13. Hukuk Dairesi Esas No: 2017/1171 Karar No: 2017/12842 Karar Tarihi: 19.12.2017
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/1171 Esas 2017/12842 Karar Sayılı İlamı
13. Hukuk Dairesi 2017/1171 E. , 2017/12842 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı yüklenici ile imzalanan hizmet sözleşmesi kapsamında davalı şirkete bağlı olarak çalışan dava dışı işçi tarafından işçilik alacaklarına ilişkin açılan davada yapılan yargılama sonucunda hükmedilen kısım yönünden başlatılan ... icra takibi nedeniyle 5.596,98 TL ödeme yapıldığını, yasal mevzuat gereğince işçi alacaklarının ödenmesinden son alt işveren olan davalı şirketin sorumlu olduğunu ileri sürerek 5.596,98 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, davacı asıl işveren tarafından davalı alt işverene bağlı olarak çalışan işçinin açmış olduğu davada hükmedilen kısım yönünden başlatılan icra takibi sonucunda ödenen bedelin rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, dava dışı işçi tarafından ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 2013/769 E.-2015/K. sayılı ilamının temyiz edilmiş olması ve kararın henüz kesinleşmiş olmaması nedeniyle kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan yapılan ödemenin rücuen tahsili talep edilmişse de rücu koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu olayda da davacı kurum ile davalı arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Nitekim Borçlar Kanununun 146. Maddesinde düzenlenen, “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ödeme ile diğerlerine rücu hakkını kazanır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Somut olayda, dava dışı işçi tarafından işçilik alacaklarına ilişkin açılan dava sonucunda davacı asıl işveren dava dışı işçinin başlattığı ... icra takibi nedeniyle yapılan ödemenin rücuen tahsilini talep etmekte olup, işçilik alacaklarına ilişkin davalar sonucu verilen kararların infaz edilebilmesi için kesinleşmesine gerek yoktur. O halde, mahkemece, işin esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda aralarında imzalanan sözleşme hükümleri de değerlendirilip gerektiğinde bilirkişi raporu da alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirkeneksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu işçilik alacaklarına ilişkin açılan davanın kesinleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olupbozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.