4. Hukuk Dairesi 2015/14867 E. , 2017/6529 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 19/08/2014 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 12/05/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, iftiraya dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalının, yargılanmakta olduğu ... 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/341 esas sayılı dosyasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak için müvekkilinin ismini vermesi nedeniyle davacının yargılanıp ceza aldığını, ancak temyiz incelemesi neticesinde mahkumiyet kararının bozulduğunu ve beraatine karar verildiğini, sadece davalının beyanlarına dayalı olarak ceza mahkemesindeki yargılamaya sanık olarak dahil edildiğini, tüm çevresi tarafından uyuşturucu ticareti yapan biri olarak göründüğünü, yargılama sürecinde masraflar yaptığını ileri sürerek, maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, davacının önce mahkum olup sonrasında beraat etmesinin suçsuz olduğu anlamına gelmeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tarafların üzerlerine atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin suç ortaklıklarının bulunup bulunmadığının kovuşturma makamı tarafından araştırılmasını gerektirir nitelikte ve yeterli derecede olgu ve emare bulunduğu, davalının davacı hakkındaki iddiasının tazminatı gerektirmediği, davacının haklılığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının sanık olarak yargılandığı ceza dosyasının incelenmesinde; ceza davasında sanık ...’in savunmalarında uyuşturucu maddeyi ...’den aldığını ve ...’e teslim ettiğini beyan ederek bu iki şahıs hakkında dava açılmasını sağlaması ve bu sanıkları ihbar ederek yakalatması nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmasına, davacının da üzerine atılı uyuşturucu madde ticareti suçundan netice olarak 10 yıl ve 50.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Yargıtay 10. Ceza Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde bulunmayan davacının savunmasının aksine, diğer sanıklar ... ve ...’in suçuna iştirak ettiğine veya ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgisi olduğuna ilişkin, davalının kovuşturma aşamasında sonradan verdiği ifadesindeki soyut beyanı dışında kuşkuyu aşan ve kesin delil bulunmadığı gerekçesiyle davacı yönünden mahkumiyet kararının bozulduğu, ceza mahkemesince davacının beraatine karar verildiği görülmüştür.
Bazı delil ve emarelere dayanılarak gerçekleşen bir şikayet ya da açılan ceza davası sonunda verilen beraat kararı, soyut olarak o şikayet veya davanın hukuka aykırı olduğunun delili sayılamaz. Haksız şikayet ya da haksız ceza davası açıldığı hukuksal sebebine dayanan manevi tazminat davalarında, şikayet ya da dava hakkının kötüye kullanılıp kullanılmadığı, bir başka ifade ile şikayetin veya davanın hukuka aykırı olup olmadığı sorunu ancak, şikayetçinin veya davacının şikayetine dayanak yaptığı kanıtların hukuk hakimi tarafından değerlendirilmesi ile çözümlenmelidir. Ceza hakiminin delilleri takdir konusundaki kanaati, hukuk davasına etkili değildir. (Yargıtay HGK,04/06/2008 gün, 2008/4-421 esas, 422 karar)
Somut olayda, ceza mahkemesinde yargılanan diğer sanıkların beyanları, tüm ceza dosyası içeriği ve özellikle ceza yargılaması sonucu davacı hakkında verilen karar da dikkate alındığında; ceza yargılamasında davalının soyut beyanı dışında davacının üzerine atılı suçu işlediğine dair başkaca delil bulunmadığı, davalının ceza mahkemesindeki anlatımı ve olayın oluş biçimi dikkate alındığında ceza mahkemesinde yargılanan diğer sanıkların özellikle sanıklar ... ve...’in alınan ifadelerinde davacıyı davalının yanında görmediklerini, evlerine de gelmediğini, davacıya iftira atamayacaklarını açıkça beyan ederek davalının soyut iddiasını yalanladıkları, mahkemenin gerekçesinin aksine ihbara konu maddi olgu ve yeterli emarenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Şu halde mahkemece yukarıda açıklanan olgu ve ilkeler gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile istemin reddedilmiş olması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA 30/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.