1. Hukuk Dairesi 2015/9546 E. , 2018/9023 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TENKİS
Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve davalılardan ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, muris babası ...’in maliki olduğu 1037 ada 51 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 8/60 arsa paylı 2 ve 3 no’lu daireleri davalı oğlu ...’ya, 4 ve 5 no’lu daireleri davalı oğlu ...’e bağışladığını, murisin ayrıca aynı parselde zemin kattaki dükkanı da davalılara yarı yarıya bağışladığını,yapılan hibeleri 2012 yılı temmuz ayında davalı ...’in yurt dışından gelmesi ve kasadan tapuları çıkarması sonucunda öğrendiğini, kasanın anahtarının davalıda olduğunu, murisin temlik harici sadece 9 parsel sayılı avlulu kargir evinin bulunup saklı payının zedelendiğini, murisin erkek evlatlarını üstün tutup malvarlığının tamamına yakın bir kısmını davalılara temlik etmesinin saklı payı zedeleme kastıyla hareket ettiğini gösterdiğini belirterek davalılar yararına yapılan bağışların saklı payı oranında tenkisini, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla saklı payını zedeleyen tutardan HMK 107. maddesi gereğince şimdilik 30.000-Tl nin davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı ..., davacının saklı payının ihlal edildiğini öğrendiğini beyan ettiği tarihin gerçekle ilgisi olmayıp hak düşürücü sürenin geçtiğini, 1970 yılında ...’ya giden murisinden 7-8 yıl sonra ...’ya gittiğini ve murisin malvarlığı edinmesine katkı sağladığını,bu nedenle duyduğu minnet duygusuyla murisin bağışlamaları yaptığını, davacıya da yapılan katkılarla ev alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., davayı tamamen kabul etmemekle birlikte dava konusu taşınmazlara ilişkin tapuların kendisine ait evdeki kasada durduğunu, 2012 Haziran ayında annesi öldüğünde mezarlık tapularını çıkartmak için kasayı açtığında davacı kardeşinin o zaman bağışları öğrendiğini, taraflarla anlaşmak istediğini ve kardeşleriyle problem yaşamak istemediğini,davacının bahsettiği kasa ve tapu olayının gerçek olduğunu belirtmiştir.
Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; muris ...’in 14.07.2011 tarihinde ve eşi ...’nın da muristen sonra ölümü üzerine davacı kızı, davalı oğulları ve dava dışı kızı ...’in mirasçı oldukları, dava konusu 1037 ada 51 parsel sayılı kat irtifakına tabi taşınmaz üzerinde murisin maliki olduğu 8/60’ar arsa paylı, mesken nitelikli 2 ve 3 no’lu bağımsız bölümleri ve 6/60 arsa paylı depo nitelikli 8 no’lu bağımsız bölümün ½ payını davalı oğlu ...’ya, yine 8/60’ar arsa paylı, mesken nitelikli 4 ve 5 no’lu bağımsız bölümler ile 6/60 arsa paylı depo nitelikli 8 no’lu bağımsız bölümün ½ payını davalı oğlu ...’e, 4.5.1990 tarihli bağış işlemiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; TMK"nin hak düşürücü süreler başlıklı 571. maddesinde; “Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işleyemeye başlar. Tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir” hükmüne yer verilmiş olup, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisindeki düzenlemenin aksine, tenkis davasının bağlı olduğu süreler, zamanaşımı süresi olmaktan çıkarılmış, hak düşürücü süre hâline getirilmiştir. Öte yandan, 4722 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 17.maddesi gereğince, mirasçılık ve mirasın geçişi, mirasbırakanın ölümü tarihindeki yürürlükte olan hükümlere göre belirlenecektir. Anılan sürenin hak düşürücü nitelikte olması nedeniyle re’sen gözetilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur.
Hemen belirtilmelidir ki, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrenme tarihi, murisin ölüm tarihi olabileceği gibi, somut olayın özelliğine göre murisin ölüm tarihinden sonraki bir tarih de olabilecektir.Bir başka ifadeyle, murisin ölüm tarihinden sonra da davacı mirasçının saklı payının zedelendiğini öğrenmesinin mümkün olduğu kuşkusuzdur.
Bu durumda, hak düşürücü sürenin hesabında davacının öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin esas alınması gerekir. Davalı tarafın bu tarihten daha önceki bir tarihte davacının saklı payının zedelendiğini öğrendiğini iddia etmesi durumunda bu iddiasını ispat etmek zorundadır.
Somut olaya gelince, davacı, saklı payının zedelendiğini 2012 yılı temmuz ayında davalı ...’in yurt dışından gelmesi ve kasadan tapuları çıkarması üzerine öğrendiğini bildirmiş, bunun aksi davalılar tarafından usulüne uygun biçimde kanıtlanamamıştır.
O halde, davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı ve davalı ...’in yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.