Esas No: 2017/1812
Karar No: 2017/4252
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma - Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2017/1812 Esas 2017/4252 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : BURSA 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 08/09/2016- 2015/548 esas ve 2016/664 kararı
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkında Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nce yapılan yargılama sonucu 08/09/2016 tarihinde 2015/548 esas ve 2016/664 karar sayı ile sanığın beraatine karar verilmiştir.
Hüküm 01/11/2016 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Yüksek Adalet Bakanlığı"nın 18/03/2017 tarihli talebi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/03/2017 tarihli ihbar yazısı ile dairemizce incelenen hükmün 02/05/2017 tarihinde Kanun Yararına Bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 30/05/2017 tarih ve KD-2017/19665 sayılı yazısıyla dairemizin kararına itiraz edilmiştir.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
"" İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık;
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan açılan kamu davasında, sanık hakkında, 5271 sayılı CMK"nın 223/8-2. cümlesi uyarınca durma kararı verilmesi gerekirken, CMK"nın 223/2-a maddesi uyarınca yazılı şekilde beraat kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğunun kabul edilerek, verilen beraat kararının kanun yararına bozulmasına karar verilmesi halinde, Özel Dairece, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesinin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca mı, yoksa (c) bendi uyarınca mı işlem yapılacağının, yani sanığın beraatine ilişkin mahkeme kararlarının kanun yararına bozulması durumunda, bozmanın aleyhe sonuç doğurup doğurmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310.maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hakim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur.
5271 sayılı Kanun’un 309.maddesinin 4.fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle ‘karar’ ve ‘hüküm’ ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309.maddenin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, ‘tekriri muhakeme’ yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemece yeni bir inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılmayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu maddede sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanuni düzenleme ile kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama belirlenirken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Yargılamanın değişik aşamalarında gerek hakimlik makamı gerekse mahkemeler tarafından farklı nitelikte kararlar verilmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223.maddesinde bu kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır. Buna göre; ‘mahkumiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları’ birer hükümdür. Yine ‘adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları’ da yasa yolu bakımından hüküm sayılır.
Bunlardan mahkumiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları konusunda öğretide genel bir mutabakat bulunmaktadır.
03.06.1936 gün ve 129-11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da; zamanaşımı, genel af ve davadan vazgeçme gibi düşme nedenlerinden birine dayanılarak verilen mahkeme kararlarının da davanın esasını çözümleyen ve suçlular hakkında kazanılmış hak sağlayan kararlardan olduğu vurgulanmıştır.
Adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları, yasa yolu bakımından hüküm sayılmakla birlikte, davanın esasını çözen nitelikteki kararlardan değildir. Ayrıca, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinde sayılan hüküm çeşitleri arasında yer almayan durma kararlarının da davanın esasını çözen kararlardan olmadığı açıktır.
./..
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi gereğince bozma, aynı Kanun’un 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Kararı veren mahkeme veya hakimce bozma doğrultusunda yeniden bir karar verilmesi yasa gereği zorunludur. Ayrıca bu tür kararların kanun yararına bozulmasının ilgililer aleyhine sonuç doğurmayacağına dair bir kurala ilgili maddede yer verilmemiştir. Uygulamada Yargıtay tarafından (a) bendi kapsamına giren kararların kanun yararına bozulmasına ve anılan bent uyarınca bozma kararı doğrultusunda kararı veren hakim veya mahkemece gereken kararın verilmesini sağlamak üzere ‘müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine’ karar verilmektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi gereğince kanun yararına bozma istemi, davanın esasını çözüp de mahkumiyet dışında kalan hükümlere ilişkin ise, aleyhe sonuç doğurmaz ve yeniden yargılama da yapılamaz.
