Esas No: 2019/12443
Karar No: 2019/15262
Karar Tarihi: 03.12.2019
Hırsızlık - Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2019/12443 Esas 2019/15262 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
Hükümlü ...’nın, elektrik enerjisi hırsızlığı suçundan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 492/2, 522 ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun"un 4. maddeleri uyarınca 960.000.000 Türk Lirası ağır para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/02/2005 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı kararının kesinleşmesini müteakip hükümlü ...’nın uyarlama yargılaması yapılması talebinin reddine ilişkin Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/04/2018 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı ek kararı ile adli sicil arşiv kaydının silinmesi talebinin kabulü ile arşiv kaydının silinmesine dair Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/10/2018 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı ek kararına karşı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 02/10/2019 tarihli ve 94660652-105-06-8400-2019-KYB sayılı “Kanun Yararına Bozma” talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başavcılığının 09/10/2019 tarihli ve 2019/96957 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İstem yazısında;
“1- Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/04/2018 tarihli ve 2003/1319 esas, 2005/83 sayılı ek kararı yönünden;
05/07/2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun"un 82. maddesi ile elektrik hırsızlığını düzenleyen 5237 sayılı Kanunun 142/1-f bendi yürürlükten kaldırıldığı, aynı Kanun’un 83. maddesi ile 5237 sayılı Kanunun 163. maddesine eklenen 3. fıkra ile elektrik hırsızlığı suçunun karşılıksız yararlanma suçu olarak düzenlendiği, dolayısıyla 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme karşısında, önceki ve sonraki temel ceza kanunlarının ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle lehe kanunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesinde,
2- Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/10/2018 tarih, 2003/1319 Esas ve 2005/83 sayılı ek kararı yönünden;
Karar tarihinden önce 11/04/2012 tarihli ve 28261 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6290 sayılı Adlî Sicil Kanunu ile Sporda Şiddet ve Düzensizliğini Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 2. maddesi ile değiştirilen, 5352 sayılı Kanun"un 12. maddesinin 1. fıkrası (b) bendi ile arşiv kayıtlarının silinmesi koşullarının yeniden düzenlendiği ve yapılan değişiklikle arşiv kayıtlarının silinmesi işleminin Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce yapılacağının hükme bağlandığı nazara alındığında, 11/04/2012 tarihinden itibaren adlî sicil ve arşiv kayıtlarının silinmesi işleminin münhasıran Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal değerlendirme:
1- İhbarnamedeki (1) numaralı bozma istemi açısından:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 15.11.2018 tarihli, 2015/13-442 Esas, 2018/533 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından kesinleşmiş hükümlerde lehe yasanın uygulanmasına ilişkin uyarlama yargılamasının niteliği üzerinde durulmasında da yarar bulunmaktadır.
Ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 2. maddesinde;
“İşlendiği zamanın kanununa göre cürüm veya kabahat sayılmayan fiilden dolayı kimseye ceza verilemez. İşlendikten sonra yapılan kanuna göre cürüm veya kabahat sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz. Eğer böyle bir ceza hükmolunmuşsa icrası ve kanunî neticeleri kendiliğinden ortadan kalkar.
Bir cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise failin lehinde olan kanun tatbik ve infaz olunur.”,
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesinde ise;
1- İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanunî neticeleri kendiliğinden kalkar.
2- Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.
3- Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.
4- Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.”,
Şeklinde düzenlenmiştir.
Her iki maddede de; ceza hukukunun en önemli ilkesi olan, ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması, “Geçmişe etkili uygulama” veya “Geçmişe yürürlük” ilkesine yer verilmiştir.
Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren yasa, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınacaktır.
Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda; “Adli para cezasını öngören yasanın, hapis cezasını kabul eden yasaya göre”, aynı nev’i ceza içeren yasalardan; “Üst sınırların aynı olması hâlinde alt sınırı az olan yasanın”, “Alt sınırları aynı olması hâlinde üst sınırı az olan yasanın” “Alt ve üst sınırlarının farklı olması durumunda ise üst sınırı az olan yasanın” lehe olduğu kabul edilmektedir.
