14. Hukuk Dairesi 2016/1682 E. , 2018/6585 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.01.2011 gününde verilen dilekçe ile kadastral parselin ihyasına dayanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ..., ... Belediye Başkanlığı, ..., ... vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı ... vekili, 1352 (2037) parsel sayılı taşınmazın, 1209,85 m²"lik kısmının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve ... adına ihdası gereken yerlerden olduğu halde ... Büyükşehir Belediyesi adına ihdasen tescil edilip, adı geçen belediyece yapılan imar uygulaması sonucu kamu alanında kullanılmak üzere terkin edildiğini, anılan 1209,85 m2"lik kısım üzerine de 5531 ada 3, 4 ve 5 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğunu; ancak, belirtilen şuyulandırma işleminin ve öncesinde aynı bölgede ....an Belediyesince yapılmış olan 37 no"lu imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek 5531 ada 3, 4 ve 5 sayılı imar parsellerinin 1209,85 m2"lik binmeli alana isabet eden kısmının tapusunun iptali ve ... adına tesciliyle tapu kayıtlarının eski hale iadesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, .... Belediyesi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkında davanın kabulüne karar verilmiştir,
Hükmü, davalı ... .... vekili, davalı ... vekili, ... Büyükşehir Belediyesi vekili ile .... Belediyesi vekili temyiz etmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ayrıca; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2 maddesinde öngörülen belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet kanun gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazinenin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Kanun ile ilga edilmiş ise de bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerektiği tartışmasızdır. Ayrıca kapanmış yollar bakımından da 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; .... Belediyesi tarafından yapılan 37 no"lu imar düzenlemesi ile sonrasında ... Büyükşehir Belediyesi"nin yaptığı şuyulandırma işlemlerinin idari yargı yerinde iptal edildiği ve bu kararların kesinleştiği; daha sonra dava konusu yerin yeni kurulan ... Belediyesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Ancak, mahallinde yapılan uygulama neticesinde teknik bilirkişi rapor ve krokisinde dava konusu alanın yeterince araştırılmadığı, bilirkişi raporunun yetersiz olup dava konusu alanın hangi imar uygulamalarına tabi tutulduğunun ve şuyulandırmalardan önceki ve sonraki niteliklerinin belirlenmediği ve usulüne uygun olarak koordinatlı bir şekilde krokiye yansıtılmadığı, tescil bildirim beyannamesinde dava konusu 1353 sayılı parselin, 720 nolu kadastral parselin yola terkininden ihdas edildiğinin belirtilmesine rağmen bu husus üzerinde durulup çelişkinin giderilmediği, 720 parsel sayılı taşınmazın tedavüllü tapu kaydı ile dayanak belgelerinin getirtilmediği, özellikle dava konusu yapılan 1209,85 m2"lik bölümün imar uygulamalarından önceki vasfı ile ... ile ilgisinin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmadığı, çekişme konusu yerin Belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hususu üzerinde de durulmadığı görülmektedir.
Mahkemece, dava konusu alanın hangi tarihte belediye veya mücavir saha içerisinde alındığının belirlenmesi; çekişmeli yere ilişkin kadastral pafta, 1352 parsel ve 7120 sayılı kadastral parsellerin krokileri ile 1 ve 2. imar uygulamaları sonucu bu alana ilişkin imar krokileri (varsa çakıştırılmış kroki) ile tedavüllü tapu kayıtları ve dayanak belgeleri getirtilerek davaya konu taşınmazın şuyulandırma işlemleri öncesi ve sonrası niteliklerinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi, 775 sayılı Yasanın mülga 3. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka bir ifadeyle, çekişmeli taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığının saptanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davalı ..., yaptığı kamusal tasarruf (idari işlem) nedeniyle davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden maktu harç, maktu vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı belediyeye yüklenmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... ... vekili, davalı ... vekili, ... Büyükşehir Belediyesi vekili ile .... Belediyesi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
10.10.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.