3. Hukuk Dairesi 2017/2859 E. , 2018/3503 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ..." e ait bilardo salonunu kiraladığını, taşınmaza masraf yaptığını, davalıya ait vergi borçlarını ödediğini ancak davalının anahtarı alarak taşınmazı diğer davalıya kiraladığını ileri sürerek, taşınmazın aynen teslimini bu olmadığı takdirde kiralanana yapılan masraf ve kazanç kaybı olarak 40.000 TL alacağın davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı ...; davacının kiralananı 3. kişiye devretmiş olduğunu, taşınmazda bir hakkı kalmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davalı ... hakkında açılan davanın reddine, davalı ... hakkında açılan davanın kısmen kabulü ile kiralanana yapılan faydalı imalat bedeli 6.162 TL nin tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacının kazanç kaybına yönelik temyiz taleplerinin incelenmesine gelince;
Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK" nun 112. (818 sayılı Borçlar Yasasının 96.) maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir. Ancak mahkemece kâr kaybı hesabı yapılırken davacı kiracının dava konusu kiralanan ile aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda ne kadar sürede kiralayabileceği bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek bu süre ile sınırlı olarak kâr kaybı alacağına hükmedilmesi gerekir.
Somut olayda; taraflar arasında 01.01.2012 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesi imzalandığı, kiralanan taşınmazın kira süresi bitmeden önce kiraya veren Hidayet tarafından diğer davalıya kiralandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. TBK’nun 114/2 maddesi uyarınca haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanacaktır. Bu nedenle davalının kira sözleşmesine aykırı davranmasıyla oluşan sorumlulukta tazminattan indirim yapılmasını düzenleyen TBK’nun 52.maddesinin uygulanması gerekir. Bu kapsamda davacı kiracı da taşınmazın mühürlendiği veya tahliye edilmesini müteakip kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği yeni bir taşınmaz bulma konusunda gerekli çabayı göstermek zorundadır. Mahkemece bu durumda; davacının aynı şart ve koşullarda kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği aynı nitelikli başka bir taşınmazı hangi sürede yeniden kiralayabileceği sürenin belirlenmesi, davalı kiraya verenin bu süreye ilişkin kazanç kaybından sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile kazanç kaybı isteminin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz talebinin REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.