Lehe yasanın tespiti açısından bu ölçütlere yeni kriterler eklenmesi yönündeki görüş ve uygulamalar, öğreti ve yargısal kararlara da konu olmuş, değişen ceza mevzuatı karşısında dahi hâlen geçerliliğini koruyan 23.02.1938 tarihli ve 23–9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, “Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin farklı olması hâlinde, her iki yasanın birbirine karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki yasaya göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı” şeklinde, lehe yasanın tespitinde başvurulacak yöntem belirtilmiştir.
Öğretide de anılan İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilke benimsenerek, uygulanma olanağı bulunan tüm yasaların leh ve aleyhteki hükümleri birlikte ele alınarak somut olaya göre sonuçlarının karşılaştırılması gerekeceği ve sonunda fail bakımından daha lehe sonuç veren yasanın belirlenip hükmün buna göre verileceği görüşleri ileri sürülmüştür. (S. Dönmezer–S. Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, c. 1, 11. Bası, s. 167; S. Dönmezer, Genel Ceza Hukuku Dersleri, s. 64; M. E. Artuk- A. Gökçen– A. C. Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, c. 1, s. 221)
Hukukumuzda lehe yasanın tespiti yöntemine ilişkin herhangi bir pozitif hukuk normunun bulunmaması nedeniyle, lehe yasa, 1412 sayılı CMUK"un, mahkûmiyet hükmünün yorumunda doğan tereddüdün giderilmesi bakımından hâkimden karar istenmesi yöntemini düzenleyen 402. maddesi uyarınca yapılmakta iken, her ikisi de 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 04.11.2004 tarihli ve 5252 sayılı Kanun"un 9. maddesi ile 13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 98 vd. maddelerinde, lehe yasanın saptanması ve uygulanmasında başvurulacak yöntemle ilgili ayrıntılı hükümler getirilmiştir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 98. maddesinin birinci fıkrasında; “Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.” hükmüne yer verilmiş, aynı Kanun"un 101. maddesinde ise, cezanın infazı sırasında, 98 ilâ 100. maddeler gereğince mahkemeden alınması gereken kararların duruşma yapılmaksızın verileceği ve bu kararların itiraza tabi olacağı belirtilmiştir. Görüldüğü gibi, 5275 sayılı Kanun"un 98. maddesi, herhangi bir ceza normunun, hükmün kesinleşmesinden sonra değişmesi hâlinde yapılacak uyarlama yargılamasına ilişkin genel bir düzenlemeyi içermektedir.
5252 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun"un “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlıklı 9. maddesinin üçüncü fıkrasında ise; “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu maddeyle, bir kanunun tamamen yürürlükten kaldırılıp yerine başka bir kanunun yürürlüğe girmesinden sonra lehe olan kanunun tespiti bakımından, sabit kabul edilen olaya, suçtan önceki ve sonraki kanunların ilgili tüm hükümlerinin birbirine karıştırılmaksızın bir bütün hâlinde uygulanıp ayrı ayrı sonuçlar belirlenmesi ve bunların karşılaştırılması gerektiği yönünde özel bir düzenleme yapılmıştır. Ancak bu karşılaştırmada, hükmün tesisi aşamasında uygulanması gereken normlarla, hükmün infazına ilişkin normlar birlikte değil, ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Bu değerlendirmede hüküm tesisi aşamasında uygulanması gereken düzenlemelerin aynı kanun kapsamında bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, sadece bir kanun değil bir müesseseyle ilgili düzenlemelerin yer aldığı kanunlar birlikte değerlendirilecektir.
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulu’nun 27.12.2005 tarihli ve 162-173 sayılı kararında belirtildiği üzere, sonradan yürürlüğe giren kanunun, suçun unsurlarını değiştirmesi, suça etkili hâlleri yeniden düzenlemesi, ceza miktarlarını öncekinden farklı alt ve üst sınırlar arasında belirlemesi gibi durumlarda, kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bakımından doğuracağı sonucun bir mahkeme kararı ile saptanması gerekir. Bu durumda “Mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması” veya kısaca “Uyarlama yargılaması” denilebilecek bir yargılama faaliyetine ihtiyaç vardır. Her yargılama faaliyeti gibi bu da bir davanın varlığını gerektirir.
