3. Hukuk Dairesi 2016/2325 E. , 2018/3539 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... 2. İcra Müdürlüğünün 2013/5005 esas sayılı takip dosyasından davalılar aleyhine 21224/1 nolu abone numarasından ödenmeyen su bedellerinin tahsili için icra takibi başlatıldığını, davalıların yersiz itirazı üzerime takibin durduğunu, aboneliğin davalıların murisi ... üzerinde olması sebebiyle kanun gereği mirasçıların murisin borçlarından sorumlu olduklarını beyan ederek fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalılardan tahsilinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; aboneliğin murisleri ..."ya ait olduğunu ve ölümü ile taşınmazın kendilerine geçtiğini ancak icra takibine konu olan suyu kullananın kendileri olmadığını, kendilerinin bir borçlarının bulunmadığını, takibin haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddi ile %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini dilemişlerdir.
Mahkemece; dava konusu 21224-1 nolu abone sahibinin 1999 yılında vefat ettiği, mirasçı davalıların yeri 2008 yılında devrettikleri yine 2009 yılından itibaren söz konusu yerde Murat Kayadaş adına iş yeri açma ve işletme ruhsatının bulunduğu dava konusu suyu davalıların kullanmadıkları aboneliğin de davalılar adına olmadığı gerekçesi ile davanın reddine, asıl alacağın %20 si olan 1,404,45 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalılara verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, 2008-2012 yıllarına ait ödenmeyen su borcu nedeniyle, abonelik sözleşmesinin tarafı olan ve 1999 yılında vefat eden kişinin mirasçılarına karşı başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir.
Somut olayda; davaya konu su aboneliğinin davalıların murisi adına kayıtlı olduğu, murisin ise 1999 yılında vefat ettiği, bu tarihten sonraki tüketimlerin ise dava dışı 3. kişiler tarafından yapıldığı ancak 3. kişilerin tüketimleri davalıların murisi adına olan abonelik üzerinden yaptıkları hususu tarafların da kabulündedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; aboneliği iptal ettirmedikçe aynı abonelik üzerinden 3. kişilerin kullandığı su bedelinden abonenin ya da mirası reddetmemiş olan abonenin mirasçılarının sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Murisin, borcundan mirasçıların sorumluluklarını düzenleyen 4721 Sayılı TMK"nun ilgili hükümlerini inceleyecek olursak;
4721 Sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 599. maddesine göre; “Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler”. 605. maddeye göre “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır”.
606.maddeye göre; “Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar”. 610. maddeye göre; “Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur”. 641. maddeye göre; “Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar. Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlara verilecek uygun miktardaki tazminat, bu yüzden terekenin borç ödemeden acze düşmemesi kaydıyla tereke borcu sayılır” hükümleri yer almaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre abonelik iptal ettirilmedikçe, o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur.
Somut olayda; davalıların murisi, davaya konu borç dönemlerinde davacı idarenin su abonesidir. Abonelik iptal edilmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak su bedelinden davacıya karşı muris, aynı zamanda miras reddedilmediğine göre Türk Medenî Kanununun zikredilen hükümleri gereğince davalılar davacıya karşı (mirasçı sıfatıyla) müteselsilen sorumludur.
Hal böyle olunca, mahkemece; işin esasına girilerek oluşacak sonuç dairesinde hüküm tesisi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Kabule göre de; İİK 67/2.maddesi uyarınca itirazın iptali davasının kısmen veya tamamen reddi halinde, borçlu lehine hükmedilecek tazminat kötüniyet tazminatı olup, borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin haksız olmasının yanında takip alacaklısının kötüniyetli olması gerekir. Alacaklı icra takibi başlatmakta kötüniyetli değilse aleyhine kötüniyet tazminatı hükmedilemez.
Somut olayda her ne kadar mahkemece, alacak miktarı üzerinden davalılar lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmiş ise de, davacının icra takibi yapmakta kötüniyetli olduğu ispat edilememiştir. Bu nedenle davalıların kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde asıl alacak üzerinden % 40 oranında tazminata karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.