1. Hukuk Dairesi 2019/3383 E. , 2021/2877 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.05.2021 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan eşi Satılmış ...’in, 2731 ada 17 parsel sayılı taşınmazını çocuksuz olması nedeniyle ölümü halinde eşine ve kız kardeşlerine kalmasını istemediğinden yeğenleri olan davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, çekişme konusu taşınmazla ilgili yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin ise mirasçılardan mal kaçırma ve muvazaa iradesini gizleme amacı taşıdığını ileri sürerek davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, muris ile davalı ... arasında yapılan 20.10.1998 tarihli düzenleme şeklindeki kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalı ...’nin çekişme konusu taşınmaz üzerine bina inşaa ettiğini, bu binanın yapımında murisin hiçbir katkısının olmadığını, sözleşmede binanın 3 kat olarak inşaa edileceğinin, murisin zemin katta 1 no’lu dükkan ile üstündeki 3 ve 5 no’lu daireleri alacağının, fazla yapılan katların davalı ...’ye ait olacağının kararlaştırıldığını, belediyeden alınan izin ile 1 kat fazla olarak binanın yapıldığını, bu durumda kalan 4 daire ve 1 dükkan ile bodrum katın davalı ...’ye verilmesi gerektiğini, bu sözleşme gereği murise 95/316 payın tekabül ettiğini, davalı ...’ın maddi yardımlarının karşılığı olarak da sözleşmenin taraflarının davalı ...’a bir kısım paylarını devrettiğini, binanın bitirilebilmesi için ... ...’ta bir adet parsel, bir adet kamyon,üç adet traktörün satıldığını,davalı ...’nin 1999-2000 yıllarında Pamukbank’tan kredi aldığını, muris tarafından davalı ...’ye en son devredilen 70/316 payın ise ön alım hakkının kullanılıp kullanılmayacağı yönündeki ihbarnamenin tebliği üzerine bedelinin peşinen ödenerek satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…HMK"nin 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler gözardı edilerek karar verilmesi isabetli olmadığından anılan yasal düzenlemeler gözetilerek usulü hükümler yerine getirilmek ve ondan sonra hüküm oluşturulmak üzere karar bozulmalıdır...” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, mahkemece temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Satılmış ...’in 02.03.2011 tarihinde evli ve çocuksuz olarak ölümü üzerine davacı eşi ... ve dava dışı kardeşlerinin mirasçı olarak kaldığı, davalıların ise murisin yeğenleri oldukları, çekişme konusu 2731 ada 17 parsel sayılı, 316,00 m2 miktarlı ve arsa vasıflı taşınmaz ile ilgili olarak mirasbırakan ile davalı yeğeni ... arasında 20.10.1998 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği, anılan sözleşmeye göre oluşacak bağımsız bölümlerin %50’sinin arsa maliki olan mirasbırakana, % 50’sinin de yüklenici olan davalı ...’ye verileceğinin, ayrıca fazla yapılan katların da davalı ...’ye ait olacağının kararlaştırıldığı; daha sonra mirabırakanın çekişme konusu taşınmazın 123/316 payını davalı ...’ye, 123/316 payını davalı ...’a 24.01.2001 tarihli aynı akitle satış suretiyle temlik ettiği, uhdesinde bıraktığı 70/316 payı ise yine satış yolu ile 14.09.2010 tarihinde davalı ...’ye temlik ettiği, taşınmaz üzerinde halihazırda kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulu olmayan 5 katlı apartman bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda; davalılar, mirasbırakan ile davalı ... arasında düzenlenen 20.10.1998 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince, taşınmaz üzerindeki binanın kendileri tarafından yapıldığını, tüm edimlerin yerine getirildiğini, mülkiyeti devir borcu olan mirasbırakanın da taşınmazdaki bir kısım payını temlik ettiğini savunmuşlardır. O halde, yüklenicinin, sözleşmeden doğan kişisel hakkını kazanabilmesi için edimini yerine getirmesi gerektiği gözetilerek, öncelikle davalı ...’nin 20.10.1998 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca edimini yerine getirip getirmediğinin belirlenmesi, ondan sonra yörenin ve günün ekonomik şartları, emsal kat karşılığı inşaat sözleşmeleri de gözetilerek gerektiğinde bu hususta bilirkişi raporu alınmak suretiyle davalı ...’ye düşecek olan bağımsız bölümlerin (taşınmazda kat mülkiyeti kurulmuş olsaydı) arsa payı karşılığının belirlenmesi ve belirlenen bu pay yönünden davanın reddine karar verilmesi; kalan paylar yönünden ise tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalılar vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27/05/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.