17. Hukuk Dairesi 2016/17896 E. , 2019/7662 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki ölüm ve cismani zarar nedeniyle açılan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili, davalı ... Tur. Tic. Ltd. Şti. vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; 02/04/2010 tarihinde maliki ... Tur. Tic. Ltd. Şti. olan ve ... sevk ve idaresindeki ... Sigorta A.Ş. tarafından sigortalı olan araç ile davacıların ortak murisi olan ..."ün vefat ettiğini, bu olay nedeniyle eşini ve babalarını kaybeden davacıların maddi destekten yoksun kaldıklarını, aynı zamanda acı çektiklerini, bu acıların da uzun süre yaşayacaklarını, bundan dolayı meydana gelen kaza sebebiyle oluşan zarardan araç sahibi, sürücü, aracı kiralayan firma ve kiracı ile birlikte davalı ... şirketinin de müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ...Ş vekili; davacının talebinin poliçe teminatı kapsamında olmadığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; açılan davayı kabul etmediklerini, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... Tur. Tic. Ltd. Şti. vekili; dava konusu kazaya karışan aracın müvekkili firma adına kayıtlı olsa da, söz konusu ... plakalı aracın 06/02/2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile 3 yıllığına ... Teknolojik Su ve Atıksu Arıtım San. ve Tic. Ltd. Şti"ne kiralandığını, kazanın uzun süreli kiracı sıfatındaki bu firmanın kullanımında iken meydana geldiğini, araç işleteni 2918 sayılı KTK gereği uzun süreli kiracı sıfatındaki bu firma olması gerektiğini, işleten sıfatlarının bulunmadığını davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; maddi tazminat talebine ilişkin dava dilekçesinde talep edilen 2.000,00 TL"sinin 1.000,00 TL ... için 1.000,00 TL ... için dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, bilirkişinin 07/12/2015 tarihli raporuna göre davacı ... yönünden 2.727,59 TL ile kızı ... yönünden 10.463,06 TL"nin ise ıslah tarihi olan 07/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, davacılar ... ve ... için ayrı ayrı 15.000,00 TL manevi tazminatın davalılar ... Turizm Ltd. Şti. ve davalı ..."den müştereken alınarak davacılara verilmesine, karar verilmiş; hüküm davacılar vekili, davalı ... Tur. Tic. Ltd. Şti. vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere göre davacılar vekilinin, davalı ... Turizm Ltd. Şti. ve davalı ... vekillerinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-6100 Sayılı HMK"nun 297/c maddesi gereğince hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekmektedir.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3.maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır. Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesi mümkün değildir. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır.
Somut olayda, maddi tazminata yönelik talebin hangi gerekçelerle kabul edildiği, manevi tazminata ilişkin talebin hangi gerekçeler ile kısmen kabul edildiği tartışılmamış, bu biçimi ile karar denetime elverişli değildir. Bu husus yukarıda açıklanan ilkelere aykırılık oluşturduğundan, hükmün bozulması gerekmiştir.
3-Kabule göre de; Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüme dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun hükümlerine göre, trafik kaydı “işletenin” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı Yasanın 3. maddesinde, “işleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta aracı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay"ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Somut olayda, davalılardan ... Tur. Tic. Ltd. Şti. kayıt maliki olup kayden işletendir fakat yukarıda açıklandığı üzere K.T.K. m.85 uyarınca işletenlik sıfatı değişebilmektedir. Mahkemece, savunmaya konu kira sözleşmesi irdelenmeksizin davalı şirket savunmasının aksine işleten olarak sorumlu olduğu gerekçesi ile aleyhine karar verilmiştir.
Mahkemece, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kaza tarihinde kazaya karışan aracın kiralayanların fiili tasarufunda bulunup bulunmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, kira bedellerinin ödenip ödenmediği, gerektiğinde davalı malik, kiraya veren ve kiracının varsa ticari defter ve vergi kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin belirtilen bu deliller ile fatura ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalı ... Tur. Tic. Ltd. Şti."nin işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları araştırılıp tartışılarak duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve varılacak uygun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; yeterli araştırma yapılmadan eksik araştırma ile karar verilerek davalı şirketin zarardan sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.
4-Kabule göre; mahkemece aldırılan makine mühendisi bilirkişi tarafından tanzim edilen bilirkişi raporunda, kazanın oluşumunda davacıların murisi müteveffanın %75, davalı sürücünün ise %30 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş, Ankara Adli Tıp Kurumundan alınan bilirkişi raporunda,kazanın oluşumunda davacıların murisi müteveffanın %100, davalı sürücünün ise kusursuz olduğu bildirilmiş, ceza yargılaması sırasında alınan heyet raporunda mütevaffanın asli, davalı sürücünün tali kusurlu olduğu, kazaya ilişkin kaza tespit tutanağında ise müteveffanın asli ve tam kusurlu, davalı sürücünün kusursuz olduğunun tespit edildiği görülmüştür. Alınan raporlar arasında açık çelişki mevcuttur.
Bu durumda mahkemece, İstanbul Teknik Üniversitesi Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek kusur uzmanı bilirkişi kurulundan kusur dağılımına ilişkin, gerekçeli, ayrıntılı, çelişkiyi giderici ve denetime imkan verecek nitelikte rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kusura ilişkin alınan raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
5-Kabule göre; Borçlar Kanunu"nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı,
olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın müteveffanın kusur oranına göre bir miktar fazla olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun şekilde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
6-Davacılardan ..."ün gerekçeli karar başlığında yazılmaması mahallinde düzeltilmesi mümkün maddi hata olarak değerlendirilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekili ile davalı ... Turzm Ltd. Şti vekili ve davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3), (4) ve (5) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı ... Turizm Ltd. Şti. vekilinin, davalı ... vekilinin ve davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ile davalılar ... ve ... Tur. Ltd. Şti."ne geri verilmesine, 17/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.