
Esas No: 2015/10781
Karar No: 2017/6433
Karar Tarihi: 26.10.2017
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2015/10781 Esas 2017/6433 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... Dinçer tarafından, davalı ... aleyhine 18/07/2012 gününde verilen dilekçe ile tespit istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 21/01/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, araç mülkiyetinin tespiti, davalı adına olan tescil kaydının iptali ile davacı adına tescili, olmadığı takdirde araç bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı adına kayıtlı olan ... Yariz marka ... plakalı otomobil ile ... plakalı araçların kendisine ait olduğunu, davalının eşiyle birlikte kendisine ait villada çalıştığını hatta araçlardan ... plaka sayılı aracın yaş günü hediyesi olarak hediye edildiğini, aralarındaki güven ilişkisine dayanarak aracın davalı adına alındığını, ancak alındığı tarihten itibaren kendisi için kullanıldığını ve tüm giderlerinin kendisince karşılandığını belirterek; her iki otomobilin davalı adına yapılmış kayıt ve tescilinin iptali ile kendi adına kayıt ve tescilini, davalı uhdesinde bulunan otomobillerin teslimini, mümkün olmaması halinde araçların dava tarihi itibari ile ayrı ayrı değerlerinin tespiti ile bedelinin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dinlenen tanık beyanları, ..." in ... Müdürü tarafından gönderilen mektup içeriği ve dosyaya giren tüm delillere göre davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani
inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmeleri kaynağını olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 18. maddesi ile 05/02/1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"ndan alır. Sözü edilen bu karar uyarınca inanç ilişkisi ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Kısaca, inanç ilişkisinin varlığını kabul edebilmek için yazılı bir sözleşmenin ya da açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek, karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin varlığı aranır. Yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge varsa HMK"nun 202. maddesi (HUMK"nun 292. maddesi) uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir. (Hukuk Genel Kurulu, 04/07/2010, 2010/14-394 E, 2010/395 K.)
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; davacı kendisi için satın alınan araçların, kendisinin yabancı olması ve villasında hizmetlisi olup şöförlüğünü de yapan davalının ise Türk vatandaşı olması nedeni ile kendisinin kullanabilmesi için davalı adına tescil edildiğini, ancak davalının her iki aracıda alarak işten ayrılıp, araçları davacıya devretmeyi kabul etmediğini iddia etmiştir. Diğer bir deyişle; taraflar arasında bir inanç sözleşmesi bulunduğunu belirtmiştir.
Davacı, inanç ilişkisini kanıtlamak için bir kısım harcama belgeleri, birlikte iş yaptığı şirketin sahibi olan ..." in ... Müdürü tarafından gönderilen mektup ile tanık beyanlarına dayanmış ve bu beyanları mahkemece hükme esas alınmıştır.
Yukarıda belirtildiği üzere; davacı inanç ilişkisini ancak yazılı delil ya da yazılı delil başlangıcı bulunması halinde tanık dahil her türlü delil ile kanıtlayabilir. Ancak dosya kapsamında bu nitelikte bir delil ya da yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belge bulunmamaktadır. Şu halde; davanın ispatlanamadığından reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin kısmen kabul edilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.