11. Hukuk Dairesi 2018/3550 E. , 2020/730 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 24/03/2016 gün ve 2010/656-2016/263 sayılı kararı bozan Daire"nin 19/04/2018 gün ve 2016/9948 - 2018/2942 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin 2008 yılından itibaren müvekkilinin taşıma işlerini yaptığını ve aralarında cari hesap ilişkisi bulunduğunu, cari hesap katı neticesinde davalının müvekkiline borçlu olduğunu, ödemelerin aksaması neticesinde başlatılan icra takibinde borca itiraz ettiğini, davalının zamanaşımı itirazının mesnetsiz olduğunu, cari hesabın 2008 yılında kat edildiğini ve bu borcun 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davalının 02.12.2008 tarihinde borç miktarını kabul ve ikrar ederek bu miktar üzerinden ödeme yapacağını taahhüt ettiğini, fakat taahhüdünü yerine getirmediğini, bu nedenle tazminata mahkum edilmesi gerektiğini ileri sürerek, itirazın iptalini, takibin devamını ve davalı aleyhine tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini ve davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının sunmuş olduğu 02/12/2008 tarihli taahhütname üzerindeki imzanın davalıya ait olmadığı, davacının alacağını ispatlayacak başkaca belge sunmadığı ve davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın ve davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine karar Dairemizce bozulmuştur.
Davalı vekili, bu kez karar düzeltme istemine bulunmuştur.
Dava, cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafça, taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğu, 2008 yılında hesabın kat edildiği, davalının ödeme yapmaması nedeniyle aleyhine icra takibi başlatıldığı oysa, davalı tarafça borcun taraflar arasında yapılan yazışmalarda ikrar edildiği ve hatta 02.12.2008 tarihinde borç miktarı da kabul edilerek bu miktar üzerinden ödeme yapılacağının taahhüt edildiği iddiası ile işbu dava açılmıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere, davacı tarafça iddianın ileri sürülüş şekli ve mevcut delil durumu itibariyle akdi ilişkinin ispatlanamamış olması nedeniyle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanması gerekirken yazılı gerekçe ile davacı yararına bozulmuş olduğundan, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile, Dairemizin 19.04.2018 tarih, 2016/9948 E- 2018/2942 K. sayılı bozma ilamının kaldırılarak hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 19.04.2018 tarih, 2016/9948 E- 2018/2942 K. sayılı bozma ilamının kaldırılarak mahkeme kararının ONANMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, peşin harcın onama harcından mahsubuyla 25,20 TL"nin davacıdan alınmasına, 23/01/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1- Dava, taşıma sözleşmesi nedeniyle cari hesap ilişkisinden doğan alacağın istirdadı amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
2- Somut olayda Alman uyruklu davacı şirket, 2008 yılında davalı şirketin bir süre müvekkili şirketin taşıma işlerini yaptığını, sözleşme ilişkisinin sona ermesi ve hesabın aynı yıl kat edilmesinden sonra taraflar arasında 02.12.2008 tarihli hesap mutabakatı yapıldığını, davalı tarafın fazla ödemeleri iade etmemesi nedeniyle hakkında yapılan icra takibine haksız olarak itiraz etmesi nedeniyle takibin durdurulduğunu, oysa mail yazışmalarında da davalı tarafın borcu ikrar ettiğini ileri sürmüş ve itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
3- Davacı tarafça dosyaya sunulan mail yazışmalarında, “biges.net” adresinden ... tarafından, babasına ithafen davacı tarafa bir çok mail yazışmaları gönderildiği, bunun dışında ...’in babası ...’un da aynı meyanda bir adet yazışmasının bulunduğu, ayrıca davalı taraf şirket kaşesi altında 02.12.2018 tarihli belge ile 24.538 Euro borcun aylık 2.000 Euro taksitlerle davalı tarafa ödenmesinin taahhüt edildiği anlaşılmaktadır.
4- Davalı taraf 14.09.2010 tarihli cevap dilekçesinde, zamanaşımı def’inde bulunmuş, ayrıca 02.12.2008 tarihli borç ikrarını haiz belgeye itirazda bulunmuştur. 16.05.2011 tarihli düplik dilekçesinde ise ayrıca e-posta yazışmalarına da itirazda bulunmuştur.
5- Mahkemece oluşturulan 09.02.2012 tarihli ara kararı ile taraflara ait ticari defterlerin sunulması için inceleme günü olan 26.09.2011 tarihine kadar kesin süre verilmiş, inceleme gününden önce davacı taraf Alman mevzuatına göre tuttuğu tüm muhasebe kayıtlarını dosyaya sunmuş ise de, davalı taraf hiçbir mazeret bildirmeksizin ticari defter ve kayıtlarını sunmamış olup, yeminli mali müşavir ve öğretim üyesi bilirkişi heyetinden alınan 10.04.2012 tarihli raporda, davalı tarafın sürekli oyalama taktiği kullanması nedeniyle zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı, sunulan delil ve belgelere göre davacı tarafın 19.523 Euro alacaklı olduğu rapor edilmiştir.
