12. Ceza Dairesi 2020/2146 E. , 2020/5574 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : Sanık ... hakkında; TCK"nın 85/1, 62/1, 50/4, 50/1, 52/1, 2, 4. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Sanık ... hakkında; TCK"nın 85/1, 62/1, 50/4, 50/1, 52/1, 2, 4. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Taksirle öldürme suçundan sanıkların mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanıklar müdafileri ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılanlar vekilinin temyiz talebinin sanıklar ... ve ... hakkındaki mahkumiyet hükümlerine yönelik olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
Sanık ..."nun idaresindeki araçla öğrenci taşımacılığı yaptığı, öğle arasından sonra okula götürmek üzere yedi yaşında olan öleni de araca aldığı, ölenin birkaç arkadaşıyla birlikte yerine oturmayarak şakalaştıkları sırada kapının açılmasıyla aşağı düştüğü, sanığın aracı durdurarak öleni tekrar araca bindirdiği, diğer öğrencileri okula bıraktıktan sonra evden çocuğun annesini de alarak devlet hastanesine geçtikleri, burada çocuk cerrahisi uzmanı olan sanık ..., ortopedi uzmanı olan temyiz dışı sanık ... ve beyin cerrahi uzmanı olan bir başka doktor tarafından muayene edildiği, röntgen çekilerek pelvis kırığı tespit edildi, yatışının yapıldığı, mesaiden sonra sabaha kadar hemşire tarafından nabız ve kan tahlili sonuçlarının sanık ..."e bildirildiği, sabah saat 07:00 sıralarında çocuğun fenalaştığı, yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybettiği olayda,
A-Sanık ... hakkındaki mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık ... müdafinin olayda doktorların eylemi ile ölüm neticesi arasında illiyet bağı olduğu, ölümün eksik tedaviden kaynaklandığı, katılan annenin beyanından da bu durumun açıkça anlaşıldığı, ölenin de çocuk olmasına karşın kusurunun olduğunun bilirkişi raporunda da belirtildiğine ilişkin ve sair, katılanlar vekilinin ise sanık ..."in mevzuata aykırı araçla öğrenci taşımacılığı yaptığı, bu nedenle bilinçli taksirle hareket ettiği, bu halde de TCK"nın 50/4. maddesi uyarınca hapis cezasının adli para cezasına çevrilemeyeceğine ilişkin ve sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık hakkında hükmedilen uzun süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken adli para cezasının belirlenmesine esas alınan tam gün sayısının gösterilmemesi suretiyle TCK"nın 52/3. maddesine aykırı hareket edilmesi,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hükmün B fıkrasının 3 nolu bendi çıkarılarak yerine "Sanığa verilen 3 yıl 4 ay hapis cezasının sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu ve suçun işlenmesindeki özellikler nazara alınarak TCK"nın 50/4. maddesi yollamasıyla 50/1-a.maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesine; TCK"nın 52/3. maddesi gereğince adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısının 1.215 tam gün olarak belirlenmesine, TCK"nın 52/2. maddesi gereğince sanığın ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak bir gün karşılığı adli para cezasının takdiren 20 TL hesabıyla 24.300 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına" ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
B-Sanık ... hakkındaki mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Adli Tıp Kurumu Antalya Grup Başkanlığı Morg İhtsas Dairesinin 03/08/2007 tarihli raporunda "küçüğün ölümünün trafik kazası sonucu oluşabilir nitelikte iç organ yaralanması, iç kanama ve akut peritonitten ileri geldiğinin" bildirildiği,
Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun 10/06/2009 tarihli raporunda "olay sonrası yapılan muayenesinde iskion pubis kırığı, batında hassasiyet saptandığı, annenin ifadesinden sık sık kustuğu, tedavi tabelasında da kustuğu belirtilerek Metpamid amp 1/2 uygulandığı, aynı gün yapılan nöroşirurji muayenesinde hastanın ağrı şokunda olduğu belirtildiği, tansiyon takibi yapılmamış ise de hemotokrit değerlerinde fazla düşüş olmamakla birlikte nabız taşikardik olduğu, olay ile ölüme kadar geçen süre ve otopsi bulguları da dikkate alındığında; Küçüğün ölümünün trafik kazası ile husulü mümkün bilateral sakroiliak kemik kırıklı çıkığı ile yaygın doku içi kanama, batın içi kanama, ince barsak kopması ve akut peritonitten ileri geldiğinin" bildirildiği,
Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 19/02/2010 tarihli raporunda "tıbbi belgelerden genel vücut travması bulguları ile izleme alınan çocuk hastaya, nazogastrik sonda takılmadığı, folay sonda takılmadığı, tansiyon takibi kaydı bulunmadığı, idrar çıkış takibinin yapılmadığı, izleminde ayakta direkt batın grafisi kontrolü ve ultrason ve tomogrofi tetkiki yapılmadığı, geçirilen travmanın (pelvik kırık, barok rüptürü) başlı başına ciddi bir yaralanma olduğu, her türlü tıbbi tedaviye rağmen ölüm riski yüksek olan bir durum olmakla birlikte, Çocuk Cerrahisi Uzman Dr. ...’ın ve Konsultan Hekim Ortapedi Uzmanı Dr. ...’ın hasta takibinde yetersiz izlemde bulunduğunda eylemlerinin tıp kurallarına uygun olmadığının" bildirildiği,
Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 17/07/2014 tarihli raporunda ise "ortopedi açısından acil cerrahi endikasyonu bulunmadığının tespitinin doğru olduğu, batın hassasiyeti bulunması nedeni ile çocuk cerrahisi konsültasyonu önerisinin doğru olduğu ve çocuk cerrahisi uzmanı tarafından muayenesinin yapılarak akut batın ön tanısıyla çocuk cerrahisi kliniğinde takip ve tedavisinin devam ettiğinden Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. ..."a kusur atfedilemeyeceği, Beyin Cerrahisi Uzmanı Dr. ..."in çocuğun muayenesini yaptığı, acil beyin cerrahisi açısından patoloji tespit edilmediği, muayene bulgularına göte akut batın ön tanısı konularak hastanede çocuk cerrahisi kliniğinde takip kararının uygun olduğu, ancak genel beden travması bulguları bulunan ve akut batın ön tanısı olan çocuğa nazogastrik sonda takılmadığı, foley sonda takılmadığı, tansiyon takibi kaydı bulunmadığı, idrar çıkış takibinin yapılmadığı, ayakta direkt batın grafisi, ultrason ve tomografi tetkiki yapılmadığından Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. ..."ın kusurlu olduğu, Dr. ...ın kusurlu eylemi ile çocuğun ölümü arasında illiyet bağı bulunduğu ancak trafik kazası sonrası çocukta oluşan travmatik değişimlerin lokalizasyonları, özellikleri ve ağırlıkları itibariyle zamanında gerekli tetkiklerinin yapılarak doğru tanı, takip ve tedavisinin yapılması durumunda da çocuğun kurtulmasının kesin olmadığından trafik kazasına bağlı yaralanma ile ölüm arasındaki illiyet bağını kesmeyeceğinin bildirildiği,
Yerel mahkemece illiyet bağının net bir şekilde tespiti amacıyla rapor talebine cevaben gönderilen Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 08/07/2015 tarihli yazında "Genel Kurul mütalaasında çocuğun ölüm nedeninin genel beden travmasına bağlı değişimler ve komplikasyonlar olarak değerlendirildiği, olay ve ölüm sürecinde esas etkenin travma olduğu sonucunun belirtilmiş olduğu, doktorun kusurlu eyleminin esas olayla ölüm arasında illiyet bağını kesmeyeceği ifadesinin bu illiyet bağını ortaya koymak için belirtilmiş olduğu, Genel Kurul mütalaasında oy çokluğu ile alınmış kararın mahiyet itibarı ile "Yaralanmanın ağırlığı nedeniyle ilk müdahaledeki eksikliğin doğrudan ölüm ile illiyetinin kurulamayacağı, dolayısıyla yaralanma ile ölüm arasındaki illiyetin hekimlerin göstermiş olduğu eksiklik nedeniyle kesilmediği, bu eksikliğin bu ağır tablo içerisindeki çocuğun ölümüne doğrudan katkısı olacak bir eksiklik olmadığı" anlamına geldiği ve bu şekilde ilgi yazıda sorulan hususlara Genel Kurulca düzenlenmiş olan 17/07/2014 tarihli mütalaada cevap verilmiş olduğunun bildirildiği dikkate alındığında, tedavideki eksiklik ile ölüm neticesi arasında illiyet bağının olmadığı, bilirkişi raporlarında belirtildiği şekilde tedavide ihmal gösteren sanığın eyleminin, TCK"nın 257/2. maddesindeki ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu, bu suçun ise TCK"nın 66/1-e.maddesi uyarınca 8 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, dava zamanaşımını kesen nedenlerin varlığı halinde süre yeniden işlemekte ise de, bu sürenin 67/4. maddesi uyarınca en fazla yarı oranında uzayacağı, soruşturma izninin talep edildiği 03/09/2010 tarihi ile izin kararının itiraz incelemesinden geçerek kesinleştiği 27/04/2011 tarihi arasındaki sürede zamanaşımı durmuş ise de; suç tarihi olan 22/01/2007 tarihinden itibaren TCK’nın 66/1-e ve 67/4.maddelerinde öngörülen 12 yıllık zamanaşımı, durma süresi de hesaplandığında inceleme tarihinden önce 16/09/2019 tarihinde gerçekleşmiş olmakla, hükmün gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, TCK’nın 66/1-e, 67/4, CMK"nın 223/8. maddeleri gereğince kamu davasının DÜŞMESİNE, 03/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.