13. Hukuk Dairesi 2015/17154 E. , 2017/12914 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı asıl dava ile, 23.1.2012 tarihinde davalı ... Hastanesine aşırı sancı şikayeti ile gittiğini, özel tıp merkezinden çektirdiği ultrason sonucuna göre safra kesesinde 9 mm taş olduğunun, taşın kanala düşebileceğinin, hemen ameliyat yapılması gerektiğinin ve ameliyatın kapalı olup 40dk süreceğinin, basit ve kolay olacağının söylenmesi üzerine ameliyat olmayı kabul ettiğini, sadece kan tahlili yapılarak ameliyata alındığını, bunun dışında hiç bir tetkik yapılmadığını, ameliyat esnasında safra kesesinin patladığını, kanamanın durdurulamadığını, davalı Dr. ..."un başarısız olduğunu, baş hekim ..."un ameliyata çağrılarak müdahale etmesi sonucu ameliyatın tamamlandığını, tansiyonunun uzun süre düşmediğini, yoğun bakımda tutulduktan 2 gün sonra taburcu edildiğini, eve geldiğinde şiddetli sancı çekip, iştahsızlık ve kusma şikayeti ile farklı günlerde 6 defa davalı hastaneye gittiğini, davalı Dr...."un kendisi ile muhatap dahi olmadığını, ilgilenmediğini, acil doktorunun her defasında gaz sancısı diye ağrı kesici yapıp gönderdiğini, 03.02.2012 de ... Eğitim ve Araştırma Hastanaesine idrar yapamama, kusma ve nefes alamama şikayetleri ile gittğini, hemen yoğun bakıma alındığını, karın içi apseden dolayı organlarının büyük bir bölümünü kaybetmek üzere olduğunun söylendiğini, her iki böbreğinde enfeksiyondan dolayı böbrek yetmezliğinin başladığını, diyaliz makinesine bağlandığını, 35 günlük tedavi sürecinde vücudundan 3000cc apse boşaltıldığını, halen tedavisinin devam ettiğini, tüm bunların sebebinin davalı hastanede yapılan ameliyatta oluşan komplikasyonlar ve ameliyat sonrasında çok şikayeti olmasına rağmen davalı tarafın ilgisizliği, takipsizliği olduğunu ileri sürerek, uğramış olduğu zararlar nedeniyle 8.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalı hastaneden tahsilini istemiş; birleşen dava ile, aynı sebeplerle davalı doktordan 80.000,00 TL manevi tazminat istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı doktorun operasyonunun hatalı olmasından ve ameliyat sonrası dönem ile ilgilenilmemesi nedeniyle hayati tehlike geçirildiği iddiasına dayalı maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, davalı doktora kusur atfetmeyen, dosya içerisinde bulunan 14.04.2014 tarihli Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu raporu benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Anılan ATK raporunun sonuç bölümünde "Dosya kapsamının tetkikinde; davacının 23.01.2012 tarihinde davalı Op.Dr.... tarafından Özel ... ... Hastanesine yatırıldığı, gerekli tetkiklerin yapıldığı, bilgilendirilmiş onam formu imzalanarak aynı gün usulüne uygun laparoskopik kolesesistektomi ameliyatı yapıldığı, kese çıkarılırken karaciğer yatağında gelişen kanama durdurulamayınca Dr. ... da operasyona davet edildiği, açık ameliyata geçilerek karaciğer sütürü konulup hemostaz sağlandığı, yıkama sonrası loja vakumlu dren yerleştirilip batın kapatıldığı, ikili antibiyotik, mayi ve destek tedavisi düzenlenip izlendiği, durumu stabil seyrettiği, postop laboratuar tetkikleri yapıldığı, genel durumu iyi olup 25.1.2012 tarihinde önerilerle taburcu edildiği, evde yakınmaları olması nedeniyle başvurduğu aynı hastanede muayene edilip tedavisi düzenlendiği, rahatsızlığının devam etmesi üzerine 5.02.2012 tarihinde ... Eğitim ve Araştırma Hastanesine enfeksiyon ve Akut Böbrek Yetmezliği nedeniyle yatırıldığı, batında abse odakları saptanıp gerekli drenaj ve tedavi uygulanarak 9.3.2012 tarihinde İyileşme ile taburcu edildiğinin anlaşıldığı, davacıya Dr. ... tarafından akut taşla, kolesistit nedeniyle yapılan laparoskopik kolesesistektomi ameliyatının endikasyonu bulunduğu, yapılan cerrahi girişimler ile medikal tedavilerin tıp kurallarına uygun olduğu, safra kesesinin yerleşim özelliği itibariyle yapışık olduğu karaciğerden ayırıp alınması esnasında safra kesesinde yırtılma ve karaciğer yatağında kanama gelişebileceği, o esnada kanamanın durdurulamaması halinde başka bir cerrahın da katılımı sağlanarak açık ameliyata geçilmek suretiyle kanama kontrolü yapılmasının gerekli ve uygun bir girişim olduğu, bu tür ameliyatlardan sonra batında enfeksiyon, abse ve buna bağlı olarak da böbrek yetmezliği gelişebileceği, bu tablo nedeniyle ileri sağlık merkezi olan ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde davacının gerekli tedavisi yapılarak müspet sonuç elde edilmiş olduğu cihetle, davalı Op.Dr...."a atf-ı kabil ihmal ya da kusur tespit edilmediği, oybirliği ile mütalaa olunur." açıklaması yapılmıştır.
Dosya kapsamı incelendiğinde, özellikle davacının iddiaları ve dinlenen tanık beyanlarındaki, ameliyatın sonrasında davalı tarafın hastaya gerekli ilgiyi göstermediği, hastanın durumunun bu nedenle de kötüye gittiği yönündeki iddiaların tam olarak aydınlatılamadığı gözlemlenmektedir. Davacı iddialarında, davalı hastanenin ve doktorun şikayetleri ile ilgilenmemesi nedeniyle ve şikayetlerinin giderek artması ile acilen kendiliğinden ... Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldığından bahsetmesine rağmen, dosyaya kazandırılan ATK raporundan, davalı tarafından yapılan tedavinin devamının yapılan sevk ile ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yine dosya içerisinde bulunan, davalı hastaneye ait 02.02.2012 tarihli acil anamnezinde, "kabızlık, bağırsak gazı" teşhisinin konulması ancak kısa süre sonra davacının ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde acilen yoğun bakıma alınması hususları, ... Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü"nün 26.02.2013 tarihli "hastanın takibinde yetersizlik olduğu kanaati hasıl olmuştur. Neticede hastanın tanısı geç konulmuş ve tedavisi uzun sürmüştür." yazısındaki iddialar, davacının ameliyatta takılan diren çıkarılırken, vücutta kalan ucun kapalı olduğunun farkedildiği yönündeki iddiaları ayrıntılı şekilde değerlendirilip aydınlatılmamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece, davaya konu olayda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında dava konusu hususta uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği ve uygunluğu hususunda, davacı iddialarını aydınlatacak şekilde, davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalıların kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönler göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.