6- Ticaret sicili kayıtlarına göre, şirketin iki ortağının bulunduğu, 05.03.2010 tarihli kararla, ...’ın 05.03.2010 tarihinde ... isimli şahıstan hisse devir aldığı ve o şahsın bu tarih itibariyle müdürlük görevinin sona erdiği ve 05.03.2020 tarihine kadar şirket müdürü olduğu, hakim ortak ...’ın ise 01.05.2014 tarihine kadar müdürlük görevi ve temsil yetkisinin devam ettiği anlaşılmaktadır.
7- Davalı taraf rapora itirazında, bilirkişilerin görüşlerine ve uzmanlıklarına itirazda bulunmuş, ancak kendi ticari defterlerini sunma girişiminde ve beyanında bulunmamıştır. Bunun üzerine mahkemece 27.06.2013 tarihli celsede, rapora itiraz eden davalı tarafa, mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor almak üzere, 500 TL ücret yatırması, aksi halde ek rapor alınması talebinden vaz geçmiş sayılacağına karar verilmiş, davalı tarafça ücret yatırılmış ve bilirkişiler ek raporlarında, kök raporlarındaki görüşlerini değiştirecek yeni bir veri sunulmadığından, aynı görüşlerini tekrar ettiklerini beyan etmişlerdir.
8- 02.12.2008 tarihli borç ikrarını haiz belge altındaki imzanın, önceki ortak ...’a ait olup olmadığı yönünden grafolog bilirkişiden alınan raporda, imzanın bu kişiye ait olmadığı belirtilmiştir. Oysa şirketin o tarihte ... ve ... isimli iki ayrı temsilcisi ve müdürü olduğu halde bunlardan sadece biri yönünden imza incelemesi yapılması doğru olmamıştır.
9- Mahkemece 14.07.2015 ve 15.10.2015 tarihli celselerde alınan kararda, taraflara yeniden defter ve belgeleri sunmaları için kesin süre verilmiş, sunmadıkları takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacakları ihtarında bulunulduğu halde, ücret yatırması için davacı tarafa süre verilmiş, ancak inceleme gününe kadar davalı tarafça defter ibrazında bulunulmamıştır. Mahkemece buna rağmen davacı tarafa yemin delili hatırlatılmış, davacı taraf ise davalı tarafa yemin teklifinde bulunulmuştur. Davalı şirket temsilcisi ... 24.03.2016 tarihli celsede, davacı şirketin, kendisinin temsilcisi olduğu şirkete hiçbir hizmet vermediğine namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş ve bu nedenle davanın reddine karar verilmiştir.
10- Dava tarihinde yürürlükte bulunan HUMK’nın 202.maddesi “cevap layihasını hasmına tebliğ ettirdikten sonra onun muvafakatı olmaksızın müdafaa sebeplerini tevsi veya tebdil edemez. Ancak ıslah haliyle 186 ncı madde hükmü müstesnadır” şeklindeki uyarınca cevap dilekçesi sunduktan sonra savunmasını değiştiremeyeceği gibi, genişletemez de. Somut olayda, davacı taraf dava dilekçesinde, davalı şirketi temsilen davalı şirket yetkilisi ... ve oğlu ...’in davacı şirket yetkilileri ile e-mail yazışmalarında bulunduğunu ileri sürmüş, davalı taraf ise 02.12.2008 tarihli borç ikrar yazısı altındaki imzayı inkar etmiş, ancak e-mail yazışmalarını inkar etmediği halde, düplik dilekçesinde bu yazışmaları inkar etmiştir. Mahkemece savunmanın genişletilmesine muvafakat olmadığı için sonraki inkarın dikkate alınmaması gerektiği halde, şirket bilgisayarlarında inceleme dahi yapılmaksızın ve bu hususlar araştırılmaksızın davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
11- İlk bilirkişi raporu için taraflara ticari defter ve kayıtlarını sunması için kesin süre verilmiş, davacı taraf kendi elinde olan ve Alman Kanunlarına göre tutulmuş muhasebe kayıtlarını dosyaya sunduğu halde, davalı taraf hiçbir defter, kayıt ve ticari yazışma dosyalarını sunmadığı için davacı taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşmuş ve mevcut kayıtlar uyarınca bilirkişi rapor ve ek raporunda davacı tarafın haklı olduğu zikredilmesine rağmen bu raporlar hiç tartışılmaksızın davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
12-Taraflar arasında ticari ilişkinin olup olmadığı ancak davalı tarafın sunacağı ticari defter ve kayıtlarla ispat edileceği için, menfi vakıayı ispat yükü davalı tarafta olduğu halde, ikinci rapor sırasında bilirkişi ücretinin davacı tarafa yüklenmesi doğru olmamış, davalı taraf kesin mehile rağmen ticari defter ve kayıtlarını sunmadığı halde, rapor alınması zayit olacağı halde, menfi vakıayı ispat yükü kendisinde olmayan davacı tarafın davayı ispat edememiş sayılmasına ve yemin deliline zorlanması da doğru olmamıştır. Dairemizin yerleşik kararlarına göre, başkaca delillerle ispat edilmiş vakıalar yönünden, tarafın yemin deliline zorlanması da keza doğru olmamış ve mevcut delillere göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, Daire çoğunluğu tarafından, davanın reddine dair, yerel mahkeme kararının bozulmasına dair temyiz ilamının karar düzeltme aşamasında kaldırılarak hükmün onanmasına karar verilmesini doğru bulmuyorum.