14. Hukuk Dairesi 2018/1962 E. , 2018/7002 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 26.04.2010 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.01.2018 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, ... Köyü, ... mevkinde bulunan kadimden beri kullandıkları kaynak suyunu, davalıların hortum döşemek suretiyle kendi arazilerine götürdüklerini ileri sürerek davalıların suya müdahalelerinin kal suretiyle önlenmesini istemiştir.
Davalılar, davacının suya ihtiyacı olmadığını, içme suyu ihtiyaçları olduğu için suyu kullandıklarını, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ..."ın temyiz etmesi üzerine; Dairemizin 18.04.2013 tarih 2013/3549, 6089 E-K sayılı ilamı ile, "....davaya konu kaynakların genel su niteliğinde olduğu, genel sulardan kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak koşulu ile herkesin ihtiyacı oranında yararlanabileceği, suların en az olduğu dönemde keşif icrası ile, tarafların suya olan ihtiyaçlarının ayrıntılı ve bilimsel verilere uygun olarak tespit edilerek, davalıların içme suyu ihtiyaçları olup olmadığı, bu ihtiyacı şebeke suyu veya başka kaynaktan karşılayıp karşılamadıkları araştırıldıktan sonra, içme suyu ihtiyacının sulama suyu ihtiyacına nazaran öncelikli olduğu da gözetilerek bir su rejimi kurulması gerektiği..." gerekçeleri ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir
Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yer altı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yer altı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yer altı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yer altı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK md. 756/2).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20. maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yer Altı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda, mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamının gereği yerine getirilmemiş, su rejimi kurulması gerektiği halde su rejimi kurulmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Bu durumda mahkemece ziraat bilirkişisi, jeoloji bilirkişisi ve tarafsız mahalli bilirkişilerle mahallinde suların en az olduğu bir zamanda keşif yapılıp, mahalli bilirkişiler keşifte dinlenip, davacının suya ihtiyaç durumu, bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmeli, davalıların içme suyu ihtiyaçları olup olmadığı, bu ihtiyacı şebeke suyu veya başka kaynaktan karşılayıp karşılamadıkları araştırılmalı, içme suyu ihtiyacının sulama suyu ihtiyacına nazaran öncelikli olduğu da gözetilerek herkesin ihtiyaçları oranında yararlanabileceği ve bozma ilamı doğrultusunda taraflar arasındaki nizayı kesin olarak çözümler nitelikte bir su rejimi kurulması gerekirken; eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 22.10.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.