Hukuk Genel Kurulu 2013/1639 E. , 2014/493 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ankara 5.Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/03/2012
NUMARASI : 2012/31 E-2012/522 K.
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5.Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 29.12.2009 gün ve 2008/1513 E.-2009/2619 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 15.11.2011 gün ve 2010/4227 E.-2011/15115 K. sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, esasa girilmeden önce, dava konusu tazminat miktarı itibariyle direnme kararına karşı temyiz yasa yolunun açık olup olmadığı, ön sorun olarak incelenmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 01 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş; anılan Kanunun 450.maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, 6100 Sayılı Kanuna geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen geçici madde 3 (Ek:31/03/2011-6217/30 md.): “(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454"üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454"üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı, anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”; yürürlük tarihinden sonra Yerel Mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427.maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL.;yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1.maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar yıllar itibariyle arttırılmıştır.
16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanun"un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Şu durumda; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği veya Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olup olmadığı belirlenirken, temyiz ya da karar düzeltme hakkının doğduğu (kararın verildiği ) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; temyiz yada karar düzeltme istemine konu karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır.
Buradaki "karar" teriminin, Yerel Mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını ve ayrıca Hukuk Genel Kurulu’nun verdiği kararı da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Eldeki davada, temyiz istemine konu direnme kararının verildiği 22.03.2012 tarihinde uygulanacak temyiz (kesinlik) sınırı 1.690,00 TL’dir. Direnme kararına konu tazminat miktarı ise 1.613,31 TL olup, fazlaya ilişkin herhangi bir miktar belirlemesi ve açıklaması yapılmamıştır. Davadaki istem miktarı açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda yer alan açıklamalara göre 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarih ve 5236 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi yürürlükteki şekliyle 427/2.maddesi gereğince davalı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 09.04.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Yerel Mahkemenin direnme kararı, 22.03.2012 tarihinde verilmiş olup, 1.613.31TL yönünden davanın kabulüne ilişkin kararın miktarı itibariyle temyiz kabiliyetinin olup olmadığı hususunda 6100 sayılı HMK 448 maddesi gereğince 6100 sayılı HMK hükümlerinin uygulanacağı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
6100 Sayılı HMK 450.maddesi hükmü gereğince 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçmemesi nedeniyle 6100 sayılı HMK.361-373.maddesinde öngörülen temyize ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulunmadığından temyiz incelenmesi 6100 sayılı HMK geçici 3.maddesi ile yasal dayanağa oturtulmuş,
HMK 3/1.maddesi ile Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar mülga 1086 sayılı HUMK"nun temyize ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı,
HMK 3/2.maddesinde de 1086 sayılı Yasanın, 5236 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454.maddesi hükümlerinin uygulanacağı düzenlenirken, 5236 sayılı Yasanın 19.maddesi ile getirilen parasal sınırların her yıl ilan edilen yeniden değerleme oranına göre artırılması uygulamasına son verilmiştir.
Temyiz incelemesinde, 5236 sayılı Yasa hükmünün uygulanamamasına göre, önceki 5219 sayılı yasa hükümlerinin uygulanması gerekmektedir ki, 5219 sayılı yasada görev-kesin hüküm-temyiz sınırı vs. yönünden yeniden değerleme oranı esas alınmamıştır.
Somut uyuşmazlıkta;
6100 sayılı HMK"nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihi itibariyle temyiz sınırı 1.540, 00 TL dir.
6100 sayılı HMK geçici 3/2.maddesinde 5236 sayılı yasal hükümlerinin temyiz taleplerinde uygulanmayacağının açıkça düzenlenmesi karşısında, 6100 sayılı yasanın 3.maddesi hükümlerine göre yapılacak temyiz incelemelerinde yeniden değerlendirme oranlarının uygulanarak parasal sınırların artırılması artık mümkün değildir.
Yasa koyucu bu konuda yeni bir düzenleme yapıncaya kadar veya Bölge Adliye Mahkemelerin faaliyete geçinceye kadar temyiz kesinlik sınırı 1.540,00-TL dir.
Yasa koyucunun 6100 sayılı HMK 3/2.maddesi ile açıkça yeniden değerlendirme oranının yasal dayanağı olan 5236 sayılı yasanın temyiz incelemelerinde uygulanmayacağını öngören düzenlemesi karşısında, yasanın açık hükmüne rağmen yorum yolu ile yeniden değerlendirme oranının her yıl uygulanabileceğini kabul etmek, hiç bir yorum kuralı ile bağdaşmadığı gibi kişilerin hak arama yollarını kısıtlayıcı bir sonuç doğurduğu için adil yargılanma hakkı ile ilgili ve T.C.Anayasası"nın 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi hükümlerine de aykırıdır.
Sonuç olarak, direnmeye konu 1.613,31-TL dava değeri yönünden karar kesin nitelikte olmayıp, kararın temyizi kabil bulunduğundan sayın çoğunluğun görüşüne karşıyım.