Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/926
Karar No: 2019/1087
Karar Tarihi: 17.10.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/926 Esas 2019/1087 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/926 E.  ,  2019/1087 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemesince mahkemenin görevsizliğine dair verilen 23.12.2013 tarih ve 2013/806 E., 2013/418 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 06.11.2014 tarih ve 2014/24331 E., 2014/33067 K. sayılı kararı ile;
    “…A) Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, müvekkilinin 2005 yılının ilk aylarında davalı ...Dericilik San.ve Tic. Ltd. Şirketinde müdürlük yaptığını, Tekirdağ Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı tarafından müvekkiline gönderilen defter ve belge isteme adlı bildirimde 2006 yılı kayıtlarının inceleneceğinden bahisle elinde bulunan belgeleri ibraz etmesinin istenildiğini, ancak müvekkilinin davalı firmadaki görevini 2005 yılı Mart ayı itibari ile sonlandırdığını ve aynı tarih itibariyle de İstanbul"da ikamet etmeye ve burada bulunan başka bir firmada çalışmaya başladığını, davalı firmadan ayrılırken de müdürlük yetkisinin başka bir şahsa verileceğinin belirtildiğini, müvekkilinin İstanbul"da 2005 yılının 9. ayından itibaren kayıtlı olarak çalışmaya başladığını ve bunun SGM kayıtlarından anlaşılabileceğini, bu nedenlerle müvekkilinin 2005 yılının Mart ayından itibaren davalı firmadaki yöneticilik görevinden ayrıldığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    B) Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı taraf, davaya cevap vermemiştir.
    C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, davacının iş akdinden veya İş Kanunu"ndan doğan bir hakkın tespitini talep etmediği, Limited şirtket vasfını taşıyan davalı şirkette müdürlük ve yetkililik sıfatı ile ilgili tespit talebinde bulunmakla söz konusu uyuşmazlığın çözümünün Ticaret Kanunu hükümlerine göre olacağından Mahkemelerinin görevsizliğine karar verilmiştir.
    D) Temyiz:
    Kararı davacı temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    Uyuşmazlık, iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
    4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
    Kanunun 2 nci maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez.
    Yasanın 8 inci maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
    İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukukî-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukukî bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İşçi edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirir. İşçinin işverene karşı kişisel bağımlılığı ön plana çıkmaktadır. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini, işçinin işverenin talimatlarına göre hareket etmesi ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. İşin işverene ait işyerinde görülmesi, malzemenin işveren tarafından sağlanması, iş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması, işin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi, işçinin bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi, ücretin ödenme şekli, kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır. Bu belirtilerin hiçbiri tek başına kesin ölçüt teşkil etmez. İşçinin işverenin belirlediği koşullarda çalışırken kendi yaratıcı gücünü kullanması ve işverenin isteği doğrultusunda işin yapılması için serbest hareket etmesi bağımlılık ilişkisini ortadan kaldırmaz. Çalışanın işyerinde kullanılan üretim araçlarına sahip olup olmaması, kâr ve zarara katılıp katılmaması, karar verme özgürlüğüne sahip bulunup bulunmaması bağımlılık unsuru açısından önemlidir.
    Tüzel kişilerde yönetim hakkı ile emir ve talimat verme yetkisi organlarını oluşturan kişiler aracılığıyla kullanılır. Tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren, tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren sıfatını haizdir.
    Ticaret şirketleriyle tüzel kişilerde somut işveren sıfatını taşıyan organ bir kurul olabileceği gibi tek başına bir kişiye verilen yetki çerçevesinde gerçek kişinin de organ sıfatını kazanması mümkündür.
    Limitet, hisseli komandit ve kolektif şirketlerde yönetim yetkisi şirket ortaklarından birine bırakıldığında, bu kişi müdür sıfatıyla kişi-organ sayılır. Türk Ticaret Kanununun 319 uncu maddesine göre, anonim şirketler yönünden yönetim ve temsil yetkisinin yönetim kurulu üyelerine bırakılması halinde, bu kişi veya kişiler kişi-organ sıfatını kazanır. Şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişiler işveren konumunda bulunduklarından işçi sayılmazlar.
    5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir. İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.
    Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hizmet ilişkisinden kaynaklandığı ve bu nedenle İş Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla delillerin toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir ...”
    gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, limited şirketteki müdürlük görevinin sona erdiğinin tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; 2005 yılının ilk aylarında davalı şirkette müdür olarak çalışmaya başlayan müvekkilinin görevinin 2005 yılı Mart ayı itibariyle son bulduğunu, Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı tarafından müvekkilinden davalı şirkete ilişkin 2006 yılına ait bilgi ve belgelerin istendiğini ancak bahse konu belgelerin müvekkilinin uhdesinde bulunmadığını belirterek 2005 yılı Mart ayından itibaren müvekkilinin davalı şirketteki yöneticilik görevinden ayrıldığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ...Dericilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, davaya cevaplarını bildirmemiştir.
    Kadıköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.01.2013 tarih, 2011/1214 E., 2013/19 K. sayılı kararı ile iş mahkemelerinin görevli olduğuna dair verdiği görevsizlik kararının kesinleşmesine müteakip davacının süresi içerinde iş mahkemesine başvurusu ile;
    Mahkemece; davacının iş sözleşmesi veya İş Kanunundan doğan bir hakkın tespitini talep etmediği, limited şirket vasfını taşıyan davalı şirkette müdürlük ve yetkililik sıfatı ile ilgili tespit talebinde bulunduğu, bu nedenle söz konusu uyuşmazlığın Ticaret Kanunu hükümlerine göre çözülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
    Hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece; bozma sonrası davacı asilin talebinin işçilik alacaklarına veya hizmet tespitine ilişkin olmadığını açıkça beyan ettiği, davada Sosyal Güvenlik Kurumu taraf olmadığı gibi Kurum tarafından yapılmış bir idari işlemin de davaya konu edilmediği, bu dava ile şirketteki müdürlük görevinin sona ermesi sebebiyle söz konusu belgeleri ibraz etme imkânının bulunmadığının amaçlandığı, şirket müdürlük sıfatının kazanılması veya sona ermesi hususlarının İş Kanununda değil Türk Ticaret Kanununda düzenlendiğini, uyuşmazlık, iş sözleşmesi yahut İş Kanunundan kaynaklanmayıp çözümünde de İş Kanunu ve iş sözleşmesi düzenlemelerinin etkili olmayacağı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, limited şirketteki müdürlük görevinin sona erdiğinin tespitine ilişkin eldeki davada Asliye Ticaret Mahkemelerinin mi yahut İş Mahkemelerinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
    Genel olarak tüzel kişiler, hak ehliyetine sahip kişiler olarak yaratılışı gereği insana özgü niteliklere bağlı durumlar dışındaki bütün haklara sahip olabilirler. Keza fiil ehliyetine sahiptirler, dolayısı ile kendi eylemleri sonucu hak sahibi olabilir, sahip oldukları hakları kullanabilir ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunabilirler. Tüzel kişi soyut bir varlık olduğuna göre onun iradesini oluşturacak ve oluşan iradeyi açıklayacak organları vardır. Hukuk düzeni organların belirli kişi veya kişilerden oluştuğunu kabul etmiştir. Tüzel kişinin genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu gibi organları bulunur. Genel kurul ortakların oluşturduğu karar organı iken, seçimle oluşan yönetim kurulu temsil, denetim kurulu ise denetim organıdır.
    Bilindiği üzere, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun (TTK) 504. maddesi uyarınca limited şirketlerde, ortak sayısı ikiden az, elliden fazla olamaz yine aynı Kanunun 540. maddesinin birinci fıkrasında, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortakların, hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları belirtilmiştir. Dolayısıyla, limited şirketlerde, ortakların aynı zamanda müdür sıfatına sahip olması ve şirketi idare etmeleri sadece yetki olarak değil bir yükümlülük olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte, ortakların aynı zamanda müdür sıfatıyla şirketi idare ve temsil yükümlülüğü, sadece kurucu ortaklar açısından söz konusu olup şirketin idaresinin ve temsilinin ortaklardan bir veya birkaçına bırakılması mümkündür (TTK, m. 540/f.2).
    Diğer taraftan, Türk Ticaret Kanunu ortak olmayan kişilerin de limited şirkete müdür olarak atanabilmesine imkân tanımıştır. Buna göre, şirket sözleşmesi veya ortaklar genel kurulu kararıyla, şirketin idare ve temsili ortak olmayan kimselere de bırakılabilir (TTK,m. 541). Ortak olmayan müdürlerin, yetki ve sorumluluk yönünden, ortak olan müdürlerden herhangi bir farkları bulunmamaktadır. Bu husus, Türk Ticaret Kanununda da düzenlenmiş ve ortak olmayan müdürlerin yetki ve sorumlulukları hakkında ortak olan müdürlere ait hükümlerin uygulanacağı açıkça belirtilmiştir (TTK, m. 541).
    Bununla birlikte, ortak olan ya da olmayan müdürler, şirketin yönetim ve yürütme organıdır. Birden fazla oldukları takdirde “müdürler kurulu” oluştururlar. Müdür/müdürler kurulu, limited şirketi idare ve temsil eder. Bu sebeple, müdür, özellikle de müdürler, anonim şirketlerdeki yönetim kuruluna benzer (Poroy/Tekinalp/ Çamoğlu: Ortaklıklar ve Kooperatif, İstanbul, 2005 s: 928).
    Gerçekten de; Kanunun 542. maddesinin birinci fıkrasında müdürlerin haiz oldukları temsil salahiyetinin şümul ve tahdidi hakkında, anonim şirketin idare meclisine dair olan 321. madde hükmünün tatbik olunacağı düzenlenmiştir. Ortak olan ve olmayan müdürler arasındaki tek fark sıfatın geri alınması durumunda karşımıza çıkmaktadır. Türk Ticaret Kanunu"nun 543. maddesinde “Ortaklara ait idare ve temsil salahiyetlerinin kaldırılması hakkında, kollektif şirkete dair 161 ve 162 nci maddeleri hükümleri tatbik olunur. Ortak olmayan müdür umumi heyet kararıyla her zaman azlolunabilir. Azlolunan müdürün mukaveleden doğan hakları mahfuzdur.” denilmekle ortak olan ve olmayan müdürler arasında bir ayrıma gidilmiştir.
    Tüm bu anlatımlar karşısında; limited şirketin ortak müdürlerinin organ olmaları nedeniyle yönetim hakkı, emir ve talimat yetkisini kullanabilecekleri, işçiye özgü şahsi bağımlılık unsurunun ortak müdürlerde söz konusu olmadığı, şirketi doğrudan doğruya işveren olarak temsil ettikleri, bu nedenlerle ortak müdürlerin konumunun İş Kanunu kapsamında değerlendirme olanağının bulunmadığı açıkca söylenebilecektir.
    Öyleyse, ortak olan ile olmayan müdürler arasında yetki ve sorumluluk açısından hiçbir fark bulunmayıp, sıfatın geri alınması hâli hariç aynı hükümlere tabi tutulduklarına göre, ortak olmayan müdürler de limited şirketin organı ve işverenidir. Bu hâlde de, şirketle aralarındaki ilişkiyi iş sözleşmesi kapsamında değerendirme ve müdürleri işçi sayma olanağı bulunmamaktadır.
    Öte yandan, limited şirket müdürlerinin nasıl belirleneceği, görevleri ve görevin sona erme şekli 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu"nda açıkça düzenlendiğinden, buna ilişlkin bir dava aynı Kanunun 4. maddesi gereği ticari dava niteliği taşıyacağından ticaret mahkemelerinin görevli olacağı kuşkusuzdur.
    Somut olayda, Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı"nın 20.09.2011 tarihli 2440/259 sayılı yazısından davalı şirketin 2006 dönemine ait hesap ve işlemlerinin vergi kanunları yönünden inceleneği belirtilerek ilgili döneme ait belge ve defterlerin ibrazının istenmesi üzerine, davacı eldeki davada müdürlük görevinin ilgili tarihten önce sona erdiğinin tespitini talep etmiştir. 02.03.2005 tarih, 7 sayılı Ortaklar Kurulu kararından ise, on yıl süre içerisinde şirketi ortaklar kurulu tarafından dışarıdan tayin edilmiş müdürün temsil edeceği, şirket müdürü olarak davacı ..."ın seçildiği anlaşılmaktadır.
    Yukarıda da açıklandığı gibi, ortak olmayan müdürler de limeted şirketin organı olduğundan ve şirketle arasındaki ilişki iş sözleşmesi kapsamında değerlendirilemeyeceğinden somut uyuşmazlıkta ticaret mahkemesinin görevli olduğuna dair verilen direnme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    O hâlde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmektedir.
    Diğer taraftan, gerekçeli karar başlığında dava tarihi 01.12.2011 olmasına rağmen 19.12.2014 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahalinde düzeltilebilir maddi hata niteliği taşıdığından bozma nedeni yapılmamıştır.
    S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 17.10.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi