nedenle edinilmiş mallara katılma rejiminde hangi malların tasfiyeye tabi olacağına bakılması gerekir.
    TMK m. 228/1 uyarınca; eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır. Bu düzenlemeye göre, eşlerin edinilmiş ve kişisel malları, mal rejiminin sona erdiği tarihteki mevcut halleri ile tasfiyeye girecektir. Düzenlemenin karşıt anlamından anlaşılacağı üzere, mal rejiminin sona ermesinden sonra edinilen mallar, artık edinilmiş mallara katılma rejimine(TMK m. 218) tabi bir mal olarak kabul edilemeyecektir. Eldeki olayda dava konusu 6, 7, 9, 10, 11 ve 3610 nolu parseller mal rejiminin sona ermesinden sonra edinilmiştir. Az yukarıda açıklanan düzenleme karşısında, bu parsellerin edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olmadıkları belirgindir. Bu nedenle davacının bu alacağını 4721 s. TMK’da düzenlenen eşler arasında mal rejimleri hükümleri(TMK m. 202 vd) uyarınca istemesine yasal olanak bulunmamaktadır. Ne var ki, hukuki nitelendirme hakime ait olmakla(HMK m.33) davacının sözü geçen taşınmazlara yönelik isteğinin genel hükümler çerçevesinde değerlendirilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekir. Eş söyleyişle, 4787 s. Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair  Kanun’un 4. Maddesi uyarınca Aile Mahkemelerinin görevi;
    a) 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun İkinci Kitabı’ndan(Üçüncü Kısım hariç) kaynaklanan dava ve işleri görmek,
    b) 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek,
    c) 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi davalarını bakmak,
    d) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak,
    Olarak gösterilmiş olup, mal rejiminin sona ermesinden sonra edinilen taşınmazlardan doğan uyuşmazlık eşler arasından mal rejimi hükümlerine dahil bulunmadığından Aile Mahkemelerinin de göre alanı dışındadır. Görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen nazara alınmalıdır. Açıklanan bu nedenlerle, Mahkemece bu taşınmazlara yönelik istek konusunda görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırı olup, Yerel Mahkeme’nin direnme kararı bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
    ii) 1 nolu parsele yapılan katkı iddiasının incelenmesine gelince;
    Davacının 1 nolu parsele yönelik isteği katkı payı alacağı niteliğindedir(743 sayılı TKM m. 170). Evlilik birliği karşılıklı güven esasına dayalı olduğundan, bir eşin diğer eşe ait bir mala yaptığı katkıyı belgelendirmesi ya da kayıt altına alması beklenemez. Esasen eşlerin amacı birlikte mal edinmek olduğu halde, yine aynı güven ilkesi çerçevesinde eşlerden biri adına tescil edilmektedir. Konu eşler arasında cereyan etmiş olmakla, bir işin diğer eşe ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine ve korunmasına yaptığı katkı her türlü delille kanıtlanabilecektir(HMK m. 203/1-a). Ne var ki, olayların eşler arasında ve çoğu zaman dört duvar arasında olup bittiği göz önüne alındığında, kimi zaman katkının tanıkla dahi kanıtlanması güç hale gelebilecektir. Bu halde olağan hayat deneyimleri ve ülke gerçekleri gibi parametrelerin sübutun kabulünde gözden ırak tutulmaması gerekir(HGK. T.26.06.2013, E.1012/1137, K.2013/879). Öte yandan Öğreti ve Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer(Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, 6. B, İstanbul 2001, s. 1989; HGK. T.17.02.2010, E. 2010/6-46, K. 2010/75). Eldeki olayda davacı kadın, dava konusu 1 nolu parseli yurt dışında çalışmaları sonucu elde edilen birikimlerini kullanmak suretiyle, eşi ile birlikte edinildiğini ileri sürmüştür. Davalı tanığı Şifa tarafların 20 yıldır yurtdışında bulunduklarını ve her ikisinin de işçi olarak çalıştığını belirtmiştir. Olağan olan evlilik birliği içinde edinilen taşınmaza aynı dönemde çalışan ve geliri bulunan kadının da katkı yapmasıdır. Kaldı ki taşınmazın edinildiği tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 152. maddesi uyarınca evin seçimi, karı ve çocukların uygun biçimde geçindirilmesi kocaya aittir. Koca tarafından kadının birikimleri ile başka türlü tasarrufta bulunduğu da ileri sürülüp ispatlanmadığına göre, çalışan kadının evlilik birliği içinde edinilerek koca adına tescil edilen taşınmaza katkısının bulunduğunun kabulü gerekir. Bu suretle Yerel Mahkemece, taşınmazın edinildiği tarihte eşlerin gelirlerinin belirlenerek sosyal statüleri ile konumlarına göre aynı dönemde yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM’nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapmış olabileceği harcamalar düşüldükten sonra eşlerin yapabilecekleri tasarruf miktarı dolayısıyla katkı oranları gerektiğinde bilirkişi ya da bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmelidir.
    Hal böyle olunca; 1 nolu parsel yönünden mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, hatalı kabulle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının 1 nolu parsel dışında kalan parseller yönünden (i) bendinde gösterilen değişik gerekçe ile 1 nolu parsel yönünden ise Özel Daire bozma kararında ve yukarıda (ii) bendinde açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi