11. Ceza Dairesi 2018/2726 E. , 2018/5962 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Mühür bozma
HÜKÜM : Karar verilmesine yer olmadığına
Karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararlar temyize tabi olmadığından, katılan vekilinin vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 27.06.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
A) Tartışmanın Konusu:
Tartışmanın konusunu; açılan bir dava nedeniyle yapılan yargılama sonunda “karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararın, “ceza verilmesine yer olmadığı” niteliğinde olup olmadığı ve buna bağlı olarak kararın temyiz edilip edilemeyeceği oluşturmaktadır.
B) İddia ve Yargılama Süreci:
1- Sanık hakkında 24.12.2009 tarihinde işlediği ileri sürülen mühür bozma suçu nedeniyle 17.05.2010 tarihli iddianame ile 21.03.2010 tarihinde işlediği aynı suçtan dolayı 08.11.2010 tarihli iddianame ile kamu davaları açılmış; bu iki davanın birleştirilerek yapılan yargılaması sonucu, TCK"nın 203. maddesi gereğince temel ceza 180 gün adli para cezası olarak belirlenmiş, aynı Kanun"un 43. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ceza dörtte bir oranında artırılmış ve TCK"nın 62. maddesi gereğince altıda bir oranında indirim yapılarak belirlenen 187 gün adlî para cezası aynı Kanun"un 52. maddesinin 2. fıkrası gereğince bir gün karşılığı 20 TL olarak takdir edilip sonuç olarak sanığın 3740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş; hüküm temyiz edilmeden kesinleşmiştir.
2- Sanık hakkında 11.03.2010 tarihinde işlediği ileri sürülen mühür bozma suçundan dolayı ise 03.06.2010 tarihli iddianame ile kamu davası açılmış, Kartal 1. Asliye Ceza Mahkemesi"nce yapılan yargılama sonucu 27.07.2010 tarihinde 2010/419 esas ve 2010/619 karar sayı ile sanığın TCK"nın 203 ve 62. maddeleri uyarınca doğrudan 3.000 TL adli para cezası ile mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce 09.09.2013 tarihinde 2012/14939 esas ve 2013/12538 sayı ile “Kartal 1. Asliye Ceza Mahkemesine ait 2010/419 esas sayılı dosyada, 24.12.2009 tarihli mühür fekk-i tutanağı nedeniyle 15.05.2010 tarihli iddianameyle sanık hakkında mühür bozma suçundan kamu davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde sanığın mahkumiyetine karar verildiği ve kararın 13.09.2010 tarihinde kesinleştiği, 2010/447 esas sayılı bu dosyada, 11.03.2010 tarihli tutanak nedeniyle 03.06.2010 tarihli iddianameyle, birleşen 2010/747 esas sayılı dosyada ise 21.03.2010 tarihli tutanak nedeniyle 08.11.2010 tarihli iddianameyle sanık hakkında kamu davasının açıldığı, tutanaklar arasındaki zaman farkı dikkate alındığında fiili kesintinin oluştuğu, ancak, her üç davanın iddianame tarihlerinin, tutanakların tarihinden sonra olması nedeniyle hukuki kesintinin oluşmadığı, dolayısıyla davaların konusunun farklı tarihlerde işlenen suçlar olması nedeniyle, ikinci ve birleşen üçüncü davanın mükerrer olmadığı, her bir tutanak ayrı davaların konusu yapılsa da, 11.03.2010 ve 21.03.2010 tarihli ikinci ve üçüncü tutanaklarla tespit edilen fiillerin, 24.12.2009 tarihinde işlenen suçun teselsülü niteliğinde olduğundan, Kartal 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/419 Esas, 2010/619 Karar sayılı hükmü ile tayin olunan ceza üzerinden, TCK"nın 43. maddesi ile ceza arttırımı suretiyle tek hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması” yasaya aykırı görülerek hüküm bozulmuştur.
