Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/580
Karar No: 2014/393
Karar Tarihi: 26.03.2014

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/580 Esas 2014/393 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/580 E.  ,  2014/393 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 05/09/2012
    NUMARASI : 2012/413 E.-2012/883 K.

    Taraflar arasındaki “istihkak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 27.01.2010 gün ve 2007/2147 E., 2010/66 K. sayılı kararın incelenmesi davalı (alacaklı) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 02.06.2011 gün ve 2011/1311 E.-2011/5600 K. sayılı ilamıyla;
    (...Davacı 3.kişi vekili İstanbul 4. İcra Müdürlüğünün 2007/8174 sayılı takip dosyasında müvekkilinin işyerinde haczedilen menkullerin müvekkiline ait olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılması ile kötüniyet tazminatı talep etmiştir.
    Davalı alacaklı vekili, haciz sırasında borçlunun kasada oturduğunu, işçilerin işyeri sahip olarak borçluya gösterdiklerini, asıl işletenin borçlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
    Davalı borçlu duruşmada, mahcuzların davacıya ait olduğunu beyan etmiştir.
    Mahkemece haczin ödeme emri tebliğ edilen adreste yapılmadığı mahcuzlar borçlunun huzurunda haczedilmiş olsa da davacı 3.kişi tarafından sunulan kira sözleşmesi, vergi dairesi ve ticaret sicili kayıtlarından haciz yapılan işletenin ve menkullerin davacıya ait olduğunun anlaşıldığı, mülkiyet karinesinin davacı 3. kişi yararına olup aksinin alacaklı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm davalı alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.
    Uyuşmazlık, 3. kişinin İİK.nun 96. vd. maddelerine dayalı istihkak davasına ilişkindir.
    Dava konusu haciz 26.10.2007 tarihinde davacı 3. kişinin işyeri adresinde yapılmış ise de borçlu haciz sırasında hazır bulunduğu gibi haciz tutanağı içeriğinden borçlunun kasada oturduğu işçiler tarafından patron olarak çağrıldığı haciz tutanağı içeriği ile sabittir. Kaldı ki haciz adresine tebliğe çıkartılan ve 16.4.2007 tarihinde iade edilen ödeme emri tebligatında borçlunun tanınmadığı belirtildikten sonra işçi olarak çalışırken ayrıldığı şerhi yazılmıştır. Bu durumda, İİK.nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu/alacaklı yararına olduğu açıktır. Bu yasal karinenin aksinin davacı 3. kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir. HUMK.nun 299. maddesi uyarınca alacaklının haklarını etkilemeyen adi nitelikli kira sözleşmesi ve her kişi adına düzenlenmesi olanaklı borcun doğumundan sonra düzenlenmiş bulunan faturalar yasal karinenin aksini ispata yeterli değildir. Ayrıca davacı 3. kişi tarafından ibraz edilen vergi levhası, telefon vs faturaları gibi belgelerin de mülkiyeti ispata yeter belge olmadıkları ortadadır. Tanık beyanlarından da davacı 3. kişi ile borçlu arasında akrabalık bağı olduğu, borçlu ile davacı 3. kişinin haciz adresinde birlikte çalıştıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda, yasal karinenin aksini ispat edemeyen davacı 3. kişinin davasının reddi gerekirken aksi düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, üçüncü kişinin takip hukukuna ilişkin istihkak istemine ilişkindir.
    Yerel Mahkemece; istemin kabulüne dair verilen karar davalı(alacaklı) vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş; yerel mahkemece önceki hükümde direnilmiştir.
    Direnme hükmü davalı (alacaklı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 97/a maddesinde yer verilen “mülkiyet karinesi”nin aksinin davacı üçüncü kişi yararına kanıtlanıp kanıtlanamadığı, noktasında toplanmaktadır
    Davanın yasal dayanağını oluşturan İcra ve İflas Kanunu’nun 97/a maddesi uyarınca; “Bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır. Borçlu ile üçüncü şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunur. Birlikte oturulan yerlerdeki mallardan mahiyetleri itibariyle kadın, erkek ve çocuklara aidiyetleri açıkça anlaşılanlar veya örf ve adet, sanat, meslek veya meşgale icabı olanlar bunların farz olunur. Bu karinenin aksini ispat külfeti iddia eden kişiye düşer.
    İstihkak davacısı malı ne suretle iktisap ettiğini ve borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve hadiseleri göstermek ve bunları ispat etmekle mükelleftir.”
    Anılan madde; borçlu ile üçüncü kişinin taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi malın borçlu elinde addolunacağına ilişkin, borçlu dolayısıyla alacaklı yararına mülkiyet karinesi içermektedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 18.09.2013 gün ve E:2013/17-166, K:2013/1360 sayılı ilamı).
    Somut olayda; davalı-alacaklı M.. T.. vekili tarafından davalı-borçlu Ş.. Ş.. hakkında kambiyo senetlerine özgü yapılan icra takibinde 51.284,31 TL’nin tahsili istenildiği, yapılan takipte haciz adresine çıkarılan ödeme emri tebligatında borçlunun işçi olarak çalışırken ayrıldığına dair şerh verildiği, 26.10.2007 tarihinde davacı üçüncü kişinin işyeri adresinde yapılan haciz sırasında borçlunun kasada oturduğu ve işyerinde çalışan işçiler tarafından patron olarak çağrıldığı, ayrıca borçlunun haciz sırasında borcu ödeme taahhüdünde bulunduğu haciz tutanağı içeriğinden anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, yukarıda belirtilen İİK’nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu belirgindir. Bu yasal karinenin aksi, davacı üçüncü kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir.
    Davacı üçüncü kişi tarafından delil olarak ibraz edilen adi yazılı kira sözleşmesi ile her zaman düzenlenmesi olanaklı faturalar, vergi levhası, telefon faturası gibi belgelerin, yasal karinenin aksini ispata yeterli olmadığı ve mülkiyeti kanıtlayacak nitelikte olmadıkları aşikardır.
    Hal böyle olunca; yerel mahkemece, yasal karinenin aksini ispat edemeyen davacı üçüncü kişinin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, somut olayda yasal karinenin İİK’nun 99.maddesi uyarınca davacı üçüncü kişi yararına olduğu yönündeki hatalı değerlendirmeye dayanarak, davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
    Bu nedenle, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle somut olayda borçlu ile davacı üçüncü kişi arasında akrabalık bağının bulunmamasına ve Daire’nin karar düzeltme ilamında akrabalık bağına ilişkin kullanılan ifadenin maddi hataya dayalı olduğu ve sonuca etkili olmamasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ:Davalı (alacaklı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 366/III. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi