13. Hukuk Dairesi 2016/3922 E. , 2017/12795 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacılar; davalının, dava dışı ... verdiği vekaletnamesi ile dava dışı ...’i tevkile yetkili kıldığını, ... ...’ün ise; kendilerine dava açılması hususunda vekaletname verdiğini, ve ücret sözleşmesi imzaladığını, verilen vekaletname gereği veraset ilamı aldıklarını, tapudaki yanlışlıkların tashihi için davalar açtıklarını, akabinde izale-i şüyu davalarını açtıklarını, dava derdest iken ve hiçbir haklı sebep yokken davalının kendilerini azlettiğini belirterek, 29.000,00 TL avukatlık ücretinin ihtarnamenin tebliğinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı; vekilin vekil eden adına borçlandırıcı bir muamele yapabilmesinin ancak vekaletnamesinde özel yetki taşıması suretiyle mümkün olacağını, kendisinin diğer hissedarlarla dava öncesinde anlaştığını, hal böyle iken dava açılmasının zararına olduğunun izahtan vareste olduğunu, davacı tarafça ortaklığın giderilmesi davasının sırf ücreti vekalet kazanmak amacıyla kötü niyetli olarak açılmış bir Dava olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabul kısmen reddi ile, yasal vekalet ücreti olan 440,00 TL ile, akdi vekalet olan 14.022,60 TL’nin taleple bağlı kalınarak ihtarnamenin 15-07-2008 davalıya tebliğ tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 6100 sayılı HMK"nın 297. maddesinde; hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsayacağı, hükmün sonuç kısmında ise, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerektiği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, tefhim edilen kısa kararda; ‘’yasal vekalet ücreti olan 440,00 TL ile, akdi vekalet olan 14.022,60 TL’nin taleple bağlı kalınarak ihtarnamenin 15-07-2008 davalıya tebliğ tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,’’ karar verilmiş iken, gerekçeli kararın gerekçe kısmında; ‘’Her ne kadar Mahkememiz kısa kararında ...2008-564 E. 2008-565K.Sayılı dosyası açısından hüküm kurulmuş ise de aslında ... toplam 1.050,00 TL vekalet ücretinin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren davacıdan alınarak davacıya verilmesi şeklinde hüküm kurulması gerektiği’’ belirtilmiştir. Bu nedenle, açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki oluşturulması, HUMK."nun 388/son (yeni HMK 297/son) madde ve fıkrası gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.