Abaküs Yazılım
14. Ceza Dairesi
Esas No: 2017/8720
Karar No: 2018/3895

Çocuğun nitelikli cinsel istismarı - kişiyi hürriyetinden yoksun kılma - Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2017/8720 Esas 2018/3895 Karar Sayılı İlamı

14. Ceza Dairesi         2017/8720 E.  ,  2018/3895 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
    SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
    HÜKÜM : Sanığın atılı suçlardan beraatine dair Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 04.10.2016 gün ve 2015/129 Esas, 2016/103 Karar sayılı hükümlere yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile hükümlerin kaldırılarak müsnet suçlardan mahkûmiyetine

    Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Suç tarihinde altı yaşı içerisinde bulunan mağdurun aşamalarda beyanının alınamaması, velayet hakkına sahip annesi olan müştekinin olay günü sanıkla birlikte eve gelen mağdurun izleyen günlerde davranışlarının değiştiğini ileri sürmesine karşılık aynı evde birlikte yaşadığı tanık ..."nın, ilk derece mahkemesindeki ifadesinde torunu olan mağdurun hareketlerinde olay sonrası herhangi bir değişiklik olmadığını beyan etmesi, sanığın suç tarihinden önce akrabası olan müştekiyle tartışıp tokatlaması nedeniyle kendisine iftira atıldığını belirterek müsnet suçlamayı reddedip, bahsedilen husumet durumunun müşteki tarafından da kabul edilmesi, mağdurla ilgili Kırşehir Adli Tıp Şube Müdürlüğünce olaydan beş gün sonra düzenlenen 15.04.2015 günlü ek raporda mağdurun anal muayenesinde tespit edilen bulguların livata eylemine bağlı olabileceği gibi küçüğün yaşı, fiziki durumu nazara alındığında dışkılama zorlukları gibi durumlarda da görülebileceği ve bunlar arasında kesin tıbbi ayrım yapmanın mümkün olmadığının belirtilmesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında ilk derece mahkemesi tarafından kurulan beraat hükümlerine yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, vaki istinaf başvurusunun kabulü ile hükümlerin kaldırılmasının ardından yapılan yargılamada mevcut sübuta ilişkin deliller ile dosya içeriğinin çelişmesi sonucunu doğuracak şekilde ve 5271 sayılı CMK"nın 230/1-b. maddesine uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle mahkûmiyet hükümleri kurulması suretiyle aynı Kanunun 289/1-g. maddesine muhalefet edilmesi,Kanuna aykırı, sanık müdafii ile katılan Bakanlık vekilinin temyiz itirazları ile sanık müdafilerinin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmaları bu itibarla yerinde görüldüğünden, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 31.05.2017 gün ve 2016/289 Esas, 2017/1144 Karar sayılı vaki istinaf başvurusunun kabulü ile hükümlerin kaldırılarak sanığın müsnet suçlardan mahkûmiyetine dair kurulan hükümlerin 5271 sayılı CMK"nın 302/2-4. madde ve fıkrası gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sanığın TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için ilgili yerlere müzekkere yazılmasına, 23.05.2018 tarihinde üye ..."ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY

    Dosya içeriğine göre sanığın olay günü akrabası olan müşteki ..."den izin alarak altı yaşı içindeki oğlu mağduru hamburger yemeye götürdüğü, hamburgercide bulundukları sırada tuvalete götürerek anüsüne parmağını ve cinsel organını sokmak suretiyle çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, yargılamayı yapan ilk derece mahkemesince sanığın beraatine karar verildiği, katılan Bakanlık vekilinin istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17.Ceza Dairesince suçları sabit görülerek istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve sanığın atılı her iki suçtan mahkumiyetine karar verildiği, iş bu kararın temyizi üzerine Dairemizce "Suç tarihinde altı yaşı içerisinde bulunan mağdurun aşamalarda beyanının alınamaması, velayet hakkına sahip annesi olan müştekinin olay günü