7. Hukuk Dairesi 2013/25028 E. , 2014/5551 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Görele Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Tarihi : 10/07/2013
Numarası : 2012/128-2013/290
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı, davalı işyerinde çalıştığını, ödenmeyen 1,5 aylık ücretini talep etmesi üzerine işveren tarafından hiçbir geçerli sebep ve haklı neden bulunmadan sözlü olarak işten çıkarıldığını, bunun üzerine noter ihtarı ile iş sözleşmesini haklı nedenle feshe mecbur bırakıldığını ihtar ettiğini ve tüm yasal haklarının ödenmesini talep ettiğini ancak tazminat ve işçilik alacaklarının ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile hafta tatili, fazla çalışma ve 1,5 aylık ücret alacağının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacı ile oğlunun davalı işyerinde çalıştıklarını, davacının iş yerinde oğlu ile birlikte bazı usulsüzlükler yaptığını, bu usulsüzlüklerin ortaya çıkması üzerine davacı ve oğlunun şirkete ait işyerinde çalışma imkanının kalmadığını bildikleri için bizzat kendilerinin işe gelmeyerek işten ayrıldıklarını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, 16.01.2013 tarihli ibranamenin bulunması, dinlenen tanık beyanlarından davalı tarafın davacı işçinin iş aktini feshetmesi hususunda haklı gerekçelerinin olduğu, iş akdinin feshedilmesinin hukuka uygun olduğu, davacının kusurlu davranışları neticesinde iş aktinin feshedildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında iş akdinin ne şekilde fehedildiği ve dosya içersinde bulunan 16.01.2013 tarihli ibranamenin geçerli olup olmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir”
Şeklinde kurala yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir .
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez .
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir . Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş
İçtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir . Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz .
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır .
Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir .Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir.
İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (YargıtayHGK.27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31K.)
Somut olayda, davacı işçi, son 1,5 aylık ücretinin ödenmesini davalı işverenden talep ettiğini, davalı işverenin ise geçerli ve haklı bir neden olmaksızın sözlü olarak iş sözleşmesini feshettiğini, bunun üzerine 31.01.2012 tarihinde noter ihtarı keşide ederek haksız şekilde iş sözleşmesinin feshedildiğini, artık bu işyerinde çalışmasının mümkün olmadığını, kendisinin de haklı nedenle iş sözleşmesini feshettiğini ve tazminatları ile işçilik alacaklarının ödenmesini talep etmiştir.
Davalı işveren ise, davacının oğlu ile birlikte yaptığı bazı usulsüz işlemlerin ortaya çıkması üzerine işi kendisinin bırakıp gittiğini savunmuştur.
Davalı iş veren tarafından, iş akdinin feshine kadar olan dönemde davacının iş yerinde ne tür bir usulsüzlük yaptığına ilişkin olarak tutanak ve benzeri yazılı belge sunulmadığı, davacının savunmasının alınmadığı ve bu usulsüzlüklerin davalı işveren tarafından bilinmesine ramğen fesih gerekçesi yapılmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Ayrıca, gerek dava dilekçesi ve davacı tarafından 31.01.2012 tarihinde keşide edilip davalıya 08.02.2012 tarihinde tebliğ edilen noter ihtarı ve gerekse de davalının cevap dilekçesinden ve dosya içeriğinden iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından feshedildiği anlaşılmasına rağmen mahkemece, davalı işveren yönünden iş sözleşmesinin haklı nedenle feshetmesi yönünden gerekçeleri olduğu, iş akdinin feshedilmesinin hukuka uygun olduğu, davacının kusurlu davranışları neticesinde iş aktinin feshedildiği yönündeki gerekçesi yerinde değildir.
Mahkemece çözülmesi gereken husus, davacı işçi tarafından yapılan fesih işleminin haklı nedene dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu kapsamda, ibraname ile ilgili gerek yukarıdaki açıklamalar ve gerekse söz konusu ibranamede işten çıkış tarihi üzerindeki oynama yapılması yanında davacının iş sözleşmesini sonlandırdığı tarihten yaklaşık 1 yıl sonrasına ait olmasına rağmen ödeme yapıldığına dair hiçbir kayıt sunulmaması ve özellikle davalının cevap dilekçesinde ibranameye yönelik hiçbir açıklamada yer almaması karşısında sunulu olan ibraname fazla çalışma alacağı yönünden miktar içerdiğinden makbuz niteliğinde kabul edilerek yapılacak hesaplama sonucunda ibranamede yazılı miktar mahsup edilerek varsa bakiye fazla çalışma alacağı hüküm altına alınmalıdır.
Buna karşılık ibraname, diğer alacaklar yönünden geçersiz olup geçersiz ibranameye değer verilerek sonuca gidilmesi de hatalıdır.
Mahkemece yapılacak iş; dava dosyasının hesap bilirkişisen tevdii ile hesaplama yaptırılarak davacının dava konusu yaptığı işçilik alacakları ( fazla çalışma, hafta tatili, ücret alacağı gibi) bulunup bulunmadığı, bu alacakların davacıya ödenip ödenmediği belirlenip varsa ödenmemiş işçilik alacaklarının tespiti halinde davacı işçi tarafından yapılan feshin haklı nedene dayanacağı sabit olacaktır.
Hal böyle olunca mahkemece ibranamenin konusunun hatalı değerlendirilmesi suretiyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde , davacıya iadesine 10/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.