21. Hukuk Dairesi 2016/14924 E. , 2017/8995 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, kesilen yetim aylığının yeniden bağlanmasına, Kuruma borçlu olmadığının tespitine, sosyal haklarının iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve kuruma borçlu olmadığının tespiti, istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; Davacı ..."in eşi ... ‘den 07/05/2002 tarihinde boşandığı, 11/12/1999 tarihinde vefat eden babasından dolayı 15/05/2002 tarihinden itibaren yetim aylığı aldığı, ... tarafından tanzim edilen 21/04/2015 tarihli rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak davacının aylığının kesilerek, Kurumca 22/10/2008 -21/06/2015 süresinde ödenen aylıklar ve işlemiş faizinin borç çıkarıldığı, davacının eşinin 2006-2014 arası hapishanede olduğu, dosya arasındaki eşine ait müddetnamede; cezaevine giriş tarihinin 25/03/2006, koşullu salıverilme tarihinin 22/07/2014 olduğu, anlaşılmıştır.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda haksahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda; 21/04/2015 tarihli denetmen raporunda; davacının mernis adresi olan ...adresine gidildiği, 9 numarada oturan ...’ın imzalı ifadesinde; ...’in 2. katta 4 çocuğuyla ikamet ettiğini, eşinin hapiste olduğunu, 2-3 ay önce çıktığını, eşinden ayrıldığını duymadığını, eşinin eve gelip gittiğini beyan ettiği, 8 numarada oturan ...’in , 5 numarada oturan ...’ın da benzer beyanda bulunduğu, ... muhtarı ...’un imzalı ifadesinde ; davacıyı tanıdığını, eşinin 3-4 ay önce hapisten çıktığını, ayrıldıklarını duyduğunu, eşinin eve gelip gittiğini 3-4 gün kaldığını beyan ettiği, tanıkların Mahkemede beyanlarını değiştirdikleri, davacının ihbarcı kızkardeşi ...’nin ... da alınan ifadesinde; kızkardesinin eşiyle birlikte yaşadığını, babasından maaş almak için boşandığını, söylediği, Mahkemece talimatla ifadesine başvurulduğu, ancak tanıklıktan çekindiği için beyanda bulunmadığı,18/11/2015 tarihli polis tutanağında; ... adresinde yapılan araştırmada Hatice’nin yaklaşık 10 yıldır aynı yerde ikamet ettiği, eşiyle 2006 yılında boşandığı, eşinin 2006 yılında kasten adam öldürmeden tutuklandığı, uzun süredir bahse konu adres ve çevresinde görülmediği, ne iş yaptığı ve nerede olduğunun bilinmediği, il dahilinde adres kaydının bulunmadığının tespit edildiği görülmüştür.
... tarafından tanzim edilen raporun içeriği, tanıkların denetmene verdikleri ifadeler ve Mahkemede bu beyanlarını dolaylı olarak tekrarladıkları hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin, cezaevinden çıktıktan sonraki süreçte birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olmakla birlikte, eşinin cezaevinde olduğu süre de birlikte yaşadıklarından söz edilemeyeceğinden , davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; davacının eşinin cezaevinde bulunduğu süreler gözetilerek, Kurumca tahakkuk ettirilen borcun davacının halihazır istisnai durumuna göre hesaplattırılması ve buna göre hüküm kurulmasından ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
..