14. Hukuk Dairesi 2016/4183 E. , 2018/6796 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 22.05.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.06.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ... adına 03.01.1994 tarihli tapu tahsis belgesi düzenlendiğini ileri sürerek 175 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ve davacı adına tescili talebinde bulunmuş, yargılama sırasında davacının davayı ..."ye devrettiğini, tescilin ... adına yapılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 175 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı Kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,
-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Somut olayda; mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
1-Davasını devreden ... adına tahsis belgesi bulunsa da davayı devralan davacı ... yönünden tapu tahsis belgesi verilmesi için gerekli şartları yerine getirip getirmediğinin araştırılması gerekir.
2- Mahkemece tahsise dayalı tescil isteğine ilişkin yasal koşulların oluşup oluşmadığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece Dairemizin yukarıda sözü edilen ilkeleri dikkate alınarak araştırma yapılarak, tapu tahsis belgesinin hukuki anlamda geçerli olup olmadığı, tapu tahsis belgesi geçerliliğini koruyorsa dava konusu taşınmazın imar ıslah planı yapılıp yapılmadığı, imar planındaysa hangi alanda kaldığı, DOP oranı kesilip kesilmediği, kesildiyse hangi oranda kesildiği ve bu oranın alınacak bilirkişi raporunda tapu tahsis belgesindeki alana da oranlanması yapılmalıdır. Son olarak bedelin ödenip ödenmediği de kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli, ödenmediğinin anlaşılması halinde rayiç bedel depo ettirildikten sonra diğer tüm koşullar da oluştuğu takdirde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.