sanıkla birlikte eve gelen mağdurun izleyen günlerde davranışlarının değiştiğini ileri sürmesine karşılık aynı evde birlikte yaşadığı tanık ..."nın ilk derece mahkemesindeki ifadesinde torunu olan mağdurun hareketlerinde olay sonrası herhangi bir değişiklik olmadığını beyan etmesi, sanığın suç tarihinden önce akrabası olan müştekiyle tartışıp tokatlaması nedeniyle kendisine iftira atıldığını belirterek müsnet suçlamayı reddedip, bahsedilen husumet durumunun müşteki tarafından da kabul edilmesi, mağdurla ilgili Kırşehir Adli Tıp Şube Müdürlüğünce olaydan beş gün sonra düzenlenen 15.04.2015 günlü ek raporda mağdurun anal muayenesinde tespit edilen bulguların livata eylemine bağlı olabileceği gibi küçüğün yaşı, fiziki durumu nazara alındığında dışkılama zorlukları gibi durumlarda da görülebileceği ve bunlar arasında kesin tıbbi ayrım yapmanın mümkün olmadığının belirtilmesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında ilk derece mahkemesi tarafından kurulan beraat hükümlerine yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, vaki istinaf başvurusunun kabulü ile hükümlerin kaldırılmasının ardından yapılan yargılamada mevcut sübuta ilişkin deliller ile dosya içeriğinin çelişmesi sonucunu doğuracak şekilde ve 5271 sayılı CMK"nın 230/1-b. maddesine uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle mahkûmiyet hükümleri kurulması suretiyle aynı Kanunun 289/1-g. maddesine muhalefet edildiği", gerekçesiyle hükümlerine bozulmasına karar verildi anlaşılmaktadır. Bu duruma göre Bölge Adliye Mahkemesinin maddi tespiti (her iki suçun işlendiği kabul edilmiş iken), Yargıtay tarafından (özetle yeterli kanıt olmaması nedeniyle suçlar sabit görülmemiş) değiştirilmiştir.
    Yargıtayın inceleme yetkisinin hukuki denetimle sınırlı bulunması, bozma kararında bu yetkinin aşılarak maddi vakaların ve mahkemenin takdir yetkisinin denetlenmesi, bunun yanında bozma nedenleri açıklanırken özetle kanıtların takdirinin hatalı olmasına dayanıldığı halde hukuksal sebep kısmına gelindiğinde gerekçe noksanlığında söz edilerek çelişkiye düşülmesi, ayrıca oylamanın CMK"nın 229.maddesine aykırı olması nedenleriyle, anılan bozma kararının hukuka aykırı olduğu kanaatine varıldığımızdan sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir. Şöyle ki;
    A-5271 sayılı ...nun temyiz nedenini düzenleyen 288.maddesi "(1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. (2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. " hükmünü içermektedir. Temyiz başvurusunun içeriğini gösteren aynı Yasanın 294/2.maddesi ise " temyiz sebebi, ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir" biçiminde düzenlenmiştir. Anılan düzenlemelere göre temyiz incelemesi ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bu incelemeyi yapacak olan Yargıtay sadece hukuka aykırılıkları incelemekle yetkili olup, dosyadaki maddi olguları inceleyemez ve maddi vakaların denetimini yapamaz, sadece hükmün bir kanun ihlal edilerek kurulup kurulmadığına bakılır. Diğer anlatımla temyizde, uyuşmazlığın sadece hukuki yönünü, yani ilk derece veya BAM tarafından tespit edilen maddi olayın hukuk normları karşısındaki durumu ele alınarak, hukuk normlarının maddi olaya doğru bir şekilde uygulanıp uygulanmadığı, norm ihlali olup olmadığı denetlenmektedir. Bu yapılırken alt mahkemelerin tespit ettiği maddi olay inceleme dışı kalacak, yerel ve istinaf mahkemesi tarafından saptanan olgular ve hükme esas alınan deliller üzerine kurulan hükümde, hukukun doğru ve eksiksiz uygulanıp uygulanmadığı araştırılacaktır. Hükmün hukuki yönüne ilişkin olmayan, maddi tespitin hatalı yapıldığına yönelik nedenler yasamıza göre temyiz sebebi olarak dahi kabul edilmemektedir. Temyizin amacı vaka denetimi değil, Bölge Adliye Mahkemelerinin karalarındaki hukuka aykırılıkları gidererek ülkede uygulama birliğinin sağlanması ve hukukun geliştirilmesidir.
    Temyizde maddi tespitler tamamen inceleme dışı mı kalacaktır ? Bu sorun öğreti ve uygulamada büyük tartışma yaratmakta ve farklı görüşler ortaya konmaktadır. Ancak bazı noktalarda maddi meselenin temyizde incelenebileceği kabul edilmektedir. Çünkü doğru belirlenmemiş ve özelikle hukuka aykırı yöntemle yapılmış maddi tespitler, maddi ceza hukuku normunun uygulanmasını doğrudan etkileyecek, hukukun doğru uygulanması olanağını ortadan kaldıracaktır. Bu nedenle maddi tespitlerin temyizde bazı yönleriyle sınırlı olarak incelenmesi kabul edilmektedir. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında temyizde incelenecek maddi tespit konuları kanaatimizce ve kısaca şöyledir;
    1-Maddi tespitler, uygulanması gereken bir kanun hükmü uygulanmaksızın veya hatalı uygulanarak, diğer ifadeyle yargılama hukukuna ilişkin normlar ihlal edilerek yapılmışsa, bu husus temyiz kanun yolunda her zaman denetlenebilir. Örneğin işkence ile sanık tarafından suçun ikrarı sağlanmışsa, usulsüz arama veya dinleme yapılarak bir kanıt ya da suç eşyası bulunmuşsa, tanıklıkta çekinme hakkı bulunan birinin bu hakkı hatırlatılmadan alınan beyanı hükme dayanak yapılmışsa, kanun hükümlerinin ihlal edildiği açık olduğundan, bunlar temyizde her zaman incelenecektir. Bu örnekler yargılamayı kusurlu kılacağından bozma kararı verilip, yeniden yargılama yapması için dosya yerel mahkemeye gönderilecektir.
    2- Maddi tespitlerin eksik yapılmış olması veya hükmün esasına etkili bir kanıtın sonradan ortaya çıkması durumu yine temyiz incelemesinde denetlenebilmektedir. Soruşturma ve kovuşturma makamları suçun oluşumuna, niteliğini ve failini belirlemeye etkisi olan tüm kanıtları titizlikle ve eksiksiz toplamakla görevlidir. Buna uyulmaması usul kurallarının ihlalidir ve temyizin inceleme kapsamına girer. Örneğin dosyanın incelenmesinde bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği halde yaptırılmamış, olayı aydınlatacak başka deliller bulunmasına rağmen toplanmamış, veya tarafların (katılan, sanık, C. Savcısı vs) delil ikamesi istemleri hukuka aykırı biçimde reddedilmiş veya bu istem cevapsız bırakılmış ise, yargılama makamlarının maddi gerçeği tam ve doğru araştırma yükümlülüğü (...nun 160.maddesinde düzenlenen) ihlal edildiğinden temyizde incelenebilecektir. Ayrıca hüküm sonrası esasa etkili yeni kanıt ortaya çıktığında, örneğin öldüğü kabul edilen kişinin yaşadığının anlaşılması, sanığın suç işlendiği sırada olay yeri dışında olduğunu gösteren kamera kayıtlarının bulunması gibi durumlarda, Yargıtay yeni ortaya çıkan kanıtın duruşmada incelenip tartışılmasından sonra tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek yeniden hüküm kurulması için hükmü bozarak dosyayı yerel mahkemeye göndermesi gerekecektir.
    3-...nun 217/1.maddesinde düzenlenen hakimin vicdani kanaatiyle delilleri serbestçe takdir etme yetkisi açıkça, keyfi ve mantık kurallarına aykırı şekilde kullanıldığında; Hakim vicdani kanaatini oluştururken tamamen serbesttir, ancak bu serbestlik keyfilik değildir, mantık ve izan kuralları ile bağlıdır. Hakim vicdani kanaatini akla ve mantık kurallarına uygun oluşturacaktır. Örneğin uyuşturucu madde ele geçirilmediği veya buna ilişkin maddi kanıt olmadığı halde bir kişinin bu maddeyi bulundurduğu yada sattığı sonucuna varılması, suçlanan bir kişinin kendisini savunacağı varsayımından hareketle susma hakkının ikrar olarak değerlendirilmesi, suçun işlenmesinde şüphe saptandığına kararda yer verildiği halde mahkumiyet verilmesi, mantık kurallarını, susma hakkını ve şüphede sanık yararlanır ilkesini ihlal edeceğinden temyizde denetlenebilecektir.
    4- Hakim, şahsi veya gizli tutulan bilgiler ya da duruşmada ortaya konmayan ve tartışılmayan kanıtları hükme dayanak yapmış ise; ...nun delilleri takdir yetkisi başlıklı 217.maddesinin birinci cümlesi "Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir." hükmünü içermektedir. Bu hüküm nedeniyle hakim huzuruna getirilip tartışılmayan kanıtlara ya da kişisel veya gizli bilgilere dayanarak maddi tespitlerde bulunamaz. Bu yöntemle yapılan maddi tespitler hukuka aykırı olacağından temyiz denetimine tabi olacaktır.
    5- Yargılamada ikame edilen ve olayla ilgili olduğu anlaşılan kanıtlar inceleme ve değerlendirme dışı bırakılarak, kabul edilmeme veya üstün tutulmama nedenleri açıklanmadan hüküm kurulması; Dosyada suça etki eden ve kabule dayanak yapılan kanıtlar ile farklılık arz eden kanıtların inceleme ve değerlendirme dışı bırakılması, üstün tutulmama sebeplerinin açıklanmaması çelişkisiz gerekçeli hüküm hakkını ihlal edeceğinden temyiz incelemesinde dikkate alınacaktır.
    Yukarıda sayılan hususlar maddi tespitlerin Yargıtay tarafından denetlenebilen alanlarıdır. Bu arada Yargıtayın denetleyemeyeceği alanlarında açıklanıp somutlaştırılması gerekmektedir. Yargılama kuralları ile usul yasasında öngörülen kanun yollarının ana hedefi daha doğruyu, gerçeği ve buna uyan hukuk normlarını belirlemektir. Bu bağlamda temyiz incelemesinde ulaşılmak istenen amaç, yargılama konusu olayda mümkün olan en adil kararı vermek ise, dikkate alınacak husus, Yargıtay tarafından verilecek olan kararın, alt mahkemelerde verilmiş olan kararlardan daha iyi ve daha değerli bir karar olmasıdır.
    Maddi vakaların belirlenmesi esasen fiilin öğrenilmesi faaliyetidir, fiilin öğrenilmesi ise delillerin ortaya konulup tartışılmasıyla olur. Bu görev esas hakimi denilen ilk derece hakimine ve hükmün istinaf edilmesi durumunda istinaf hakimine ait bir yetkidir. Temyiz mahkemesi ise yargılamanın en önemli aşaması olan duruşmayı ve dolayısıyla öğrenme yargılamasını yapmamaktadır. Bu nedenle kural olarak temyiz hakimi, maddi tespitlerle ilgili ilk derece hakiminin ulaştığı vicdani kanaati kaldırıp bundan farklı şekilde kendi kanaatini ikame demez. Çünkü bu tespitler yüz yüze yapılan duruşmada ortaya konulmuş olan delillerden elde edilen kanaatle oluşmuştur. Hakimin yüz yüze yapılan sözlü duruşmada, huzurunda kanıtların tartışılması ve beş duyusu ile elde edebildiği bilginin, bunları belirleme ve algılama olanağından yoksun temyiz hakimince denetlenmesi hukuktan önce mantık kurallarına aykırıdır ve akli değildir, gerçeği bulmaya katkı sağlamaz. Delillerle doğrudan temas eden, kanıtlarla diyalektik ilişki kuran hakimin maddi olay bakımından vardığı sonucun, doğrudanlık ve sözlülük ilkelerine aykırı biçimde temyiz hakimince denetlenmesi bizi yanlış sonuçlara götürür. İlk derece mahkemesi tarafından doğrudan elde edilen ve yaşanmış bir duruşmadan çıkan vicdani kanaatin yerine, temyiz mahkemesi bundan yoksun halde oluşturduğu kendi görüşünü koyarsa, ilk derecenin daha iyi yaptığı işlemin yerine, kendi kötü işlemini koymuş olur. Gerçeği bulma konusunda yerel mahkeme daha iyi araçlara sahiptir. Huzurunda tartışılan kanıtlar nedeniyle olayı kısmen gören ve yaşayan yerel mahkeme, sadece dosyayı ve ölü duruşma tutanaklarını gören temyiz mahkemesinden daha doğru sonuca ulaşır. Açıklanan sebeple Yargıtay ilk derece mahkemesinin yaptığı tespitlerden sadece doğrudan ve sözlü bir duruşma yapmaksızın denetlenebilen tespitleri denetleyebilir. Yargıtayın maddi tespitle ilgili her sorunu çözmeye yeltenmesi gerçeği bulmaya yardımcı olamaz, tarafların etkin katılmadıkları soyutlandıkları bir karar ortaya çıkar. Bu nedenle maddi tespitlerin Yargıtay tarafından denetlenmesine mantıklı bir sınırlama getirilmesi zorunludur, yasa koyucu da yukarıda belirtilen düzenlemelerle bu yolu benimsemiştir. Yargıtay hukuk sorunu ile olay sorununu ayırmalı, duruşma yapamadığı için de yerel mahkemenin yerine geçerek olay sorununu tüm yönleri ile incelememeli, eylemin varlığı yokluğu, kanıtların yeterliliği, delilerin yanlılığı veya yansızlığı gibi konulara bakmamalı, varlığı kabul edilen olayı doğru nitelemeye odaklanmalı, yerel mahkemenin hukuksal değerlendirmesinin yerinde olup olmadığını incelemelidir. Esasen duruşma yapmayan mahkeme veya hakimin olayı doğru değerlendirmeye ve çözmeye ne olanağı, ne de yetkisi vardır. Duruşmaya katılmayan hakimin olaya ilişkin sorunları çözmesi eşyanın doğasına aykırıdır. Temyiz mahkemesinin maddi meseleyi çözmeye kalkışması doğrudanlık, yüzyüzelik, açıklık ve sözlülük ilkelerine göre yapılan duruşmayı gereksizleştirir, hakimin duruşmada sunalan kanıtlara göre vicdani kanaatini oluşturması ilkesi yerine, buna yabancı hakimin kanaati konur. Bu da adli yanılgıları artırır.
    Açıklanan bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Bozma kararına ve hükmün içeriğine göre, maddi meselenin temyizde incelenmesini gerektiren ve yukarıda sayılan hususlardan hiçbiri somut olayda gerçekleşmemiştir.
    Duruşma açarak yargılama yapan istinaf mahkemesi müştekinin anlatımlarına, adli raporlara, kamera kayıtlarına ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelere dayanarak eylemleri sabit kabul etmiş, Yargıtay ise mevcut dosyadaki aynı kanıtları yeniden değerlendirip suçları sabit görmemiştir. Bunlardan hangisi doğru ve bunu belirleme yetkisi hangi mahkemeye aittir? Yukarıda açıklandığı üzere kanıtları değerlendirme, mağdurun, müştekinin, tanığın veya sanığın beyanlarının doğru olup olmadığını saptama işi, bunları sözlü duruşmada doğrudan dinleyen, duruşmada bununla ilgili tartışmayı beş duyusu ile izleyen yerel veya istinaf mahkemesine aittir. Anılan kişileri dinlemeyen, sözlü duruşmada bu kanıtlarla temas etmeyen Yargıtay"ın inandırıcılık noktasında inceleme yapmasına yasal, bilimsel ve mantıksal olanak yoktur. Usul yasamızdaki doğrudanlık ve sözlülük ilkeleri bunun için kabul edilmiştir. Aksinin kabulü, yargılama yasasının anılan temel ilkelerini gereksizleştirir ve yok sayılmasına neden olur, adli yanılgıları artırır, kanıtlarla yüzleşen yerel ve istinaf mahkemelerinin sübut noktasında daha fazla araç ve imkana sahip olmasına ve buna bağlı olarak doğruyu bulma şansının daha yüksek olmasına rağmen, bundan mahrum temyiz mahkemesinin soyut kanaatin üstün tutulması sonucunu doğurur. Öğretide hemfikir olunan husus sadece doğrudan duruşma yapan hakimin elde edilebilecek bilgiyle varılacak kanaatin, temyiz hakimince denetlenmeyeceğidir.
    Netice olarak dosyadaki kanıtları değerlendirme ve maddi gerçeği belirleme yetkisi, sözlü duruşma yapan ve kanıtlarla doğrudan temas eden yerel ve istinaf mahkemelerinin olanak ve yetkilerinde olan bir husustur. Yargıtay"ın bu konuda değerlendirme yaparak yukarıdaki biçimde bozma kararı vermesi açık yetki gasbıdır ve yasal değildir, ...nun 288.maddesine açıkça aykırdır. Adli yanılgılara neden olur. Bozma kararı kanıtlar değerlendirilerek yetki aşılarak verildiği halde, bozmanın hukuksal dayanağına hükmün gerekçeli olmasını zorunlu kılan CMK"nın 230/1-b ve 289/1-g maddeleri yazılarak Yargıtay"ın açıklanan yetki ihlali perdelenmek istenmiştir. Hukuka aykırı ve Yargıtay kararında açık çelişkili yaratmanın yanında güven sarsıcı olduğudan bu üslubu temyiz mahkemesinin kullanmaması gerekirdi. Bölge Adliye Mahkemesi kararının içeriğine nazaran gerekçe noksanlığı bulunmamaktadır, esasen bozmada buna dair bir tespit de yer almamaktadır.
    B- Oylamanın yasal olup olmadığı konusuna gelince; Bozma kararının içeriğine göre Daire kararında iki grup oy kullanılmıştır. Birinci çoğunluğu oluşturan grup dosyadaki kanıtlara göre eylemin sabit olmadığı sonucuna vararak hükmün bozulması, ikinci grup oy ise; temyiz mahkemesinin kanıtları değerlendirip maddi meseleyi değiştirme yetkisinin bulunmaması nedeniyle hükmün bu yönüyle incelenemeyeceği yönündedir. Yargıtay"ın maddi meseleyi inceleme yetkisinin bulunmadığına ilişkin oy sonuç doğuran nihai oy değildir. Yargıtay"ın maddi meseleyi inceleme yetkinin olup olmadığına dair ortaya çıkan bu yan sorun oylanarak çözüldükten sonra, diğer bir ifade ile maddi meseleyi inceleme yetkisi kabul edilir ise sübut konusunda ayrı oylama yapılarak azınlığa esas hakkında oy verme imkanı verilmesi gerekirdi. Dairemiz kararı bu yönüyle de CMK"nın 224 ve 229.maddelerine açıkça aykırıdır.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle Daire kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, bozma kararındaki nedenlerin temyiz mahkemesinin inceleme yetki ve görevi dışında kaldığı, bozmanın yetki aşımı niteliği taşıdığı, bozma gerekçeleri ile buna gösterilen yasal dayanağın çelişkili olduğu, ayrıca bu karar verilirken CMK"nın 224 ve 229. maddelerine aykırı oylama yapıldığı düşünüldüğünden sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi