Abaküs Yazılım
9. Ceza Dairesi
Esas No: 2014/4421
Karar No: 2014/7953
Karar Tarihi: 30.06.2014

Anayasayı ihlal - Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2014/4421 Esas 2014/7953 Karar Sayılı İlamı

9. Ceza Dairesi         2014/4421 E.  ,  2014/7953 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
    Suç : Anayasayı ihlal
    Hüküm : CMK’nın 323/1. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesine konu 06.05.2003 tarih, 2001/145 Esas, 2003/106 Karar sayılı hükmün onaylanmasına
    Temyiz edenler : Hükümlüler müdafileri

    Hükmün, hükümlüler müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine duruşmalı olarak yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
    1- Davanın hükmün kesinleşmesinden önceki aşamaları:
    İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 12.08.1996 tarih ve 1996/1065 Esas, 1996/993 sayılı iddianamesi ile hükümlüler ..., ..., ... ve ... hakkında, Anayasayı ihlal suçundan 765 sayılı TCK"nın 146/1. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan dava nedeniyle yapılan yargılama sonucunda, İstanbul 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 12.11.1999 tarih ve 1996/346 Esas, 1999/450 sayılı kararı ile 765 sayılı TCK"nın 146/1. maddesi uyarınca mahkumiyet hükmü kurulmuş, hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi nedeniyle dosya Dairemize gönderilmiştir.
    Dairemizce yapılan inceleme sonucunda, 26.03.2001 tarih, 2000/2551 Esas, 2001/891 sayılı karar ile; "... Mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde her bir sanık hakkında atılı eylemler ile sabit ve muhakkak addedilen vakıaların nelerden ibaret olduğunun karar yerinde ayrı ayrı değerlendirilmeleri yapılmadan genel değerlendirmeye dayalı şekilde mahkumiyet hükmü kurulmak suretiyle T.C Anayasasının 141/3, CMUK"nın 32, 260 ile 308/7. maddelerine aykırı davranılması” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozma sonrası İstanbul 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 06.05.2003 tarih ve 2001/145 Esas, 2003/106 sayılı kararı ile hükümlüler ..., ..., ... ve ..."in Anayasayı ihlal suçundan, 765 sayılı TCK"nın 146/1, 59/1, 31, 33. maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş, hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi nedeniyle dosya Dairemize gönderilmiştir.
    Dairemizce yapılan inceleme sonucunda, 01.12.2003 tarih, 2003/1915 Esas, 2003/2142 sayılı karar ile; "...Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, dosyada bulunan eylem evrakları, ele geçirilen örgütsel doküman, silah ve patlayıcı maddeler, sahte kimlik, mühür ve diğer belge ve malzemeler, ekspertiz raporları, mağdur beyan ve teşhisleri ile tüm dosya kapsamı itibariyle, toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar ..., ..., ... ve ..."in mensubu bulundukları silahlı çete niteliğindeki örgütün Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasasını zorla değiştirip, yerine marksist - leninist ilkeye dayalı bir sistem getirmek şeklindeki amacına yönelik olarak vahamet arz eden olaylara fiilen katıldıklarının sübutu kabul ve eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ile ülke genelindeki organik bütünlüğüne göre soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya nazaran verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık ... ve sanıklar vekillerinin temyiz dilekçeleri ile tüm sanıklar vekillerinin duruşmalı inceleme sırasında ileri sürdükleri ve yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle resen de temyize tabi olan hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına" karar verilmek suretiyle hüküm kesinleşmiştir.
    2- Davanın hükmün kesinleşmesinden sonraki aşamaları:
    Hükümlüler ... ve ... 15 Kasım 2002 tarihinde İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin 3 ve 6. maddelerinin ihlal edildiği iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuşlar ve başvuru üzerine Mahkemenin İkinci Dairesi tarafından "AİHM, devletin tutulu olan tüm kimselerden sorumlu olduğunun, çünkü bu kişilerin polis memurları karşısında zayıf bir konumda olduklarının ve devletin onları koruma yükümlülüğü bulunduğunun altını bir kere daha çizer. Özgürlükten mahrum bırakmanın başladığı andan itibaren, kişinin yetkili makamların seçtiğinin dışında kendi seçtiği bir doktor tarafından muayene edilme ve avukatla ve aile üyelerinden biriyle görüşme gibi, adaletin hızlı müdahalesi ile iyice sağlamlaştırılan temel güvencelerin katı bir şekilde uygulanması tutulu kişilere, özellikle de itiraf etmelerini sağlamak için yapılan kötü muamelelerin etkili bir şekilde tespit edilmesini ve önlenmesini sağlayacaktır. AİHM değerlendirmesinde sunulan tüm unsurlara göre ve Hükümet tarafından yapılmış ikna edici bir açıklamanın yokluğunda, 4 ve 13 Mayıs 1996 tarihli tıbbi raporlarda tanımlanan yaraların ve hasarların, bu davada Hükümetin sorumluğunu taşıdığı muamelelerden kaynaklandığı sonucunu çıkarmıştır. ...AİHM"ye göre ulusal mahkemenin kötü muamele ile suçlanan devlet görevlilerinin zamanaşımından yararlanamamaları için hızlı bir şekilde yargılanmasına gereken özeni göstermemiş olması müessiftir. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın işleyişindeki kaydadeğer gecikmeyi dikkate alan AİHM, şiddet eylemlerinin sorumlusu olduğu iddia edilen kişilerin neredeyse mutlak bir dokunulmazlıktan yararlandıklarına, bunun da iç hukukta cezai yollara başvurmayı etkisiz kıldığına itibar etmektedir. Dolayısıyla AİHS"nin 3. maddesi esastan ihlal edilmiştir. ...AİHM başvuranların gözaltı süresince yapılan soruşturma işlemlerinin Devlet Güvenlik Mahkemesinin kararının gerekçelerinde kanıt unsurları olarak kullanıldığını tespit etmiştir. Oysa ki soruşturma işlemlerine ilişkin tutanaklarda alenen gözaltında alınan ifadelere atıfta bulunulmuştur. Nitekim, başvuranların itirafta bulundukları ve gözaltında verdikleri ifadelerde kendilerine atılı suçları kabul ettikleri belirtilmiştir. ....Ceza hukukundaki kanıtların kabul edilebilirliği sorununu in abstracto incelemenin kendisine düşmemesine rağmen AİHM, Devlet Güvenlik Mahkemesinin bu davada, davanın esasına geçmeden önce bu konuda bir karara varmamasını üzüntüyle karşılamaktadır. ...Dolayısıyla Devlet Güvenlik Mahkemesinin davanın esasını incelemeden önce, kanıt araçlarının kabul edilebilirliği konusunda gerektiği şekilde karara varmadığı görülmüştür. Bu tür bir ön inceleme, ulusal yargı makamlarının, suçlayıcı kanıtların elde edilmesi için yasadışı yöntemlerin kullanılmasına karşı yaptırım uygulamalarına imkan tanıyabilirdi. ....AİHM bu davada sunulan usuli teminatların, zorlayıcı şekilde ve avukatın yokluğunda ve kendi kendini suçlamama hakkını gözardı ederek elde edilen itirafların kullanılmasını engellememiş olduğu kanaatine varmıştır. Bundan dolayı; başvuranlardan ... ile ilgili olarak, Sözleşmenin 6. maddesinin 1. ve 3. paragrafları ihlal edilmiştir" şeklinde karar verilmiştir.
    Hükümlü ... 14 Nisan 2004 tarihinde İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin 6. maddesinin ihlal edildiği iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş ve başvuru üzerine Mahkemenin İkinci Dairesi tarafından "AİHM, mevcut davada başvuranın on dört gün süren gözaltı sırasında sorgulandığını gözlemlemektedir. Bu süre içerisinde avukat yardımı almaksızın birçok soruşturmaya katılan ilgili şahıs imzalamayı reddettiği otuz sayfalık bir ifade vermiş ve suçluluğunu ispatlamaya yönelik birçok soruşturmaya tabi tutulmuştur. ....AİHM, başvuranın yargılama sırasında avukat desteğinden yararlandığını ve iddia makamının suçlamalarına itiraz etme imkanı bulduğunu gözlemlemektedir. Dosya incelendiğinde, soruşturmanın büyük bir bölümünün gözaltı sırasında yapıldığı ve bu sırada başvuranın avukat yardımı almadığı görülmektedir. Dolayısıyla, sözkonusu davada, başvuranın polise verdiği
    ifadenin mahkumiyetine kullanılması nedeniyle, başvuranın avukata erişim hakkına getirilen kısıtlamalardan bizzat etkilendiği şüphe götürmez bir gerçektir. Ne sonradan sağlanan avukat yardımı, ne daha sonraki yargılamanın çekişmeli niteliği gözaltı sırasında yapılan hataları telafi edebilir. Sonuç olarak, başvuran yargılama sürecinde aleyhinde delillere itiraz etme fırsatı bulmuş olsa da, polis tarafından gözaltında tutulduğu sırada avukat desteği alınmaması, savunma haklarını telafi edilemeyecek şekilde olumsuz etkilemiştir. ....AİHM, başvuranın suç ortaklarının verdikleri ifadelerin Devlet Güvenlik Mahkemesinin aldığı kararda kanıt belgesi olarak kullanıldığını gözlemlemektedir. Bu konuyla ilgili olarak AİHM, önce, başvuranın beş suç ortağının gözaltı sırasında AİHS"nin 3. maddesine aykırı muamele gördüklerini ve dolayısıyla bu madde hükümlerinin ihlal edildiğini kaydetmektedir. ....Devlet Güvenlik Mahkemesi, karar alırken yalnızca gözaltı süresince gerçekleşen soruşturma işlemlerinin tutanaklarını imzalamış olan polis memurlarını dinlemekle yetinmiştir. Bu noktada AİHM, polis memurlarından dördü hakkında başvuranın suç ortaklarına kötü muamele uygulamaktan dolayı Ağır Ceza Mahkemesi"nde dava açılmış olduğunu not etmektedir. Dolayısıyla esas hakimlerinin, davanın esasını incelemeden önce, kanıt araçlarının kabul edilebilirliği konusunda gerektiği şekilde karara varmadığı görülmüştür. Bu tür bir ön inceleme, ulusal yargı makamlarının, suçlayıcı kanıtların elde edilmesi için yasadışı yöntemlerin kullanılmasına karşı yaptırım uygulamalarına imkan tanıyabilirdi. Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda AİHM, mevcut davada AİHS"nin 6. maddesinin 3-c paragrafının, 6. maddenin 1. paragrafıyla bağlantılı olarak ihlal edildiği sonucuna varmaktadır" şeklinde karar verilmiştir.
    Hükümlü ... 2 Nisan 2002 tarihinde İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin 3. ve 6. maddelerinin ihlal edildiği iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş ve başvuru üzerine Mahkemenin İkinci Dairesi tarafından "....3. madde için gerekli olan kanıtın, yeteri kadar ciddi, açık ve konuyla uyuşan karineler demetiyle de oluşturulacağını ve Hükümet"in başka bir açıklama getirmediğini gözönüne alan AİHM, başvuranda gözlemlenen lezyonların gözaltı sırasında maruz kaldığı muamele sonucunda meydana geldiği ve dolayısıyla Türkiye"nin sorumlu olduğu kanaatine varmaktadır. Böyle bir şiddet ancak bir suçun itirafını sağlamak veya bazı bilgiler elde etmek amacıyla kasten uygulanabileceği için "işkence" olarak nitelenir. Dolayısıyla AİHS"nin 3. maddesi esastan ihlal edilmiştir. ....AİHM, ulusal yargı organlarının, Devlet görevlilerinin yasal olmayan eylemlerine müsamaha göstermemek ve kamu davasını zamanaşımına uğramadan sonuçlandırmak amacıyla koşulların elverdiği özen ve iradeyi göstermedikleri kanaatine varmıştır. Kısacası AİHM, 3. maddenin usule ilişkin bölümünün ihlal edildiğini tespit etmektedir. ....Olayın meydana geliş şartlarını tekrar hatırlatan AİHM, gözaltı sırasında bir avukat yardımından yoksunolan başvuranın ayrıntılı itiraflarda bulunduğunu ve kendini suçlayacak birçok bilgi verdiğini ve avukatının itirazına ve gözaltında verilen ama hakim önünde inkar edilen ifadelerin kullanılmasına imkan vermeyen Türk hukukuna rağmen, bu bilgilerin başka delillerle örtüştüğü gerekçesiyle kendisine karşı kullanıldığını not eder. Ayrıca İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi, bu dönemde işkence uygulamakla suçlanan dört polis memuruyla ilgili dava henüz sonuçlandırılmadığı halde, Anayasa"ya aykırılık itirazını inceleme gereği görmemiştir. Sonuç olarak, ihtilaflı itiraflar, kısmen de olsa, başvuranın müebbet hapse mahkum edilmesinde, hem de iki kez, aleyhine delil olarak kullanılmıştır. AİHM"nin Örs ve diğerleri davasındaki içtihadında belirttiği gibi, bu davada usuli teminatlar, 3. maddeye aykırı olarak elde edilen delillerin kullanılmasını engelleyecek, dolayısıyla kendini suçlamama hakkının kullanılmasını sağlayacak şekilde işletilmemiştir. Dolayısıyla, AİHS"nin 6. maddesinin 1 ve 3-c paragrafları ihlal edilmiştir" şeklinde karar vermiştir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının kesinleşmesi üzerine, hükümlü ... müdafii 01.07.2009, hükümlü ... müdafii 20.11.2009, hükümlü ... müdafii 25.02.2010, hükümlü ... müdafii ise 19.07.2010 tarihinde CMK"nın 311/1-f. maddesinde belirlenen bir yıllık süre içerisinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuşlardır. Hükümlü müdafilerinin yargılamanın yenilenmesine ilişkin talepleri yerel mahkemece kabul edilmiş ve duruşma açılmak suretiyle yargılama yapılmış, müdafileri huzurunda hükümlülerin yeniden savunmaları alınmış, yapılan yargılama sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararı doğrultusunda, delillerin kabul edilebilirliği hususu tartışılarak, hükümlülerin müdafilerinin yokluğunda alınan kolluk aşamasındaki beyanları ve sadece bu beyanlar doğrultusunda kabul edilen eylemler hükümden çıkarılmış, dosyada bulunan eylem evrakları, arama ve yakalama tutanakları, arama sonucunda ele geçen silahlar, patlayıcı maddeler, sahte kimlikler ve örgütsel dokümanlar, ekspertiz raporları, mağdur beyanları ve teşhis tutanakları ile doğrulanan ve vahamet arz eden eylemler esas alındığında, 765 sayılı TCK"nın 146/1. maddesi uyarınca mahkumiyet hükmü kurulması için yeterli deliller bulunduğu kanaatine varılarak hükümlüler hakkındaki İstanbul 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 06.05.2003 tarih ve 2001/145 Esas, 2003/106 Karar sayılı hükmüne esas alınan 19.06.1995, 19.07.1995, 06.11.1995, 08.12.1995, 13.12.1995, 07.03.1996 ve 07.04.1996 tarihli eylemlerin AİHM"nin yukarıda belirtilen karar gerekçelerine uygun olarak sübut bulmadığı kabul edilerek hükmün onaylanmasına karar verilmiştir.
    3- Netice ve Kanaat:
    Yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında gösterilen ve Sözleşmenin 3 ve 6. maddeleri kapsamında kalan ihlal nedenleri de nazara alınarak yapılan yargılamaya, toplanan delillere göre hükümlülerin suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, hükümlüler müdafilerinin temyiz dilekçeleri ile duruşmalı inceleme sırasında ileri sürdükleri ve yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle İstanbul 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 06.05.2003 tarih ve 2001/145 Esas, 2003/106 sayılı kararının onaylanmasına dair re"sen de temyize tabi olan hükmün ONANMASINA, 30.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    TEFHİM ŞERHİ

    30.06.2014 tarihinde verilen iş bu karar, Yargıtay Cumhuriyet savcısı Dursun Murat Ay"ın huzurunda, duruşmada hükümlüler ... ve ..."in savunmalarını yapmış bulunan Av. Sevinç Sarıkaya"nın yokluğunda, hükümlü ..."in savunmasını yapmış bulunan Av. ... ve Av. Sezin Uçar"ın yüzlerine karşı 09.07.2014 tarihinde usulen ve açık olarak tefhim olundu.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi