17. Ceza Dairesi 2019/13109 E. , 2019/15268 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
Suça sürüklenen çocuk ..."nin nitelikli hırsızlık suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/2-h, 31/3 ve 62. maddeleri gereğince 2 yıl 8 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Küçükçekmece 2. Çocuk Mahkemesinin 20/11/2018 tarihli, 2018/101 Esas, 2018/574 Karar sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 15/10/2019 tarihli ve 94660652-105-34-2159-2019-Kyb sayılı “Kanun Yararına Bozma” talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/04/2019 tarihli ve 2019/35153 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İstem yazısında;
“5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, somut olayda, suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı 05/02/2014 tarihinde işlediği hırsızlık suçu nedeniyle 18/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 62. maddesi ile değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/2-h maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiği, suça sürüklenen çocuğun anılan Kanun ile değişiklik öncesi yürürlükte ve lehe olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/1-b maddesi gereğince cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 tarihli ve 3-2 Esas ve Karar sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarihli ve 2/29-56 Esas ve Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
CMK’nin 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde, hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu, başvurunun yapılacağı merci, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir tereddüte yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık aynı kanunun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya hatalı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır. CMK"nın 264. maddesinde ise, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda kanun yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merci tarafından, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre tebligatın, öncelikle muhatabın beyan ettiği, en son adrese yapılması, bu adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip, bu adrese tebligatın yapılması, bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres esas alınarak, Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun"un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek merci tarafından, tebligata, Tebligat Kanunu"nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerekmektedir.
Ancak kendisine tebligat yapılacak tutuklu veya hükümlü tebligat tarihinde cezaevindeyse bu durumda tebligatın 5271 sayılı CMK’nin 35. maddesine göre yapılması gerekmektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların Açıklanması Ve Tebliği" başlıklı 35. maddesi ise;
"1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.
2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, (…) (1) hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. (1)
3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır." biçimindedir.
İnceleme konusu somut olayda:
Suça sürüklenen çocuk ...’nin müdafiinin bulunmadığı, 20.11.2018 tarihli hükmün suça sürüklenen çocuğun yokluğunda verildiği, anılan kararın 05.12.2018 tarihinde suça sürüklenen çocuğun bilinen son adresine tebliğe çıkarıldığı ancak muhatabın adreste tanınmadığından bahisle tebligatın bila ikmal iade edildiği, akabinde 31.12.2018 tarihinde suça sürüklenen çocuğun MERNİS adresi olduğu belirtilen adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapıldığı fakat UYAP’tan yapılan araştırmada 31.12.2018 tarihinde suça sürüklenen çocuğun başka suçtan Dalaman Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda hükümlü olarak bulunduğunun tespit edildiği, ceza infaz kurumunda bulunan suça sürüklenen çocuğa CMK’nin 35. maddesine göre tebligat yapılmadığı, 31.12.2018 tarihinde yapılan tebligatın usûlsüz olduğu, dolayısıyla kararın usulüne uygun kesinleşmediği belirlenmekle;
İkincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna ancak hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde başvurulabilmesi karşısında; öncelikle 20.11.2018 tarihli kararın usulüne uygun olarak suça sürüklenen çocuğa tebliğ edilmesi ve istinaf kanun yoluna başvurulması halinde gereğine tevessül edilmesi, istinaf kanun yoluna başvurulmaması halinde ise, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 15/10/2019 tarihli ve 94660652-105-34-2159-2019-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/04/2019 tarihli ve 2019/35153 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesine konu hukuka aykırılık açısından yeniden kanun yararına bozma talebinde bulunulması gerekmektedir.
SONUÇ VE KARAR:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden, açıklanan nedenle, anılan hususlara yönelik kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 03/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.