Bu yargılama gerçekleştirilirken, herhangi bir inceleme ve araştırma yapılması, kanıt toplanması veya takdir hakkının öncekinden farklı biçimde ve kanunda öngörülen alt sınırın üzerinde ceza tayin edilerek kullanılması söz konusu ise ya da cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin bir hükmün uygulanması olanağı sonraki kanun ile doğmuşsa, kanun koyucunun “Derhal uygulanabilirlik” kavramıyla amaçladığının dışında kalan bu gibi hâllerde yargılamanın duruşmalı yapılması zorunludur. Bunun dışındaki hâllerde ise evrak üzerinde inceleme yapılarak karar vermek olanaklı hâle gelebilecektir.
Ancak duruşma açılarak yargılama yapılsa da, bu yargılama, sonraki kanunun lehe hükümlerinin saptanması ve uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesi ile sınırlı ve kendine özgü talî bir yargılama olup uyarlama yargılamasında önceki karar dışına çıkılamayacak, kesinleşen karardaki suça konu sabit eyleme uygulanma olanağı bulunan yeni kanundaki hükümler bütünüyle tatbik olunduktan sonra yeni kanunun lehe sonuç doğurduğunun saptanması hâlinde, hükümlünün bu sonuçtan faydalanması için infaza konu olabilecek nitelikte bir hüküm kurulmasıyla yetinilecektir.
Uyarlama yargılaması, ister 5252 sayılı Kanun"un 9. maddesine, isterse 5275 sayılı Kanun"un 98. maddesine göre yapılsın, yargılama sonucunda verilen karar esas itibarıyla infazı ilgilendiren ve etkileyen bir karar niteliğindedir. Uyarlama yargılamasının 5275 sayılı Kanun"un 98. maddesi uyarınca yapıldığı hâllerde verilen karar aynı Kanun"un 101. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna; 5252 sayılı Kanun"un 9. maddesine göre yapıldığı hâllerde ise, bu Kanun"da açık bir hüküm bulunmaması nedeniyle genel hükümler uygulanmak suretiyle temyiz yasa yoluna tabi olacaktır. 5252 sayılı Kanun"un 9. maddesinin uygulandığı hâllerde hükmün temyiz yasa yoluna tabi olması, verilen kararın infaza ilişkin bir karar olma niteliğini değiştirmeyecektir.
05/07/2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 82. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun elektrik hırsızlığını düzenleyen 142/1-f maddesinin yürürlükten kaldırılmıştır. 6352 sayılı Kanun"un geçici 2. maddesinin 1. ve 2. fıkra hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, şikayetçi kurumun zararının tazmin edilmesi durumunda sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.
Bu husus Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun aşağıda özetlenen kararları ile de açıklığa kavuşturulmuştur.
15.03.2016 tarihli, 2014/409 Esas, 2016/124 karar sayılı karar ile suçtan kaynaklanan zarar miktarının hesaplanarak makul bir süre içinde zararı ödediği takdirde ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine ilişkin tebligat gerektiği,
07.11.2017 tarihli, 2017/968 Esas, 2017/460 Karar sayılı ve 21.11.2017 tarihli, 2017/387 Esas, 2017/489 Karar sayılı kararlarda da bilirkişi marifetiyle belirlenecek zararı ödemesi için sonuçları da hatırlatılarak mahkemece makul bir süre verilmesi gerektiği,
13.12.2018 tarihli, 2017/388 Esas, 2018/36 Karar sayılı kararda sayaç olmaksızın kablo uçlarını birleştirmek suretiyle kaçak elektrik kullanma sebebiyle bilirkişi tarafından tespit edilecek "CEZASIZ" kaçak kullanım bedeline ilişkin zararı mahkemece belirlenecek makul süre içinde ödediği takdirde cezaya hükmolunmayacağına dair bildirimde bulunulması gerektiği,
27.11.2018 tarihli, 2017/318 Esas, 2018/578 Karar sayılı karara konu sayacın iletim mandalını düşürerek elektrik kullanımı hakkında keşif sonrası bilirkişi raporu ile tespit edilen ‘CEZASIZ’ kaçak kullanım bedeline ilişkin zararın mahkemece belirlenecek makul bir süre içinde ödenmesi halinde hakkında cezaya hükmolunmayacağına ilişkin sanığa bildirimde bulunulması, ödeme yapılmaması halinde sabit olan karşılıksız yararlanma suçundan sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken yasal sonuçları da hatırlatılmak suretiyle herhangi bir bildirim yapılmadan ve suçun işlendiğinin sabit olmadığı şeklindeki gerekçeyle beraatine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır şeklinde karara bağlanmıştır.
2- İhbarnamedeki (2) numaralı bozma istemi açısından:
3682 sayılı Kanunun “Adli Sicildeki Kaydın Çıkartılması” başlıklı 8. maddesinde,
“Cezanın çekildiği veya ortadan kalktığı veya düştüğü tarihten itibaren;
a) Kabahatten mahkumiyet halinde, diğer bir cürüm veya kabahatten dolayı bir yıl içinde,
b) Basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma ve dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile beş yıldan fazla ağır hapis ve hapis cezasına mahkumiyetler on yıl içinde,c) Beş yıl veya daha az ağır hapis veya hapis veya ağır para cezasına mahkumiyet halinde diğer bir cürümden dolayı beş yıl içinde,
d) (b) bendindeki suçlara mahkumiyetlerin; suçu işlediği zaman onsekiz yaşını doldurmamış olan küçükler hakkında verilmesi halinde diğer bir cürümden dolayı beş yıl içinde,
e) (c) bendindeki suçlara mahkumiyetlerin suçu işlediği zaman onsekiz yaşını doldurmamış olan küçükler hakkında verilmesi halinde diğer bir cürümden dolayı iki yıl içinde,
Evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya veya daha ağır bir cezaya mahkum olunmadığı takdirde ilgilinin, Cumhuriyet savcısının veya Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veya talep edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesince duruşma yapılmaksızın adli sicildeki kaydın çıkartılmasına karar verilir. Ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı hallerde ise, bu tarih esas alınır. Bu kararların bir örneği Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne gönderilir.
Kanunlarda yapılacak değişiklikler sonucu suç olmaktan çıkarılan veya idari nitelikte cezaya dönüştürülen suçlarla ilgili bilgiler Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce resen adli sicil kayıtlarından çıkartılır.” hükümlerine yer verilmiştir.
5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu"nun “Adli sicil ve arşiv bilgilerinin silinmesi” başlıklı 12. maddesinde; "(1) (Değişik: 5/4/2012-6290/2 md.) Arşiv bilgileri;
a) İlgilinin ölümü üzerine,
b) Anayasanın 76 ncı maddesi ile Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunlarda bir hak yoksunluğuna neden olan mahkûmiyetler bakımından kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren;
1.Yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı alınması koşuluyla onbeş yıl geçmesiyle,
2.Yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı alınması koşulu aranmaksızın otuz yıl geçmesiyle,
c)Diğer mahkûmiyetler bakımından kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren beş yıl geçmesiyle, tamamen silinir.
(2) Fiilin kanunla suç olmaktan çıkarılması halinde, bu suçtan mahkûmiyete ilişkin adlî sicil ve arşiv kayıtları, talep aranmaksızın tamamen silinir.
(3) Kanun yararına bozma veya yargılamanın yenilenmesi sonucunda verilen beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının kesinleşmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararına ilişkin adlî sicil ve arşiv kaydı tamamen silinir.” hükmüne yer verilmiş,
Aynı Kanun’un 05/04/2012 tarihli ve 6290 sayılı Kanunla değiştirilen geçici 2. maddesinde de; “(1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce toplanmış olsun veya olmasın, suç tarihi itibarıyla bu Kanun"un yürürlük tarihinden önceki kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanun"a göre süre yönünden silinme koşulu oluşanlar silinir; diğer kayıtlar için bu Kanun hükümlerine göre işlem yapılır. (Mülga cümle: 05/04/2012-6290 S.K./3.md.)
(2) (Değişik fıkra: 05/04/2012-6290 S.K./3.md.) Bu Kanun"un yayımı tarihinde, Anayasanın 76. maddesi ile bazı özel kanunlarda yer alan ve bir hak yoksunluğuna neden olan mahkûmiyetler bakımından, arşive alınan veya şartları oluştuğu halde ya da henüz şartları oluşmadığı için arşive alınmayan kayıtlar hakkında 12. maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanır.
(3) (Ek fıkra: 05/04/2012-6290 S.K./3.md.) İkinci fıkrada sayılanlar dışında, birinci fıkra gereğince işlem yapılarak arşive alınan kayıtlar 3682 sayılı Kanun"un 8 inci maddesinde öngörülen sürelerin dolduğu veya ertelenmiş olan mahkûmiyetin esasen vaki olmamış sayıldığı hallerde bu tarih esas alınarak Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu"nda değişiklik yapan, 6290 sayılı Kanun 11/04/2012 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 11/04/2012 tarihinden itibaren arşiv kaydının silinmesi işlemleri, 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun geçici 2/3. maddesi uyarınca, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce yerine getirilecektir.
5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu"nda değişiklik yapan, 6290 sayılı Kanun 11/04/2012 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 11/04/2012 tarihinden itibaren arşiv kaydının silinmesi işlemleri, 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun geçici 2/3. maddesi uyarınca, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce yerine getirilecektir.
İnceleme konusu somut olayda:
Dosya kapsamına göre, hükümlü ...’nın elektrik enerjisi hırsızlığı suçundan 765 sayılı TCK’nin 492/2, 522 ve 647 sayılı Kanun’un 4. maddeleri gereğince 960,00 YTL ağır para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.02.2005 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı kararının ardından, her ne kadar mahkemesince 30.04.2018 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı ek kararıyla “Hükümlünün atılı suçtan mahkumiyetine yol açan 765 sayılı TCK’nin, 5237 sayılı Yasa ile 5237 sayılı Yasa"nın 141. maddesinin 2. fıkrasının 6352 sayılı Yasa ile ilga olduğu keza ortada lehe kanun düzenlemesi mevcut olmakla birlikte, hükümlünün 2005 yılında 3 taksit halinde para cezasını ödediği ve cezanın tamamen infaz olunduğu anlaşıldığından, 16/04/2018 tarihli hükümlünün uyarlama yargılaması yapılması yönündeki talebinin reddine”, sonrasında ise aynı mahkemece 08.10.2018 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı ek kararıyla“Hükümlü ..."nın talebinin kabulü ile adli sicil arşiv kaydının T.C: 001202005C0079766 ve 2Y:001202005Y0153176 sırasında kayıtlı arşiv kaydının silinmesine,” karar verildiği anlaşılmakla;
1- Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.04.2018 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı kararına yönelik yapılan incelemede;
05.07.2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 83. maddesi ile 5237 sayılı Kanun’un 163. maddesine eklenen 3. fıkra uyarınca karşılıksız yararlanma suçuna dönüşmek suretiyle suç vasfının değiştiği, 6352 sayılı Kanun"un geçici 2. maddesinin 1. ve 2. fıkra hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, yukarıda belirtilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları çerçevesinde, kurum zararının giderilmesi halinde öncelikle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceğinden, mahkemesince, katılan kurumun uğradığı vergili ve cezasız gerçek zararı gidermesi halinde, 6352 sayılı Kanun’un geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair hükümlüye bildirimde bulunulması, ödeme için makul bir süre verildikten sonra ödemesi halinde ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, ödememesi halinde de karşılıksız yararlanma suçundan TCK"nın 163/3. maddesi uyarınca değerlendirme yapılması gerekeceğinin gözetilmemesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.
2- Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.10.2018 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı kararına yönelik yapılan incelemede;
11.04.2012 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6290 sayılı Kanun ile, 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu"nun geçici 2. maddesine eklenen 3. fıkra uyarınca, 11.04.2012 tarihinden itibaren arşiv kaydının silinmesi işlemlerinin, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce yerine getirileceği gözetilmeden hükümlünün 03.07.2018 tarihli talebi üzerine Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.10.2018 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı ek kararı ile anılan mahkumiyetin, adli sicil arşiv kaydından çıkartılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ VE KARAR:
Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.04.2018 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı ek kararı ile 08.10.2018 tarihli, 2003/1319 Esas, 2005/83 Karar sayılı ek kararının yukarıda açıklanan nedenlerle 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (b) bendi uyarınca sonraki işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine, 03/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.