Bozmaya uyan Mahkeme tarafından, 25.11.2014 tarihinde 2013/500 esas ve 2014/ 395 karar sayı ile “mahkememizin 27.07.2010 tarihli ve 2010/419-619 sayı ile verilen mahkûmiyet kararının kesinleştiği, bu kararın yeniden ele alınamayacağı ve sanık yönünden TCK"nın 43. maddesinin uygulanma koşullarının yasal olarak olanaksız olduğu” şeklindeki gerekçe ile üçüncü mühür bozma suçundan açılan dava nedeniyle “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Bu karar katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemiz çoğunluğunca, “karar verilmesine yer olmadığına dair kararların temyize tabi olmadığı” gerekçesiyle, katılan vekilin “temyiz isteminin reddine” karar verilmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
1- 5271 sayılı CMK"nın 260. maddesinde, mahkeme kararlarına karşı kanun yollarının açık olduğu; 267. maddesinde, mahkeme kararlarına karşı ancak kanunun gösterdiği hallerde itiraz yoluna gidilebilceği; 223. maddesinin birinci fıkrasında, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararlarının hüküm olduğu; 272. maddesinin birinci fıkrasında, ilk derece mahkemelerinden verilen ve istisna tutulanlar dışındaki hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabileceği; 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesinin birinci fıkrasında, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK"nın 305-326. maddelerinin uygulanacağı (temyiz yoluna gidilebileceği) belirtilmiştir.
Tartışmaya konu olan ve ilk derece mahkemesi tarafından verilen karar, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasından önce verildiği için, kanun yolu bakımından 1412 sayılı CMUK hükümlerine tabidir.
2- Bu düzenlemelere göre;
a) Mahkeme kararlarına karşı kural olarak temyiz kanun yoluna başvurulubilir. Ancak kanun, mahkeme kararının kesin olduğunu belirtmiş ise olağan kanun yoluna başvurulamaz; itiraz yolunu öngörmüş ise itiraz kanun yoluna başvurulabilir.
b) CMK"nın 223. maddesinin birinci fıkrasında hüküm olduğu belirtilen kararlar, bu fıkrada sayılanlardan ibaret değildir.
c) Muhakeme hukukunda kural olarak kıyas mümkündür. CMK"nın 260. maddesi ile 223. maddesinin 1. fıkrası birlikte değerlendirildiğinde; açılan bir dava üzerine, mahkemenin davayı sonuçlandıran tüm kararlarının hüküm niteliğinde olduğunun ve kanunda aksi öngörülmemiş ise bu kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurulabileceğinin kabul edilmesi gerekir.
3- Tartışmaya konu olan kararı veren mahkeme, sanığın zincirleme suç kapsamına giren üç suçunun ikisi nedeniyle verilen hükümde TCK"nın 43. maddesinin 1. fıkrası gereğince artırma yapıldığını ve hükmün kesinleştiğini, bu nedenle üçüncü suçundan dolayı TCK"nın 43. maddesinin uygulanması koşullarının bulunmadığını belirttikten sonra, üçüncü suçla ilgili olarak açılan dava nedeniyle“karar verilmesine yer olmadığına” karar vermiştir. Mahkemenin asıl amacı sanığın üçüncü suçundan dolayı “ceza verilmesine yer olmadığına” karar vermek olduğundan, kararın “ceza verilmesine yer olmadığı” niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
4- Davayı sonuçlandıran, gerek “karar verilmesine ya da hüküm kurulmasına yer olmadığına”, gerekse “ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararlar “hüküm niteliğinde” olup TEMYİZ KANUN YOLUNA tabidir.
5- Yargıtay ilgili dairesinin hükmü bozması üzerine, bozmaya direnilmesine karar veren yerel mahkemenin hüküm kurmadığı durumlarda, ortada bir hüküm bulunmadığı halde, Ceza Genel Kurulu tarafından istikrarlı olarak direnme kararları bozulmaktadır. Böylece direnme kararlarının da davayı sonuçlandırdığı için hüküm niteliğinde olduğu ve temyiz edilebileceği kabul edilmektedir.
C) Sonuç:
Katılan vekilinin temyizi nedeniyle, hükmün esasının incelenmesi gerekirken, “karar verilmesine yer olmadığına dair kararların temyize tabi olmadığı” gerekçesiyle, “katılan vekilinin temyiz talebinin reddine” ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 27.06.2018