20. Hukuk Dairesi 2018/5131 E. , 2018/7099 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 06/11/2018 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ve duruşma talebinde bulunan davalı Hazine vekili Av.... ile karşı taraftan davacılar ... ve Arkadaşları vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, 08/09/2009 havale tarihli dava dilekçesi ile davacılar murisine ait ... köyü 3707 parsel sayılı taşınmazın, Hazine tarafından açılan dava sonucunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/309-1997/255 E.K. sayılı kararı ile tescil harici bırakılmasına karar verildiğini, Türk Medeni Kanunun 1007. maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğunun düzenlendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000.-TL"nin mahkemenin iptal tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, daha sonra 13/05/2014 tarihli harçlandırılmış dilekçesi ile dava değerini 3.230.239,60.-TL olarak ıslah etmiştir.
Mahkemece, önce 10 yıllık hakdüşürücü süre geçtikten açılmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacıların temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 02/11/2011 gün 9187-11222 sayılı kararıyla "zamanaşımının başlangıcının asliye hukuk mahkemesinin 1990/309-1997/255 E.K. sayılı kararının kesinleştiği 14/09/1999 tarihi olması gerektiği ve buna göre davanın 10 yıllık sürede açıldığı, bu nedenle işin esasına girilerek, arsa veya arazi olmasına göre değerinin tespit edilmesi, üzerinde bina var ise ne zaman yapıldığının ve kişinin iyiniyetli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği" gerekçesiyle hüküm bozulmuş, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulü ile 3.230.239,60.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara miras payları oranında ödenmesine karar verilmiş, hükmün davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 24/01/2017 tarih ve 2015/8405-2017/382 E.K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Mahkemece çekişmeli taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, dava tarihi itibarıyla emsal satış yöntemine göre hesaplanan değeri dikkate alınmak suretiyle karar verilmiştir.
Kural olarak; 6098 sayılı Borçlar Kanununun 49. ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklanan tazmini sorumluluk, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte doğar ve zamanaşımı süresi başlar. 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesinde düzenlenen objektif
(kusursuz) sorumluluk halinin varlığının kabulünde; tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararların karşılanması amacını güden Devletin tazmini sorumluğu ise; mülkiyetin sona ermesi veya mülkten yararlanma hakkına açık ve kesin müdahalenin gerçekleştiği; somut olayda, taşınmazın kumluk olması nedeniyle tespit harici bırakılması kararının kesinleştiği tarihte başlar.
Tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin tespiti olup, arazi niteliğindeki taşınmaz; başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
Çekişmeli taşınmaz kumluk olması nedeniyle tespit harici bırakılmış olup, belediye başkanlığından gönderilen yazıda, taşınmazın imar planı içinde, meskun mahal dışında kaldığı ve belediye hizmetlerinden faydalanmadığı bildirilmiş, mahkemece tek inşaat mühendisinden rapor almak suretiyle karar verilmiştir ki; bu durum da Kamulaştırma Kanununun 15. madde hükmüne aykırıdır.
O halde; öncelikle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinde ve ilgili yönetmeliğinde belirtilen yönteme göre ve ayrıca 11/03/1983 tarih, 1983/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 17/04/1998 tarih ve 1996/3 E. - 1998/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararındaki ölçütler çerçevesinde; taşınmazın niteliği belirlenmeli, kumluk alan içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ya da olumsuz etkileri, taşınmazın arsa olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışılmalı, taşınmazın niteliğine göre 3 kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılmalı, arsa ise değerlendirme tarihi itibariyle dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, satışına ilişkin belgeler ilgili tapu müdürlüğünden; Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri de ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın emsal taşınmazlara göre eksik veya üstünlüğü yönünden rapor alınmalı, arazi ise net gelir esasına göre değer tespit edilmelidir.
Ayrıca, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı kararına göre bozmadan sonra ıslah suretiyle talep sonucunun arttırılması mümkün değildir. Bu husus 06/05/2016 gün ve 2015/1 E. - 2016/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de tespit edilmiştir. Bu nedenle, mahkemece bozma kararından sonra verilen 13/05/2014 tarihli ıslah istemine göre artırılan bedel üzerinden karar verilmesi de doğru bulunmamıştır” denilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu; davanın kısmen kabulü ile; 10.000,00.-TL tazminatın 08/09/2009 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile davalıdan tahsili ile Adana 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/870 E. - 2000/952 K. sayılı veraset ilamındaki payları oranında davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.180,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 97.402,40.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından vekalet ücretine, davalı Hazine tarafından ise esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak karar verilmişse de bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; davacıların murisi adına paylı olarak kayıtlı olan taşınmazın tapu kaydı asliye hukuk mahkemesinin 1990/309 E. - 1997/255 K. sayılı ilamla iptal edilmiş ve bu kararın kesinleştiği tarihte davacının zararı doğmuştur. Tapu iptal kararının kesinleştiği tarih itibari ile dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ve bu tarih itibari ile taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi gerekirken mahkemece taşınmazın vasfını belirlemeye yönelik yapılan araştırmada kesinleşme tarihi belirtilmediğinden taşınmazın o tarih itibar ile bilirkişilerin kabul ettiği gibi arsa vasfında olup olmadığı netleşmemiştir.
Hükme esas olan ve bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmazın arsa vasfında olduğu belirtilmiş ve buna gerekçe olarak dava konusu taşınmaza yakın konumda bulunan 3250 ada 5 parsel sayılı taşınmaza ilişkin görülen davada Yargıtay tarafından bu taşınmazın arsa vasfında kabul edilerek değer belirlenmesi gerektiğinin belirtildiği iddia edilmiş ise de; o taşınmazın hangi tarih itibari ile arsa vasfında kabul edildiği bilinmediğinden bilirkişilerce belirtilen gerekçe yerinde değildir ve denetlenememektedir.
Kaldı ki taşınmaz tapu iptal kararının kesinleştiği tarih itibari ile arsa vasfında olsa dahi bilirkişilerce somut emsal olarak incelenen taşınmazın satış tarihi 2009 olup, değerlendirme tarihinden sonra yapılan satışın somut emsal olarak incelenmesi ve taşınmazın dava tarihi itibari ile değerinin belirlenmesi doğru değildir.
O halde öncelikle dava konusu taşınmazla ilgili tapu iptal kararının kesinleştiği tarih itibari ile vasfının doğru olarak belirlenmesi gerekir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değerleri ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun da denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın
niteliği arazi olarak belirlenir ise arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerlendirme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir.
Somut olayda, yukarıda açıklandığı şekilde araştırma yapılmamış ve taşınmazın gerçek değeri tapu iptal kararının kesinleşme tarihi itibari ile belirlenmemiştir.
Ayrıca, bozmadan sonra yapılan ıslaha değer verilemeyeceğinden dava dilekçesinde belirtilen değer doğrultusunda karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Ancak ıslah dilekçesine değer verilmediği halde hüküm kurulurken ıslah dilekçesinde belirtilen değer dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne ve fazlaya ilişkin talebin reddedine karar verilmesi ve ıslah dilekçesinde belirtilen değer üzerinden Hazine lehine nisbi vekalet ücretine hükmedilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacıların ve davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay"daki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1.630,00.-TL vekalet ücretinin taraflara karşılıklı olarak verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/11/2018 günü oy birliğiyle karar verildi.