14. Hukuk Dairesi 2018/1769 E. , 2018/6807 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : ... vd.
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.10.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve taşınmazın mera olarak sınırlandırılması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 21.12.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili, asıl ve birleşen davada 2004 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 101 Ada 110, 111 parsel, 110 Ada 41 parsel ve 106 ada 20, 21 parsel sayılı taşınmazların tarla ve çayır niteliğiyle davalılar adına tescil edildiğini, bu taşınmazların mera parseli içerisinde kaldıklarını, meraların kamu malı olup zilyetlikle kazanılamayacaklarını, taşınmazların davalı adına yazılmasının hukuka aykırı olduğunu; ayrıca, davalı adına zilyetlik nedeniyle yapılan tespitin 100 dönümü aştığını, tapu kaydının iptal edilerek taşınmazın mera niteliğiyle Hazine adına tescilini istemiştir.
Davalılardan ... vekili davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine karar verilmiş; hüküm Dairemizce taşınmazın meralık niteliğinin yeteri kadar araştırılmadığından söz edilerek eksik inceleme nedeniyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulmuş, mahallinde yeniden keşif yapılmış ve yine asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tapu iptali ve taşınmazın mera olarak sınırlandırılması istemine ilişkinidir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Çayır ise taban suyunun yüksek bulunduğu veya sulanabilen yerlerde biçilmeye elverişli, yem üretilen ve genellikle kuru ot üretimi için kullanılan yerdir. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi, aidiyetin tespiti, sınırlandırılması davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Dava konusu 110, 111, 41 parseller tarla niteliğiyle 20 ve 21 parseller ise çayır niteliğiyle zilyetliğe dayalı olarak davalılar adına tescil edilmiştir. Dava konusu taşınmazların özel nitelikteki çayır mı, kamu malı niteliğinde çayır mı yoksa mera niteliğinde mi, tarım arazisi niteliğinde mi olduğu ayrıntılı olarak tespit edilmemiş, sınırdaki mera parseli ile toprak yapısı ve özellikleri bakımından farklı olup olmadığı konusunda uzman görüşü alınmamıştır. Bu durumda mahkemece, dava konusu yere ilişkin en eski tarihli hava fotoğrafları, memleket haritaları getirtilmeli, mahallinde yapılacak keşifte komşu köylerden yaşlı, yöreyi iyi bilen yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları, tespit bilirkişileri, ziraat, jeoloji ve harita mühendisleri eşliğinde yeniden keşif yapılmalı, varsa komşu taşınmaz dayanak kayıtları uygulanmalı, hava fotoğrafları ve memleket haritaları jeodezi ve fotogrametri uzmanına incelettirilerek taşınmazın geçmişteki niteliği ve hali hazır niteliği konusunda, sınırdaki mera ile ayırıcı unsurlar bulunup bulunmadığı hususlarında görüş alınmalı, fen bilirkişisinden keşfi incelemeye elverişli rapor alınmalı, 3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki sınırlamalar da dikkate alınarak, tüm deliller değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmelidir. Noksan inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.