Mahkûmiyet hükmünde, bozma sonrası yapılacak uygulamalar bozma nedenine göre farklı düzenlendiği halde, mahkumiyet dışındaki davanın esasını çözen kararların bozulmasının sonuçları açısından bozma nedenine göre bir ayrım yapılmamıştır. Mahkûmiyet hükmü dışında kalan davanın esasını çözen hükümlerin hangi nedenle olursa olsun kanun yararına bozulması, aleyhe tesir etmeyecek ve yeniden yargılama yapılmasını da gerektirmeyecektir. Bu hükümlerin, kanun yararına bozulmasının aleyhe sonuç doğurmayacağı ve yeniden yargılama yapılmayacağı yasanın açık hükmü gereğidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan açılan kamu davasında, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nce verilen 08/09/2016 tarihli, 2015/548 esas ve 2016/664 karar sayılı kararı ile, ".......İkinci kez sanığın uyarılmaması ve sonraki ihlalin tespit olunamaması nedeniyle atılı suçun unsurları yönünden oluşmadığı anlaşılmış, sanığın beraatine karar vermek gerekmiştir." şeklinde gerekçe gösterilerek, sanık hakkında CMK"nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat kararı verildiği, söz konusu beraat kararının kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiği anlaşıldığından, mahkemece verilen beraat kararının davanın esasını çözmesi ve mahkumiyet hükmü olmaması nedeniyle CMK’nun 309. maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendi kapsamında kaldığının kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Bu itibarla, yerel mahkemece verilen beraat kararının Özel Dairece CMK’nun 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe tesir etmemek ve yeniden yargılama yapılmamak üzere kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekirken, CMK’nun 309/4-a. maddesi uyarınca bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yapılmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır."" denilerek kararın kaldırılması istenmiştir.
C)CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZIYLA İLGİLİ YASA HÜKÜMLERİ:
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308. maddesi:
(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu"na itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderir.
2- 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un geçici 5. maddesi (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen):
./..
(1) Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.
D) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:
Dairemizin itiraza konu olan kararının, itiraz yazısında ileri sürülen tüm nedenler tartışılıp değerlendirildiğinde, Sanık ..."in 21/08/2014 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan açılan kamu davasında, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nce verilen 08/09/2016 tarihli, 2015/548 esas ve 2016/664 karar sayılı kararı ile, ".......İkinci kez sanığın uyarılmaması ve sonraki ihlalin tespit olunamaması nedeniyle atılı suçun unsurları yönünden oluşmadığı anlaşılmış, sanığın beraatine karar vermek gerekmiştir." şeklinde gerekçe gösterilerek, sanık hakkında CMK"nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat kararı verildiği, söz konusu beraat kararının temyiz edilmeksizin 01/11/2016 tarihinde kesinleştiği, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nce verilen beraat kararının davanın esasını çözmesi ve mahkumiyet hükmü olmaması nedeniyle CMK’nun 309. maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendi kapsamında kaldığının kabul edilmesi gerektiği anlaşılmış ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
E) KARAR: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazının kabulune ,
2- Dairemizin 02/05/2017 tarih ve 2017/749 Esas, 2017/2740 karar sayılı ""Kanun Yararına Bozma"" kararının KALDIRILMASINA,
3-Yüksek Adalet Bakanlığı"nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkında yapılan soruşturma sonucunda, 6545 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı TCK"nın 191/2. maddesi uyarınca "kamu davasının açılmasının ertelenmesine" ilişkin Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 24/10/2014 tarihli ve 2014/67443 soruşturma, 2014/297 sayılı kararını müteakip, adı geçen sanığın Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce yapılan denetim programına uymadığı gerekçesiyle hakkında dava açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda sanığın beraatine dair Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 08/09/2016 tarihli ve 2015/548 esas ve 2016/664 karar sayılı temyiz edilmeksizin 01/11/2016 tarihinde kesinleşen kararının, kanun yararına bozulmasına ilişkin talep üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 29/03/2017 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A)Konuyla ...:
1-Şüpheli ... hakkında, 21/08/2014 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 24/10/2014 tarihli ve 2014/67443 soruşturma, 2014/297 sayılı kararı ile, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği; ayrıca tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması halinde erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılacağı hususunun ihtar edildiği,
2-Tedavi ve denetimli serbestlik kararının infazı aşamasında, şüphelinin Bursa Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından uyarıya rağmen denetim programına uymadığı gerekçesi ile Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, şüpheli hakkındaki kamu davasının ertelenmesi kararı kaldırılarak, 11/06/2015 tarihinde 2015/10998 sayılı iddianame ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK"nın 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca cezalandırılması isteğiyle sanık hakkında kamu davası açıldığı,
3-Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 08/09/2016 tarih ve 2015/548 esas ve 2016/664 karar sayılı ile "Dosya kapsamından 21/08/2014 günü sanığın üst aramasında 4.8 ./..
