Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/17030
Karar No: 2018/3684
Karar Tarihi: 09.04.2018

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/17030 Esas 2018/3684 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2017/17030 E.  ,  2018/3684 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-tazminat ve birleşen menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davalılar ... ve ... hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine, davalı ... hakkında açılan tapu iptali ve tescil davasının reddine, davalı ... hakkında açılan tazminat davasının kısmen kabulüne; birleşen dosyada davacının menfi tespit davasının kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı dava dilekçesinde; davalılardan ..."ın babasından mirasen intikal eden 768 parselde kayıtlı taşınmazı kendisine sattığını, sonradan mirasçılar arasında ihtilaf çıkınca, devir işleminin yapılmadığını ve taşınmazın 3. kişiye devredildiğini; ödediği bedelin iadesinin gerektiğini ileri sürerek; öncelikle, davalı ... hissesinin tapusunun iptali ile kendi adına tesciline karar verilmesini; olmadığı takdirde, ödediği satış bedeli ve yapılan masrafların tutarı olan 55.000 TL"nin sözleşme ve vekalet tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar cevap dilekçesinde; taşınmazın iştirak halinde mülkiyete tabi olduğundan, taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğunu; taşınmazın, dava tarihinde mirasçılar adına kayıtlı bulunmadığını; bu nedenle, tapu iptali-tescil istenemeyeceğini; dayanak sözleşmede 12.500.00 TL bedel mukabili satıştan söz edilmesine göre, koşulları varsa, davacının, davalı ..."dan ancak bu meblağı talep edebileceğini savunarak; davanın reddini dilemişlerdir.
    Birleşen ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/609 Esas sayılı dava dosyasında ise, davacı ...; davalıya 05.05.2008 tarihli adi sözleşmeyle Sandallar köyünde kain ve tapunun 768 parsel sayısında kayıtlı taşınmazdaki miras payının devrini taahhüt ettiğini; davalının, teminat olarak bono aldığını, sonradan doldurup aleyhinde
    üzerinden icra takibi yaptığını; oysa, taşınmaz için ödediği bedelin 12.500 TL olduğunu, sözleşmeye aykırı doldurulan bononun 42.500 TL"lik kısmı kadar borçlu olmadığını ileri sürerek; belirtilen miktar borçlu olmadığının tespiti ile %40 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece; davacı ... tarafından davalılar ... ve ... hakkında açılan davaların husumet nedeniyle reddine; davalı ... hakkında açılan tapu iptali tescil davasının reddine; tazminat davasının ise kısmen kabulü ile, 7500 TL maddi tazminatın 10.05.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ..."dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine; Birleşen davada; davacı ..."ın menfi tespit davasının kabulüne karar verilmiş; hüküm davacı-karşı davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
    Anılan karar Dairemizin 2014/8139 Esas- 2015/3781 Karar sayılı ve 09.03.2015 tarihli kararı ile “Taraflar arasında, taşınmazın haricen satıldığına ilişkin bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, bu satım nedeniyle davacının ödediği miktara ve teminat olarak verilen bonoya ilişkindir. Mahkeme gerekçesinde; davacının, duruşmadaki beyanında, davalı ..."a toplam 20.000 TL ödediğini beyan ettiği, bu miktardan davalının menfi tespit davasında kabul ettiği 12.500 TL düşülerek, kalan 7500 TL için davanın kabulüne karar verildiği ifade edilmektedir. Oysa, menfi tespit davasına dayanak teşkil eden ... 3. İcra Müdürlüğü"nün 2010/3733 Esas sayılı takip dosyasında; Borçlu ..."ın, İcra Müdürlüğüne gelerek "Borca bir itirazım yoktur, kabul ediyorum." şeklinde beyanda bulunduğu ve bu beyanını imzası ile tasdik ettiği anlaşılmaktadır. Davalının, İcra Dairesindeki (kabule ilişkin) bu beyanı kendisini bağlar. Mahkemece; davalının, icra dosyasındaki borca ilişkin beyanı değerlendirilip, tartışılmadan; yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra verilen 15.03.2016 tarihli son kararında; icra tehdidi altında ve haciz sırasında borcun kabul edilmiş olmasının hukuki sonuç doğurmayacağından davalı- karşı davacı ..."ın icra dosyasındaki borca ilişkin beyanının sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle, davacı ... tarafından davalılar ... ve ... hakkında açılan davaların husumet nedeniyle reddine; davalı ... hakkında açılan tapu iptali tescil davasının reddine; tazminat davasının ise kısmen kabulü ile, 7500 TL maddi tazminatın 10.05.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ..."dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine; Birleşen davada; davacı ..." nın menfi tespit davasının kabulüne, kötüniyet tazminatı verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm davacı ve davalı tarafça temyiz edilmiştir.
    Asıl davada, harici satış sözleşmesi ile taşınmaz için ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince iadesi; birleşen davada ise, icra takibine konu bono nedeni ile 42.500,00 TL borçlu bulunmadığının tespiti talep edilmektedir.
    Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
    Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
    Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
    Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde; mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla 09.03.2015 tarihli bozma ilam gereği yerine getirilecek şekilde davalının icra dairesindeki borcun kabulüne yönelik beyanının kendisini bağladığı dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, mahkemece davalı- karşı davacının icra tehdidi altında ve haciz sırasında borcun kabul edilmiş olmasının hukuki sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
    O halde mahkemece yapılacak iş, bozma ilam gereğini yerine getirecek şekilde karar vermektir. Açıklanan nedenler ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu davacı için açık, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu davalı için kapalı olmak üzere, 09.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi