8. Hukuk Dairesi 2014/25436 E. , 2015/9566 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
..... ve müşterekleri ile Hazine ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 26.12.2013 gün ve 202/372 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.04.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden ..... bizzat geldi. Başka kimse gelmedi. Karşı taraftan Hazine vekili Av. .....geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar..... mirasçıları .... ve müşterekleri vekili, dava konusu 286 ada 20 parselde kayıt maliki olarak ... kızı ... ve ... adına görünen 1/4"er paya ilişkin tapu kayıtlarının TMK"nın 713/2. maddesi gereğince hukuki değerini yitirdiğini açıklayarak, ... ve .... adına kayıtlı paylara ait tapu kaydının iptali ile davacılar adına tescilini istemiş, yargılama sırasında davacıların haklarını .... "e sattıklarını bildirmesi üzerine, davaya davacı .... vekili olarak devam ederek, iptal edilecek paylara ait tapu kayıtlarının .... adına tescilini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili, TMK"nın 713. maddesinde yazılı kazanma koşullarının oluşmadığını, taşınmaz üzerindeki evin uzun seneler önce yıkıldığını, terkedildiğini, davacı tarafça kullanılmadığını, TMK"nın 588.maddesine göre bu tür yerlerin Hazineye geçmesi gerektiğini, davalı Belediye vekili ise davada Belediyenin taraf sıfatı olmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuşlardır.
Davaya yargılama sırasında dahil edilen .... mirasçıları ise dava konusu payların davacı Tahsin adına tesciline diyecekleri olmadığını bildirmişlerdir.
Mahkemece, davalı .... Belediyesi aleyhine açılan davanın pasif dava ehliyeti yokluğundan, diğer davalılar aleyhine açılan davanın ise 4721 sayılı Yasa"nın 713/2. maddesindeki şartların oluşmamış olması nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı Tahsin vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kazanmayı sağlayan zilyetlik, TMK"nun 713/2. fıkrasında açıklanan "tapu kütüğünden maliki kim olduğu anlaşılamayan" ve "tapu malikinin 20 yıl önce ölmüş olması" hukuki nedenlerine dayalı olarak açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
1- Davada TMK"nun 713/2 maddesine dayanılarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulduğuna göre, bu tür davalarda, davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölmüşse mirasçılarına yöneltilmesi gerekli olup kayıt malikinin veya mirasçılarının belirlenememesi halinde TMK"nun 501. maddesi uyarınca son mirasçının Hazine olması, ayrıca tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olması nedeniyle Hazine"nin davada taraf sıfatını alması gerekir. Bu sebeple dayanılan sebepler ve dosya kapsamına göre Hazineye karşı dava açılması yerinde ise de ... Belediyesinin davalı olarak davada yer alması doğru değildir. Mahkemenin Belediye ile ilgili verdiği husumetten red kararı doğrudur.
2- Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK"nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir.
Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK"nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca "tapu kütüğünde malik; sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir.
Somut olaya gelince; dava konusu 286 ada 20 parsele ait tapu kaydı ve tapulama tutanağının incelenmesinde, taşınmazın 13.10.1941 tarih 16 ve T.sani 303 tarih 145,146,148 ve 149 sıra sayılı tapu kayıtları uygulanmak suretiyle 18/36 payın ... oğlu...., 9/36"şar payın ise ... kızı ... ile ... kızı ... adlarına 28.08.1950 tarihinde tespit edildiği ve itiraz edilmeksizin 22.11.1950 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edildiği anlaşılmıştır. Tapulama çalışmalarında dava konusu taşınmazların edinme sütununda ise, "tamamı 64 hisse itibarıyla 32 hissesi ... oğlu ... oğlu ..."nın iken mustafa"nın 35 sene evvel vefatı ile evlatları ..., ... ve ... ile karısı ..."yı ve...."nın da 337 de ölümü ile evlatları adı geçenleri terk etmiş olup bu suretle namlarına bedel intikal ... asaleten ve ..."in ankara ikinci noterliğinden verdiği 16.8.1941 gün ve 7285/227 sayılı vekaletname ile mezun vekili muakkip hüsnü tümer bilvekale hisselerini ikiyüz liraya hissedar kardeşleri ..."e satmaları ile tescil edildiği" nin belirtildiği görülmüştür.
Dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler, tapulama sırasında uygulanan tapu kayıtları, tapulama tutanağındaki açıklamalar ve az yukarıda açıklanan ilkeler karşısında tapuda 9/36"şar pay maliki görünen ... kızı ... ve ... kızı ... bilinmeyen kişilerden olmayıp, tanınan ve bilinen kişiler oldukları anlaşılmaktadır. Kayıt malikinin veya mirasçılarının ve bunların adreslerinin bilinmemesi, tanınmamaları, kendilerine tebligat yapılamamış olması, o kişinin bilinmeyen kişi olarak nitelendirilmesini gerektirmez. Bu bakımdan dayanılan "tapu kütüğünden maliki kim olduğu anlaşılamayan" sebebi yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik görülmemiştir.
3- Davada ayrıca TMK"nın 713/2. maddesinde yazılı "ölüm" sebebine de dayanıldığı görülmektedir. Bilindiği üzere, TMK"nun 713/2.maddesindeki ölüm nedeni Anayasa Mahkemesi"nin 27.03.2011 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 17.03.2011 tarih 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı ilamı ile iptal edilmişse de, Dairenin sapma göstermeyen uygulamalarında, Anayasa Mahkemesi"nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği, 17.03.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğu kabul edilmektedir. Bu durumda Mahkemenin Anayasa Mahkemesi kararından hareketle verdiği red kararı yerinde değildir.
Diğer yandan yargılama sırasında Mahkemece davacı tarafa verilen süre üzerine, davacı vekilinin açtığı dava sonunda ... kızı ... isimli kişiye ait mirasçılık belgesi çıkartılarak, mirasçıları davaya dahil edilmiş ise de, ... isimli kişinin kayıt maliki ... kızı ... olup olmadığı konusunda tereddüt bulunmaktadır. Tapu kaydında ... kızı ..."nin kardeşi olarak ... bulunmakta ise de, mirasçılık belgesi çıkartılan ... isimli kişinin bu isimde bir kardeşi olmadığı gibi dayanak tapu kayıtlarındaki açıklamalar ile ...."ye ait nüfus kayıtlarındaki bilgiler de birbiri ile uyum göstermemektedir. Ayrıca diğer pay maliki ... kızı ..."ye ait mirasçılık belgesi de dosyada bulunmamaktadır.
Somut olayda, tapuda pay maliki görünen ... kızı ... ile ... kızı ..."nin 9/36"şar pay sahibi oldukları, ancak bu maliklerin ölü olup olmadıklarının bilinmediği, mirasçılarının bulunup bulunmadığının da tereddüte yer bırakmayacak şekilde araştırılmadığı ve kayıt maliklerine ait mirasçılık belgelerinin de temin edilmediği belirlendiğine, kayıt maliklerinin, hiç mirasçı bırakmadan ölmüş olmaları halinde TMK"nun 501. maddesi uyarınca son mirasçının Devlet (Hazine) olacağı gözetildiğinde, yukarıdaki açıklamalar karşısında, öncelikle kayıt maliklerinin hasımlı mirasçılık belgelerinin (hasım Hazine olacak şekilde) alınması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, maliklerin mirasçılık belgeleri alındığında ve mirasçılarının da olduğu anlaşıldığı takdirde davanın mirasçılarına yöneltilmesi, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması, hiç mirasçı bırakmadan ölmüş iseler bu durumda TMK"nun 501. maddesinin göz önünde tutulması gerekmektedir. TMK"nun 713/2. fıkrası gereğince açılan davalar, kamu düzeni ağırlıklı davalar olup bir bakıma mahkemece res’en araştırma ve inceleme yapma zorunluluğu vardır. Açıklanan nitelikleri itibariyle bu davaların kayıt maliklerine kayyım atanmak suretiyle yürütülmeleri olanaklı bulunmamaktadır, Daire ve Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. Bu şekilde inceleme ve araştırma yapılarak taraf teşkilinin sağlanması, oluşacak duruma göre taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir hukum kurulması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle dayanılan "ölüm" nedeni bakımından davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile bu sebebe yönelik olarak hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 28.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.