gr hint keneviri bitki parçacığı ele geçirilmiş, soruşturma sonunda 05/12/2014 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmiştir. 06/01/2015 tarihinde denetim planı hazırlanmış, sanığın 15/04/2015 tarihli Samba Grup Çalışmasının birinci oturumuna katılmaması nedeniyle denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından uyarıldığı anlaşılmıştır. Uyarıya rağmen sanığın 13/05/2015 tarihli grup çalışmasına da katılmadığı anlaşılmıştır. İkinci ihlal nedeniyle sanığa uyarıda bulunulmamıştır. İkinci kez sanığın uyarılmaması ve sonraki ihlalin tespit olunamaması nedeniyle atılı suçun unsurları yönünden oluşmadığı anlaşılmış sanığın beraatine karar vermek gerekmişti." gerekçesiyle, sanığın beraatine karar verildiği, hükmün temyiz edilmeden kesinleştiği, anlaşılmıştır.
B)Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, "5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesinde, "Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında ... beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir.", 191/3. maddesinde "Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır." ve 191/4-a maddesinde "Kişinin, erteleme süresi zarfında; a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,...hâlinde, hakkında kamu davası açılır." şeklinde düzenlemeler yer aldığı, yine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-a maddesinde, "Beraat kararı; a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, ... hallerinde verilir." biçiminde bir düzenlemeye yer verildiği;
Somut olayda ise, sanığın üzerine atılı uyuşturucu madde kullanma fiilinin kanunda suç olarak tanımlanmış olduğu, hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmiş olan sanığın kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesi şartının gerçekleşmediği gerekçesi ile beraat kararı verilemeyeceği, aksi halde uyuşturucu madde kullanmak suçundan bir daha kovuşturma yapılmasının mümkün olmayacağı, bu halde kamu davasının açılması bir şarta (yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme şartına) bağlanmış olduğundan, mahkemece ısrar şartının gerçekleşmediği kanaatine varılması durumunda,
Yargıtay 20. Ceza Dairesi"nin 14/09/2015 tarihli ve 2015/8259 esas, 2015/3572 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8-2. cümlesi uyarınca durma kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde beraat kararı verilmesinde isabet görülmemiştir..’’ denilerek, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 08/09/2016 tarihli kararının bozulması istenmiştir.
C)Konunun Değerlendirilmesi:
TCK"nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde, "kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi hâlinde, hakkında kamu davası açılır" hükmüne yer verilmiştir.
Sanığın kendisine yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için; sanığa tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için tebligat yapılması, uymaması halinde "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanık hakkında dava açılması gerekir.
CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrasında, "Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." hükmü öngörülmüştür.
Somut olayda, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK"nın 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca sanığın cezalandırılması isteğiyle açılan davada "kovuşturma şartı" olan "ısrar koşulunun" gerçekleşmediğinin anlaşılması karşısında, adı geçen Mahkeme tarafından CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrasının 2. cümlesi gereğince bu şartın gerçekleşmesini beklemek üzere davanın durmasına kararı vermesi gerekirken CMK"nın 223. maddesinin 2. fıkrasının a bendi gereğince beraat kararı verilmesi yasaya aykırı olup, kanun yararına bozma talebi gerekçe ile yerindedir.
D)Karar :
Açıklanan nedenlere göre; Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 08/09/2016 tarih ve 2015/548 esas ve 2016/664 karar sayılı ile verilen CMK"nın 223. maddesinin 2. fıkrasının a bendi gereğince verilen beraat kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası ve 309.maddesinin 4.fıkrasının (c) bendi uyarınca “aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı"na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na gönderilmesine,
10/07/2017 tarihinde, oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.